Birinci Bölüm

20 1 0
                                    

Rüzgâr tenimi tokatlarken artık yorulduğumu hissediyorum.. Tokatlardan, yumruklardan, tekmelerden.. Kurtulmanın bir yolu var. Kurtuluşun bir çok yolu var ama direniyorum. Direnmek istiyorum. Elimi uzatırken birinin tutmasını umuyorum. Ama elimi tutan sadece buz gibi su oluyor. Suyun ölümsüz olduğuna inanırım. Su hep vardı bizden önce insanlıktan önce yaratılıştan önce bile su vardı. Su bizim gerçeğimiz. Bize göre soğuk da olabiliyor sıcak ta... Bugün benim için soğuk olmayı seçti. Bu yüzden ona minnettarım. Sağ gözümün çevresindeki acının dinmesini istiyorum. Kendimi suya doğru çekiyorum ve bedenimi suya bırakıyorum. Soğuğun kemiğime işlediğini hissediyorum. Biraz da olsa huzura kavuşuyorum. Kızıl gökyüzüne bakarken gözlerimi kapatmayı tercih ediyorum. Tıpkı 5 sene önceki gibi.. Yine suyun içinde ama annemin ellerinde, elleri boğazımda... Ama unutmak istiyorum. Annemi, kendimi, hayatımı her şeyi unutmak istiyorum. Yeni bir hayat istiyorum..

"Jen!!" Onu sesinden tanıyorum. Hatırlamak istediğim tek kişi o. Onun için hayatta kalıyorum. Beni kucağına aldığında bayılmadan önce söylediğim tek kelime "Pit!" oluyor...

"Bir gün onu öldüreceğim." Yüzümü temizlerken bana dokunan parmaklarına sarılmak istiyorum. Ona sımsıkı sarılmak istiyorum. Beni bırakmasını hiç istemiyorum.

"Bu seni onun gibi yapmaz mı Pit?"

"Peki ya sen Jen? Seni böyle görmekten canım yanıyor!"

"Seni seviyorum."

"Bende seni seviyorum."

Kapının çalınmasıyla irkiliyorum. Ayağa fırlayıp dolabın birine saklanıyorum.

"Sakın ses çıkarma!" Pit beni uyardıktan sonra kapıya yöneliyor ve açıyor.

"Peter Johnson?"

"Evet?"

"Kardeşin nerede?"

"Bilmiyorum. Evine bakabilirsiniz mesela."

"Bakmadığımızı mı zannediyorsun?Peter... Bunu niye yapıyorsun? Blacklerin arasında bunu yapan bir tek sen varsın? Hiç kimse kardeşiyle ilgilenmeyi bırak sevmiyorlar bile. Sen niye bu kadar bağlısın?"

"Bu seni ilgilendirmez John. Lütfen git. Biliyorsun ne olduğunu daha fazla sorma."

"Kurallara karşı gelemem bırak da onu eve götüreyim. Daha 17 olmadı."

"John!?"

Haklı. Kurallara karşı gelemem. Kimse gelemez. Kural kuraldır. Hem ne kadar ağabeyimin yanında kalabilirim ki? En fazla yarım saat daha sonrasında beni ve onu tutuklamaya gelirler. Buna göz yumamam. Hayatını mahvedemem. En doğrusunun eve gitmek olduğuna karar veriyorum ve dolaptan çıkıyorum. Peter şaşkınlıkla bana bakıyor. Ona sarılmak istiyorum ama bunu yapamam. En azından Sinyalci buradayken olmaz. Sinyalci kolumdan tutuyor ve beni dışarı asılıyor. Canımın yanmasına aldırmıyorum. Çünkü Pit'in haykırışları canımı daha fazla yakıyor. Keşke sadece Pit ve ben olsaydık. Keşke hayatlarımız ayrılmasaydı. Ama ben de bir yıl sonra farklı bir hayata başlayacağım. Bunun düşüncesi bir yandan beni rahatlatırken diğer yandan korkutuyor. Ne yapmam gerek bilmiyorum ya da en azından neye uyum sağlayacağımı.. Şimdilik Sinyalci ile beraber evin yolunu tutuyoruz. Kabusuma geri dönüyorum. Gerçek hayatıma... Bana hayatın tanımını yap deseler yapamam. Çünkü hayatı tanımlarken tezat kullanmaman imkansız. Ama bence hayat demek ölürken yaşamak demek... Hayat demek yaşam ile ölüm arasındaki ince çizgi demek. Ne yaşayabiliyoruz ne de ölebiliyoruz, arasında gidip geliyoruz...

Ruthless (Acımasız)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin