"Hey, Çinli çocuk!" dedim gülerek. O ise bana döndü, titreyen sesi ve garip konuşmasıyla cevap verdi.
"E-efendim?"
Bana dönmüştü, birden gözgöze gelince aklım karışmıştı.
"Şey, arkadaş olalım mı? Yalnız görünüyorsun ve okula geldiğin günden beri kimseyle konuşmadın. Bu biraz garip değil mi?" yüzümde garip bir ifade oluşmuştu.
İrkilerek,"Evet... Garip. Arkadaş olmak isterim ama sana güvenebilecek miyim?" diyen bedene baktım. Sevecen bir şekilde gülümsedim.
"Tabii ki! Eminim ki pişman olmayacaksın. Aradığın en iyi arkadaş olacağım. Ben Daeun." Gülümsemişti.
"Ben de Jun, memnun oldum Daeun."
Çok güzel gülümsüyordu. Daha ortaokuldayım ve annemin söylediği gibi sosyalleşmeye çalışıyorum, yani daha ne beklenebilir? İlkokulu berbat ve yalnız bittirdiğimden tekrar böyle geçirmek istemiyorum. Aklıma bu kadar şey geldi of! Ne yapacağım? Jun gerçekten iyi birisine benziyor. Sanırım bu doğru seçim. Aklımdan bu kadar şey geçerken birden ismimin söylenmesiyle kendime geldim.
"Daeun!"
"Efendim Jun?"
"Bildiğim bir yer var, papatya bahçesi. Okulun yakınlarında, okul çıkışı birlikte oraya gidelim mi?"
"Umm, olur. Çok sıkılıyorum evde zaten. Annem kızarsa peki?"
"Merak etme, hani evlerimiz yakın ya, evin önünden de geçeceğiz o zaman birlikte haber veririz."
"Tamamdır!"
Ve zil çaldı. Birlikte sınıfa gittik. Öğretmenimiz yer düzeni yapacaktı ve şansımıza ikimiz de yanyanaydık. Çok güzel değil mi?
Teneffüs zili çaldı. Okulun bitmesine az kalmıştı. İkimiz de çok mutluyuz, tabii ortak yönlerimizin çok olduğunu öğrendik. En güzeli ise en sevdiğimiz çiçeğin papatya olması."Burası çok güzel Jun, beni buraya getirdiğin için teşekkür ederim."
"Rica ederim Daeun, eğer sevdiysen daha sonra tekrar gelelim."
"Her gün buraya gelelim." Jun'a döndüm ve onu izlemeye başladım. Rüzgar saçlarını dağıtmıştı ve çok güzel görünüyordu.
"Daeun hava kararmadan gidelim mi?" bana döndü ve gülümsedi.
"Tamam"
Birlikte evlerimize doğru yürüdük. Vedalaşıp ikimiz de evlerimize girdik. Eve mutlu geldiğimi görünce annem tabii ki ne olduğunu soracak. Ben de herşeyi anlatıp odama çekileyim bari ne yapayım. Annemin neden bu kadar mutlu olduğuna anlam vermeye çalışıyorum ama, asosyal çocuğunun bir yakın arkadaşı olmasının mutlu etmesi normal. Yarını iple çekeceğim.
***
"Daeun, kızım artık uyan! Okula geç kalacaksın."
Gözlerimi ovuşturup yatakta dikildim.
"Uhh anne biraz daha yatamam mı?""Hayır hadi, hemen hazırlan arkadaşınla birlikte gidecektin ya hani."
Nasıl unuturum... Her gün artık birlikte gidecektik ve en geç 7:45'te çıkmam gerekiyordu. "Pekâlâ anneciğim." lavaboya girip elimi yüzümü yıkadım. Saçlarımı tarayıp üzerimi giyindim. Çantamı alıp aşşağı kata indim. Tam kapıdan çıkacakken duraksadım.
"Portakal suyunu içmeyecek misin?"
"Üzgünüm baba ama sanırım bugün içemeyeceğim, arkadaşım bekliyor görüşürüz." babama sarıldım ve kapıdan çıktım.
Jun gelmişti ve beni bekliyordu. Yolun karşısına geçip yanına gittim ve okula doğru yürümeye başladık.
"Nasılsın?"
"Gayet iyiyim. Artık senin gibi bir arkadaşım var çünkü. Hep okula birlikte yürüyen arkadaşlara özenmişimdir."
Bunu dememle Jun güldü.
"Bende öylee!"
Böyle konuşmalar ile okula gelmiştik. Ders başlamadan biraz bahçede oyalanıp sınıfa gittik.
***
Artık her gün okula birlikte yürüdüğüm bir arkadaşım vardı. Ruh ikizi gibiydik resmen. Her okul çıkışı o papatya bahçesine gidip papatya topluyar, çimlere uzanıp gökyüzünü izliyorduk. Ve mutluyduk. Tamı tamına iki aydır arkadaştık. Ama birbirimizi uzun süredir tanıyor gibiydik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑑𝑒𝑎𝑟 𝑓𝑟𝑖𝑒𝑛𝑑, jun
Fanfiction❝ sana arkadaşım kelimesinden fazlasını demek istiyorum. ❞ 💌 └ wen junhui / girl (?) └ written by: @juyeonsmenu └ date: 07.07.19 ☁️