BÖLÜM 3 - PARİS'E HOŞGELDİN DOMUZCUK!

121 23 19
                                    

Medyada Eva var. İyi okumalar.

 Gözlerimi açtığımda bedenimdeki bütün kemikler kırılmışçasına ağrıyordu. Daha önce gelmediğim bir yerdeydim. Etrafımda eski gibi duran koltuklar vardı. Birinin üzerinde de ben yatıyordum. Arkadan hafif hafif bir plak sesi geliyordu. Sanırım Fransızca bir şarkı çalıyordu.
 Olduğum yerde güçlükle doğruldum. Evin içinde güzel bir koku hakimdi. Midemde ise alışkın olmadığım bir his vardı. Sanırım acıkmıştım. Dünya’ya indiğimden beri alışkın olmadığım parçalarım devreye girmişti. Acıkıyordum, sıcaklıyordum, derin bir şekilde uyuyordum. Sanki yavaş yavaş insan olmaya başlamıştım.  İçeriden önce gittikçe bana yaklaşan bir ıslık sesi daha sonra ise tanıdığım o yüz geldi. Eva elinde bir tepsiyle yanıma yaklaştı.
-Demek uykucumuz uyanmış., dedi gülümseyerek.
-Neredeyiz?
-Fazla merak iyi değildir, ama yine de söyleyeyim. Paris’e hoş geldin domuzcuk!
-Paris? Şu kocaman bir kule olan yerdi değil mi?
-O kocaman kule Dünya’dan cennete giden sınırlı kapılardan biriydi çaylak.
 Demek ki iblisler bu kapılardan sızmışlardı cennete. Ama etrafındaki korumayı nasıl bir güç kırabilmişti ki? Lucifer bu kadar güçlü müydü? Daha bir gün önce konseyimin bir üyesi olduğunu öğrenmiştim ve şimdi de ağır makineli silah gibi etrafa dehşet saçtığını öğreniyordum. Sahi, acaba ne kadar uyumuştum?
-Eva, ne kadardır uyuyorum?
-Dün bayıldın, bugün uyandın. Filmlerdeki gibi haftalar geçmedi merak etme.
-Filmlerde öyle mi oluyor ki?
-Dünya’ya yeni inen meleklerin çok sıkıcı ve aptal olduğunu söylemiş miydim?
-Cennette film izlemekten önemli işlerimiz vardı. Eğitimimizi tamamlamak gibi.
-Ben eğitim almadan buraya indim, hazırlıksızdım ve sevdiğim adam sonsuza dek elimden alındı. Aptal, sürtük bir kızıl iblis onu benden çaldı ve nereye götürdüğünü kimse bilmiyor. Ben hem sevdiğim adam hem de eşim olan Adam’ı kurtarmak için bir saniye bile olsun eğitim almadım ve milyarlarca yıldır hayattayım. Ya buna ne diyorsun?
-Ama bu sırada film izlemeye vaktin oldu.
-Evet aslında iblislerle ve aptal insanlarla uğraşmaktan vaktim kaldığında izleyebildim., dedi ve bir kahkaha attı. Sanırım seninle anlaşacağız domuzcuk.
-Umarım., dedim ve gülümsedim.
-Al, sana omlet yaptım. Karnın acıkmaya başlamıştır. Afiyet olsun., dedi ve tepsiyi kucağıma koyduktan sonra içeriye geri döndü.
 Eva dışarıya ne kadar umursamaz gözükse de içinde gerçekten acı çekiyordu. Bunu anlamıştım. Onda değişik bir hava vardı. Bana değişik duygular hissettiriyordu. Acaba çocukları neredeydi? Efsaneye göre iki tane de çocukları olmalıydı. Cain ve Abel… Aynı efsaneye göre Cain, Abil’ı öldürmüştü. Acaba bu da gerçek miydi? Öğrenmek için can atsam da bunu Eva’ya soramazdım. Eğer efsane doğruysa üzülebilirdi. Yarasına tuz basmak istemezdim.

 Düşüncelerimden sıyrılıp omletimden bir çatal aldım. Tadı çok güzel, hatta enfesti. Eva bu işlerden anlıyor olmalıydı. Omletimin yanında bardakta siyah bir sıvı duruyordu. Tadına bakmak için biraz içince boğazımı yakarak geçti. Asitli olmalıydı. Ama bunun da tadı güzeldi. İnsanlar her şeyden habersiz bu Dünya’da zevklerine göre yaşıyorlardı. Biz ise sürekli savaşıp tekrar tek beden olma çabasındaydık. Aşık olup evleniyorlar, çocuk yapıyorlar ve yiyip içiyorlardı. Bizim gibi sadece savaşmaya ve fedakarlığa programlı değillerdi.
-Omleti beğendin mi?, soruyu soran Eva’ydı.
-Evet nefis olmuş. Cidden buraya iyi uyum sağlamışsın.
-Eh biraz zorunluluk diyelim. Doyduysan içeriye geçelim mi? Yapacak çok şey var.
-Olur, tabii., dedim ve ayağa kalktım.
 Eva önden giderek bana yol gösteriyordu. Eski bir merdivenden çıkarken çıkardığı gıcırtılar kulağımı dolduruyordu. Üst kat daha sessizdi. Duvarlarda bir sürü tablo vardı. Hepsine azar azar göz attım. Cidden burayı döşeyen kişinin iyi bir zevki vardı. Eva bir odaya girdi ve arkasından onu takip ettim. Oda bomboştu. Sadece bir duvar boyu kitaplık vardı. Kitapların hepsi bembeyazdı.
-Burada istediğin her türlü kitabı bulabilirsin. Mesela dinler tarihi, dedi ve rastgele bir kitabı aldı. Kitap yavaşça renklendi ve bir ansiklopediye dönüştü. Gördün mü? Hangi kitabı istersen avuçlarında.
-Bu müthiş bir sistem.
-Evet. Ama bizden biriysen ve eğitime ihtiyacın varsa seçmen gereken kitap belli.
-Nedir o?
-Eva’nın Yemek Tarifleri., dedi ve bir kitabı eline aldı. Kitap renklendi ve masmavi olduktan sonra ortasında sadece bir el şeklinde beyaz alan kaldı.
 Elini beyaz alana yerleştirdikten duvarlar sallanmaya ve dökülmeye başladı. Dökülen duvarlar mavi bir alev alıp yok oldu. Yerleri cam olan bir yerin tam köşesindeydik. Oldukça büyük bir yerdi. Kare şeklinde, duvarları genelde beyaz olan bir salondu. Bazı yerlerde duvardaki hedeflere ok atanlar, bazı yerlerde yakın dövüş yapanlar, bazı yerlerde ise savaş aletleriyle çalışanlar vardı.

ÖzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin