EP5: Stay Away From Taeyong!

558 80 11
                                    

Günün sonunda Erika bizi serbest bıraktı. Onun, seçmelerin ikinci aşamasına çağrılanların isimlerinin yazacağı listeyi asmasını beklemek için dışarıda toplandık. Tırnaklarımı kemirip şu an bana yardım edebilirmiş gibi evrene yalvararak tekrar tekrar, "Of lütfen! Of lütfen! Of lütfen!" deyip durdum.

Chanyeol, koridorun sonunda sırtım duvara yaslamış ve bacaklarını göğsüne çekmiş, oturuyordu. Acı çekiyormuş gibi görünüyordu. Bugünkü davranışlarına rağmen ona acıdım. Herkes endişeliydi ama o gerçekten hasta gibi görünüyordu. Yanına gittim. Gözlerini kapatmış, kafasını duvara yaslamıştı. Omzuna dokunduğumda, onu şok tabancasıyla vurmuşum gibi sıçradı.

"Ne var?" Öfkeli gözlerle baktı ama Susam Sokağındaki Kermit'i oynayabilecek kadar yemyeşil görünürken onu korkutucu bulmak güçtü.

"İyi misin?"

Kafasını dizlerine doğru eğip ofladı. "İyiyim. Git başımdan."

Neden onunla konuşmaya çalışıyordum ki? "Tam bir pisliksin. Biliyorsun, değil mi?"

"Farkındayım."

"Sadece emin olmak istedim."

Gitmeye yeltendim ama kolunu uzatıp beni durdurdu. "Byun, bak. Ben..."

"Benim adım Baekhyun."

"Baekhyun..."

Adımı söyleyişi... içimi bir hoş ediyordu. Bana yine Byun demeye devam etse daha iyi olabilirdi.

Oturmamı işaret etti. Ben de oturdum. "Durum şu ki... biz arkadaş olmayacağız. O yüzden birbirimize enerji harcamamıza gerek yok diye düşündüm. Öyle değil mi?"

Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım. "Iu... Tamam."

"Hepsi bu mu? Sadece tamam mı?" Hayal kırıklığına uğramış gibi görünüyordu ama nedenini bilmiyordum.

"Şey... Bana daha önce hiç 'seninle ben arkadaş olmayacağız' konuşması yapılmadı. O yüzden nasıl davranmam gerektiğinden emin değilim. Böylesine bariz bir meseleye dikkat çektiğin için sana teşekkür mü etmeliyim? Yoksa..."

Elleriyle yüzünü ovuşturarak homurdandı.

"Ne?" diye sordum. "Ne söylememi beklediğini bilmiyorum. Arkadaşın olmayı planlamıyordum."

Hâlâ yüzünü ovuşturarak, "Güzel." dedi.

Nefes aldım ve sinirlenmemeye çalıştım. "Senin derdin ne? Bugün, içeride resmen kıçını kurtardım. Karşılığında bana böyle berbat mı davranıyorsun?"

"Evet." Omuzları gergin ve dikti. "Çünkü sen çok..."

"Ne? Sinir bozucu mu? Gıcık mı?"

"Çift kişiliklisin."

Bu dediği öylece kalmama neden oldu. "Öyle mi? Ben... Demek öyle ha?"

Chanyeol uflayıp kafasını salladı. "Seni sabah popülerlik oyununu oynarken gördüm. Havalı çocuklara istediklerini verirken... Bu çok saçma, çünkü onların çoğu sahtekâr, edepsiz ucubeler. Ama bana gelince sabrın taşıyor ve çarpıcı bir dürüstlüğe bürünüyorsun. Ne yani? Beni, numara yapmana yetecek kadar sevmedin mi?"

Fark etmemiştim ama haklıydı. Ben gerçekten de kimseyle, onunla konuştuğum tarzda konuşmazdım asla. İnsanlara sinirli olduğumu ya da sabrımın tükendiğini belli etmek de pek yaptığım bir şey değildi. İnsanlarla iyi anlaşırdım. Hayatım boyunca bu böyleydi. Eğer birisi beni sevmezse sevmesini sağlardım.

Ama söz konusu o olunca her şey farklıydı.

"Ya sana ne demeli? Senin derdin ne?"

Chanyeol omuz silkti. "Ben anlaşılması kolay biriyim. Tam bir pisliğim."

APOCRYPHAL | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin