EP15: Old E-Mails.

502 52 5
                                    

Ayağa kalkıp mutfağa gittim. En yakındaki şarap şişesini alıp açarken ve koca bir kadehi doldururken ellerim titredi. Minseok kapının çerçevesine yaslandı. Ben çok fazla ve çok hızlı içerken onun memnuniyetsizliğini hissettim.

"Baek..."

"Duymak istemiyorum."

"Seni dışarı çıkaracağım."

"Hayır."

"Evet. Sakinleşip dünya yakışıklısı Bay Park'ı takıntı haline getirmeye bir son vermen gerek."

"Lütfen ondan 'dünya yakışıklısı' ya da 'Bay Park' diye bahsetme. Hatta ondan hiç bahsetmesen harika olurdu."

"Seni Zoo'ya götüreyim. Bu gece heteroseksüeller gecesi. Etrafındakilere istediğin kadar sulanarak bakabilirsin."

Kadehin geri kalanını da kafama diktim. "Minseok, benim bu akşam ihtiyacım olan şey evde, yalnız başıma bilincim yarı kapalı olana kadar içmek. Dışarı çıkarsam bunun, İsmi Lazım Değil'i birkaç saatliğine unutturacak bir yabancıyı becermemle sonlanacağını biliyorsun."

Minseok nefes verip göz kırptı. "Bak sen! Konuştuğumda dinlemediğini düşünmeye başlamıştım bense."

"Dinliyorum. Hatta belki de öğreniyorum." deyip kadehimi yeniden doldurdum.

"Çok şükür sana Güneş Tanrısı!" deyip yanıma gelerek bana sarıldı. "Şimdi, onunla ne zaman konuşacaksın bakalım?"

İç geçirip kafamı salladım. "Bilmiyorum. Ne zaman yıkılmadan ayakta kalmayı başarırsam o zaman olabilir mi?"

"Bu asla demek olurdu."

"Minseok..."

"Baek kafa patlatmayı kes. Bunu ne kadar erken yaparsan, aranızdaki kötü enerjiden nasıl kurtulacağını planlamaya o kadar erken başlayabilirsin."

"Onun istediğinin bu olduğundan emin bile değilim."

Minseok gözlerini devirdi. "Ben bile onun ne istediğini biliyorum ve adamla tanışmadım bile. E-postalarını ben de okudum. Unuttun mu? Ne zaman saklanmaya son verip onun konuşmasına izin vereceksin? Eğer onu affetmenin bir yolunu bulursan o zaman belki... belki de tekrar nasıl mutlu olabileceğini de bulabilirsin. Hayatında o varken ya da yokken."

Minseok haklıydı. Her zamanki gibi.

"Senden nefret ediyorum. Biliyorsun değil mi?"

"Hayır, etmiyorsun."

Şaraptan bir yudum aldım. "Sadece gelecek birkaç günü atlatmama izin ver. Sonra... onunla konuşacağım."

Bana tekrar sarıldı. "Güzel! Seni seviyorum."

"Ben de seni seviyorum. Kulüpte iyi eğlenceler."

"Öyle yapacağımı biliyorsun. Yarın görüşürüz."

Yanağına bir öpücük kondurup şarabımı alarak yatak odama gittim ve kapıyı kapattım.

Müzik açtıktan sonra dizüstü bilgisayarımı açtım ve birkaç dakika e-postalarıma baktım. Ruby'den gelen, beni güldüren bir tane vardı. Ayrıca penis boyumu nasıl büyüteceğime dair birkaç yardımsever şirketten gelen e-postalar da vardı. Onları silip masa üstüme geçtim.

İşte orada!

O küçük simge her zaman beni kışkırtıyordu. Adı Pisliğin E-postaları'ydı. Şarabımdan yudumlayıp ona baktım ve parmağım farenin tıklama düğmesi üzerinde asılı kaldı.

APOCRYPHAL | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin