3 AY SONRA
Yavaş yavaş vücudum kaslanmaya başlamıştı ve kılıçta da oldukça iyi olmaya başlamıştım. İnsansı yaşama alışmaya başlıyordum. Su içiyor, yemek yiyor, uyuyordum. Bedenim Dünya’ya uyum sağlamaya çalışıyordu sanırım. Bu sırada Eva hala aynı çılgın Fransız kadınıydı ve Azrail’le konuşmaya devam ediyorlardı. Kime sorsam herkesin beti benzi atıyordu ve kimse Azrail’in gerçek adını bilmiyordu.
Eşimi aramaya devam ediyordum fakat hiçbir sonuç alamamıştım. Belki de şuan başka ülkelerin ücra köşelerindeydi ve ben de burada hala kendimi eğitiyordum. Bir gün karşıma çıkmak zorundaydı. Eğer eşim olması kaderimizse, bunları seçen kader bizi karşı karşıya getirmeliydi de. Kız mı erkek mi bilmiyordum, nasıl göründüğünü, nelerden hoşlandığını, kişiliği sağlam biri mi, hakkında neredeyse hiçbir bilgim yoktu. Sadece onu arıyordum. Tek bildiğim yaşlarımızın aynı ya da yakın olmak zorunda olduğuydu. Eva’nın anlattığına göre eşler aynı anda doğar, biri ölürse diğeri de ölür ve tekrar aynı anda dünyaya geri gelirlerdi. Bu geri gelme işlemi birkaç ay ya da birkaç gün fark edebiliyordu. Ama kimse kaçıncıya geldiğini bilmiyordu. Eva hariç… O ilk hayatını hala yaşıyordu.
Eva’nın yaşlanmadığını sonunda fark ettiğimde ona hemen neden böyle olduğunu sordum. Önce her zamanki gibi basit sorularıma güldü ve daha sonra eşlerin birbirini bulduğu yaşta kaldıklarını söyledi. Demek ki Adam’ı bu yaşında bulmuştu. Sanırım 30’lu yaşlarda gibi gösteriyordu. Beden yaşını tam bilmiyordum. Ruh olarak oldukça yaşlı olduğu kesindi. Ama sadece yaşlı, yorgun değildi henüz.
Bizim gibi başka melek eğitim okulları olduğunu daha yeni öğrenmiştim. Bunlardan biri İstanbul’da, biri Londra’da, biri New York’ta, diğeri ise Moskova’daydı.Londra’dakini ziyarete gidecektik. Sanırım yakında bir zamanda bu ziyareti gerçekleştirecektik. Eva ne kadar boş gözükse de üzerinde tonlarca yük vardı. Bütün eğitim okullarının en üst düzey yöneticisi ve kurucusu oydu. Bu yüzden sürekli görüşmeler yapıyor ve gizlilik konusunda endişe duyuyordu.
İblislerden uzun zamandır ses çıkmamıştı ama bu iyi bir şey gibi gözükmüyordu. Bir şeylere hazırlanıyor olmalıydılar. Ama karşılarına çıkmak için biz de hazırlanıyorduk. Telekinezi konusunda oldukça ilerlemiştim. Telepatiyi de neredeyse hallettim sayılırdı ama ışınlanmada hala sıkıntılarım vardı. Tam olarak beceremiyordum. Eğitmenim bunun önceki hayatımdan kalan bir şokla alakalı olabileceğini söylemişti ama bu tabii ki de önceden bir hayatım olduysa geçerliydi. Tamamen beceriksiz de olabilirdim yani ama önceki hayatımdan dolayı bahanesinin arkasına saklanmaya çalışıyordum.
Disneyland’e ufak bir gezinti yapmıştık ve insanların ne kadar güzel eğlendiğini görmüştüm. Ben de eğlenmiştim fakat sürekli aklımdan çıkmayan iblisler, eş meselesi, ışınlanmadaki beceriksizliğim ve daha bir sürü şey yüzünden tam tadına varamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Öz
FantasyTanrı kendinden sıkılırsa ne olur? Ya yalnızlıktan bunalırsa? Tanrı olmaktan sıkılırsa ne olur? İşte bunlar olursa Michael'ın nefes kesen serüveni başlar. Fantastik edebiyata amatörce ama farklı bir bakış getiren kitapta aslında gerçek hayatta sürek...