Yine Yerim ile oturduğumuz masada oturuyorduk. Tek farkı bu sefer sadece ikimiz değildik. Taehyung denen bu çocuktan hiç hazzetmemiştim. Yani bana karşı yaptığı bir davranışı sebep olarak gösteremezdim ya da bana karşı kötü hiçbir şey söylememişti. Yine de sevmemiştim işte.
Kıskançlık veya buna yakın bir şeyler. Bu durumda bana ne demek isterseniz diyebilirdiniz. Umarım yakın bir zamanda yanımızdan ayrılırdı.
Jimin ise bara girdiği gibi geri çıkmıştı. Bizi gördüğünü fark etmiştim fakat neden anında geri gittiğini anlayamamıştım. Eve gittiğim an bunu ona soracaktım. Şimdi ise dirseğimi masaya yaslamış elimdeki çeyreği bile dolu olmayan bardakla oynuyordum.
"Jungkook? Neden konuşmuyorsun? Sıkıldıysan kalkabiliriz." Yeri'nin bana hitaben konuşmasıyla gözlerimi bardağımdan çekip ona baktım ve gülümsedim.
"Hayır, sıkılmadım. Jimin gelecekti fakat gelmedi. Onun için endişelendim biraz. Sanırım bir telefon konuşması yapsam iyi olacak. Siz keyfinize bakın, hemen döneceğim."
Sahte gülümsememi yüzümden düşürmeden erkekler tuvaletine gitmek için ayaklandım. Onlara arkamı döndüğüm an yüzümdeki gülüşü sildim. Yalan söylemiştim, kısmen. Sıkılmam konusunda yalan söylemiştim ama Jimin ile konuşmam gerektiği konusunda yalan söylememiştim. Sadece evde konuşmayı planlıyordum, biraz daha erkene almış oldum o kadar.
Tuvalete girdiğimde içeride sadece bir kişinin ellerini yıkamakta olduğunu gördüm. Cebimden telefonumu çıkarıp rehberimde Jimin'in ismini aramaya başladım. İsminin üstüne tıklayıp aramaya başladığımda bir taraftan da kalçamı lavaboya yaslıyordum. Birkaç çalıştan sonra açılmıştı.
"Efendim?"
Sesi uykuluydu. Büyük ihtimalle aradığım için uyanmıştı. Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp saate baktım. Saat daha gece bir buçuk bile olmamıştı ve benim tanıdığım Jimin asla üçten önce uyumazdı. Bana anlatmadığı ciddi şeyler vardı.
"Uyuyor muydun?"
"Evet."
"Niye bu kadar erken yattın? Bir sorun mu var? Barın kapısından girip geri gittiğini gördüm."
"Bir sorun yok. Bedenimin sağlığı için erken uyumaya karar verdim bugün. Bara da girdiğim gibi bir işim olduğunu hatırlayıp çıktım. Hey... bir şey soracağım. Yanınızdaki ünlü fotoğrafçı Kim Taehyung muydu?"
"Ünlü bir fotoğrafçı mı bilmiyorum fakat adı Kim Taehyung, evet. Niye sordun?"
"Ha şey öyle bir anda girip çıkınca tam göremedim o yüzden emin olamadım da."
"Sen nereden tanıyorsun onu? Fotoğraflara veya fotoğrafçılara ilgin olduğunu bilmiyordum."
"Yok zaten. İnstagram hesabını görmüştüm. Yerim'in sevgilisi mi?"
"Bimiyorum. Yan komşusuymuş. Birlikte taşınmışlar buraya. Değil gibiler ama öyleler de. Çözemedim pek."
"Anladım. Uyuyacağım tekrardan. Diyecek bir şeyin var mı?"
"Buraya gelmeyecek misin gerçekten?"
"Gelmeyeceğim."
"Peki. İyi geceler."
"İyi geceler." Telefonu kapattığımda derin bir of çekmiş gözlerimi kapatıp başımı geriye atmıştım.
"Çok sıkkın görünüyorsun. Arkadaşının başına bir şey mi gelmiş?" Taehyung'un konuşmasıyla kafamı onun olduğu tarafa çevirdim. Ne zaman gelmişti?
"Pek kendisi gibi değildi. Bu halleri beni düşündürüyor. Sen ne zaman geldin?"
Sanki onun hakkına konuşmamışız gibi davranıyordum. Eğer konuşmaları duymadıysa endişeyle konuşup onu şüphelendirmemin anlamı yoktu.
"Geldiğimde telefonu kapatmıştın. Arkadaşının adı neydi? Yapabileceğim bir şey var mı?"
"Park Jimin. Ben bile anlayamıyorum neler olduğunu. Bu yüzden yardım isteyebileceğim bir nokta yok."
"Anladım. Şu Jimin Park Holding'in sahibi olan Jimin mi?"
"Evet de sen nereden tanıyorsun onu?"
"İnstagram hesabımı takip etmeye başladı yakın bir zamanda. Ben de beni takip eden mavi tikli bir hesabın kime ait olduğunu merak edip bakmıştım. Yerim de senin hesabını gösterdiğinde onun seni de takip ettiğini fark ettim." Yerim önceden beni Taehyung'a mı göstermişti yani?
"Yerim beni sana mı göstermişti?"
"Evet. Barda tanıştığınızı anlattı. Senin için diğer kız arkadaşlarını ekmiş. İlk defa tanıştığı birisi için bunu yaptığına şaşırmıştım açıkçası. Umarım beni de ekmez." Son dediğinden sonra kıkırdamıştı.
"Seni niye eksin ki? Sevgilisi değil misin?" Kahkaha atmaya başlamıştı. '
Bense komik mi?' dercesine yüzüne bakıyordum.
"Ne? Hayır çok yanlış anlamışsın. Biz Yerim ile doğduğumuzdan beri arkadaşız. Ailelerimizin çok eskiye dayanan bir dostlukları var."
"Ah, anladım." İşte şimdi Taehyung'u sevmeye başlamıştım.
|\|\|\|\|\|\|\|\|\|\|\|\|\|\|\|\|\|\|\|\|\|
Sabaha kadar duramamıştık orada fakat çıktığımızda saat üçe geliyordu. Yerim sabah okula gideceğini söylemişti. Taehyung ile tuvalette konuşmamızdan sonra keyfim yerine gelmişti ve güzelce sohbet etmiştik. Taehyung'a fazlasıyla ısınmıştım. Ayrıca onun hakkında bir şeyler de öğrenmiştim tabii. Jimin ile aynı yaştaymış ve Yerim'in fotoğraflarını her zaman o çekiyormuş. Böylece yorumlardaki kişinin Taehyung olduğunu anladım.
Şu an yatağımda uzanmış aklımdan günün değerlendirmesini yapıyordum. Şaka. Sadece Yerim'i düşünüyordum ve onun pamuk şeker saçlarını da. Çok yumuşak duruyorlardı. O kadar çok saçlarını koklayıp okşamak istiyordum ki... Saçlarının çilek koktuğuna yemin bile edebilirdim. Açıkçası tanımadığım birisinden bu kadar hoşlanmamı garipsiyordum biraz. Yatağımda salak salak gülümserken telefonum çalmaya başlamıştı. Gördüğüm isimle heyecana kapılmıştım. Yerim arıyordu. Bar çıkışı telefon numaralarımızı vermiştik birbirimize. Daha ayrılalı on beş dakika bile olmamıştı. Bir şey mi oldu acaba diye biraz gerilmiştim.
"Efendim?"
"Selam Jungkook. Şey... Ben... Eve gittin mi?"
"Yerim evim barın üstünde tabii ki geldim."
"Ah doğru. Dalgınlığıma geldi bu soru pardon. Aslında iyi geceler demek için aramıştım."
"O zaman... sana da iyi geceler(?)"
"İyi geceleeer!" Bir şey dememi beklemeden telefonu kapatmıştı. Çok garip bir andı fakat gülmeden edememiştim. Sadece sesine bile eriyip gitmiştim. Çok tatlıydı! Uyumam gerektiğini fark ettim ve gülümseyerek gözlerimi kapattım. Sanırım baya bir zaman sonra ilk defa bu kadar mutlu olmuştum.