"Jungkook ile tanışmış mıydın?"
Jimin arkasında duran kızı dürtüp sihirli (!) kelimeleri söyledikten sonra anında toz olmuştu. Ne yapacaktım şimdi?
Plansız bir şekilde bir kızla konuşacaktım. Nasıl becerecektim? Beynimde sorular ordan oraya uçuşuyordu.
"Dur tahmin edeyim. Adın Jungkook."
Bunu söyledikten sonra ufak bir kıkırtı çıktı dudaklarından. İstemsizce gülümsemiştim. playboy Park Jimin'in öğrencisi Jeon Jungkook'un bu kadar çabuk etkilenebileceğini kim söylerdi ki. Hafif dalgalı pembe saçları, dolgun dudakları ve parıldayan gözleriyle bana bakıyordu. İlk defa Jimin'e bunun için teşekkür edecektim. Aynı zamanda güzelce pataklayacaktım da. Bir anda kızın karşısında ne yapacağımı şaşırmıştım.
"Doğru tahmin." Kocaman gülümsememle yanıtladım onu.
"Ben de Yerim."
"Memnun oldum Yerim. Sana bir içki ısmarlasam sorun olmaz umarım?"
"Sanırım bir bardak biradan zarar gelmez." Gözleri kısılana kadar gülümsemişti.
"Tamam o zaman sen şuradaki masaya geç ben alıp geliyorum."
Kafasını sallayıp gösterdiğim masaya doğru giderken arkasından baktım birkaç saniye.
Bu kadar çabuk kabul etmesi şaşırtmıştı beni. Yoksa ona bu teklifi yapan herkesle oturup içiyor muydu? Açıkçası bunun da tek gecelik olmasından birazcık korkmuştum. Gerçekten birazcık. Sonuçta daha dakikalar önce tanışmıştık. Hatta tanışmış bile sayılmazdık sadece isimlerimizi biliyorduk. Yani sadece ismini bildiğim bir kız için neden üzüleyim değil mi?Hemen Hoseok'un yanına uçtum. Kendisi barmendi, aynı zamanda da buranın sahibi. Jimin ile sürekli bu mekanda takıldığımız için birbirimizi oldukça iyi tanıyorduk.
"Dostum hemen iki bira vermelisin." Heyecanla konuşmuştum. Sanki ilk defa bir kızla oturup bir şeyler içecekmiş gibiydim.
"Hey, sakin ol bakalım. Seni o kızla konuşurken gördüm." Biraları doldururken konuşmuştu. "İlk defa görüyorum onu buralarda. Aşırı güzel bir kız. Tek gecelik düşünüyorsan kıza yazık olacak." Bardakları bana uzattığında kafasını üzülürcesine iki yana salladı.
"Ne düşündüğümü ben de bilmiyorum şu an. Tek düşündüğüm şey gerçekten çok güzel olduğu." Yerim'i daha fazla bekletmek istemediğim için hemen bardakları alıp yanına gittim.
"Al bakalım."
"Teşekkürler." gülümseyerek uzattığım bardağı almıştı.
Son beş dakikadır öylece oturuyorduk. Hemen bir konu bulmalıydım. Sonuçta onu benimle oturması için davet etmiştim.
"Seni biraz daha yakından tanımak isterim. Bana kendinden bahseder misin?" Bakışlarını gözlerime çıkardığında ufak bir kahkaha attı.
"Güldüğüm için kusura bakma. Bir an kendimi mülakattaymış gibi hissettim."
Ben de gülmüştüm. Gerçekten tam o ortamda sorulacak bir soru sormuştum."Ben Kim Yerim. 22 yaşındayım. Üniversite 3.sınıf öğrencisiyim. Hukuk okuyorum. Aklıma bunlar geldi şimdilik. Sıra sende."
"Ben Jeon Jungkook. 24 yaşındayım. Son sınıf iç mimarlık öğrencisiy-" Birisi tarafından güçlü bir şekilde yana ittirilmem sonucu cümlemi tamamlayamamıştım. Bu her kimse cidden güzel bir dayağı hak etmişti.
"Merhaba güzel insanlar. Ben de Park Jimin. Bu aptal ve kaslı çocuğun en sevdiği arkadaşıyım. Değil mi Kookie? Hadi söyle, en çok beni sevdiğini söyle." Yanaklarımı sıkmaya başlamıştı. Bu hareketlerine karşı tip tip ona bakıyordum. En yakın zamanda arkadaşlığımı nasıl bitirmem gerektiğini düşünürken Yerim kahkasını daha fazla tutamamış ve gülmeye başlamıştı. Gözlerimi kısarak beni rezil eden Jimin'e baktım.
"Senin işin yok mu ya? Ne diye geldin yanımıza?"
"Ne yani istemiyor musun beni?"
"Evet!" Sesim biraz yüksek çıkmıştı. Jimin'de üzülmüş gibi yaparak dudağını büzmüş ve bana sırnaşmaya başlamıştı.
"Çok kırdın beni Kookie. Ceza olarak bana çaprazımızdaki masada oturan şu yakışıklı çocuğu ayarlamak zorundasın."
"Jimin şurada Yerim ile sohbet etmeye çalıştığımı görmüyor musun? Rahatsız ediyorsun bizi. Başka zaman hallederiz."
"Aslında rahatsız etmiyor beni. Eğlenceli birisi gibi duruyor. Sevdim seni Jimin."
"Ah Yerim! Sen de olmasan şu canavar tavşan beni öldürecekti. Hayatımı kurtardın."
"Jimin..." Gözlerimle çok boş yaptığını ve artık gitmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyordum.
"İyi be gidiyorum. Sonra görüşürüz Yerim." Yerim'e göz kırpıp el sallamıştı. Bana görüşürüz dememişti bile!