chapter five.

302 28 14
                                    

"Gel ve tahtadaki soruyu çöz Daeun."

   Başımı sıranın üzerinden kaldırıp tahtaya baktım, öğretmen bana bakıyordu. Uyuya kalmışım.

"Seni uyandırmaya çalıştım ama uyanmadın, cevap 38⁷ kısa işlemlerle çöz." dedi Jun fısıldayarak.

   Sıradan kalkıp tahtaya doğru yürüdüm. Tahta kalemini alıp birkaç işlem yaptım, Jun'un söylediği cevaba ulaştım ve tahtaya yazdım.

"Aferin, yerine geçebilirsin."

   Öğretmen birşey diyecek diye çok korkmuştum.

"Teşekkürler Jun."

   Jun bana bakıp gülümsedi ve tam o sırada zil çaldı. Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkamam gerek. Derste dalmak veya uyumak istemiyorum.

***

    Okul çıkışı Jun ile evlerimize gidiyorduk.

"Papatya bahçesine gidelim mi?

"Olur."

   Uzun süredir oraya gitmiyorduk. Jun'un bunu demesi beni mutlu etti. Papatya bahçesinin önüne geldiğimizde Jun elimi tuttu ve gülümsedi. Biraz utandım ama gülümsedim.

    Papatyaların yanındaki çimlerin üzerine uzanıp gökyüzünü izliyorduk.

"Daeun."

"Efendim Jun?" yüzümü Jun'a döndüm. O da bana döndü.

"Sana birşey söylemek istiyorum ama zamanını bilmiyorum."

"İstediğin zaman söyleyebilirsin."

"Peki." başını tekrar gökyüzüne döndü. Ben biraz daha onu izledim tabii.

İçimden, "Neden bu kadar kusursuzsun ki." diye geçirdim. Başımı gökyüzüne döndüm. Ne diyecekti ki bana?

"Sanırım şimdi söyleyeceğim."

Jun'a döndüm. "Söyle bakalım." 

   Yerinden kalkıp yakınıma oturdu, ben de uzanmayı bırakıp karşısına oturdum.

"Sana arkadaşım kelimesinden fazlasını demek istiyorum."

"Ne, J-"

   Birden dudaklarıma yapışarak sözümü kesti. O an elim ayağım titriyordu. Ne yapacağımı bilemedim. Sadece geri çekilmesini bekledim, rüya gibiydi.

    Jun geri çekildi. "Seni seviyorum Daeun."

  "Ben de seni seviyorum Jun."

𝑑𝑒𝑎𝑟 𝑓𝑟𝑖𝑒𝑛𝑑, junHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin