EP13: We Need To Have Sex!

567 62 14
                                    

Ben de peşinden gitmeye yeltendim ama Erika bana beklememi işaret etti.

Sahneye, yanıma gelirken, "Baekhyun." dedi. "Ona karşı dikkatli ol. Anlaşılan duygusal yakınlığa karşı koyuyor. Bu da daha derin meseleleri tetikliyor muhtemelen. Onun bu rolü oynayabileceğinden hiç şüphem yok ama ikna edilmesi gerek. Gerçekçi olursak, ona yardım edebilecek tek kişi sensin."

"Bundan emin değilim. Bizim normal iletişim biçimimiz birbirimize bağırmak."

Erika gülümsedi. "Bütün sınıfta uğruna çaba gösterdiği tek kişi sensin. Fark etmedin mi? Başka hiç kimseyle neredeyse hiç konuşmuyor."

"Onunla konuşacağım." dedim.

Erika gülümsedi. "Bazen insanlar, sadece insanları dışarıda tutmak için değil ama kimin onları yıkacak kadar önemsediğini görmek için duvarlar koyarlar. Anlıyor musun?"

Kafamı salladım ve sahneden indim. Sahne arkasının karanlığına doğru ilerlerken bir gıcırtı duydum ve sesin geldiği yere yöneldim.

"Chanyeol?"

Onu giyinme odalarından birinde bir sandalyeye çökmüş, kafasını ellerinin arasına almış bir halde buldum.. Aynanın etrafındaki ışıklar, arkasında bir hale gibi parlıyordu.

Kapıdan içeri girdim. Çok mutsuz görünüyordu. Ona her şeyin yoluna gireceğini söylemek istedim ama ne diyeceğimden emin değildim.

Kafasını kaldırmadan, "Ayrılmama izin ver. Başka birine ihtiyacın var senin. Bana değil." dedi.

"Başka birini istemiyorum." derken ona doğru ilerledim. "Bence kendine ve bana güvenirsen birlikte gerçekten harika bir iş çıkarabiliriz."

"Baekhyun..." Sandalyeden kalktı ve pencerelere doğru gitti. "Ben sınırımı biliyorum ve bu o."

"Sadece bir dene." deyip arkasına geçtim. "Tek ricam bu. Senin için böyle şeylerin zor olduğunu biliyorum ama en azından bir denemeden vazgeçme."

"Nasıl sonuçlanacağını bilmeme rağmen denemenin bir faydası var mı? Boğulup seni de yanımda dibe çekeceğim. Bu rol için hâlâ başka biriyle prova yapma şansın varken buna bir son verirsen senin için daha iyi olur."

"Bunun için artık çok geç." Omuz kaslarının kasılarak tişörtünü gerişini izledim ve onları rahatlatmak istedim. "Geçen gün Romeo'm olmanı istemediğimi söylediğimi biliyorum ama yanılmışım. Sen olmalısın. Başka birini bunu yaparken hayal edemiyorum."

Ellerini pencerenin kenarlığına koydu ve omuzlarını düşürüp kafasını eğdi. "Neden böyle laflar etmek zorundasın?"

"Ne gibi laflar?"

"Seni sevmeme neden olan şeyler. Bu çok sinir bozucu."

Kendime daha fazla hâkim olamadım. O yüzden elimi sırtının ortasına koyup hafifçe okşadım.

Kasları parmaklarımın altında kasıldı; nefes verdiğinde sesli ve titrekti.

"Taeyong'a söyle de yapsın işte." deyip yüzünü bana döndü. "Muhtemelen sen daha onu öper öpmez, şortuna boşalır ama iş görür."

"Taeyong'u öpmek istemiyorum ben. Seni öpmek istiyorum."

Donup kaldı. Sanırım nefes almayı bırakmıştı.

Bir an beni inceledikten sonra öne doğru belli belirsiz bir adım attı. Bütün içgüdülerim bana kaçmamı haykırsa da dikkatimi ona verdim. Beni yine rahatlıkla reddedebilirdi ama bu kadar ileri gitmiştim artık. Geri adım atamazdım.

APOCRYPHAL | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin