2.3 , like you love me

3K 348 158
                                    

"Toparlanın ayyaşlar, çıkıyorsunuz."

İçeri giren üniformalı memurla beraber hücrelerde ufak tefek hareketlenmeler başladı. Burada geçirdiğimiz çok fazla saatin hepsinde uyumuşlardı, dinlenme açısından iyi olmuştu sanırım biraz.

Etraf sessizken ben de bütün bu yaşadıklarımı değerlendirme fırsatı bulmuştum. Her şey fazlasıyla anlamsızdı, kafamda oluşan imkansız fikirler anlamsızdı. Böyle bir şey olmasıyla ilgili tamamen akla mantığa yatan bir teori üretemiyordunuz. Bir sabah aklımda rüya olduğunu düşündüğüm bir anıyla bambaşka bir evrende uyanıyordum. Tam aklımı kaybetmeye başladığımı düşünürken de akşam, anıdaki adamı tekrar görüyor, birkaç ufak sarsıntıyla daha da bambaşka bir evrende gözlerimi açıyordum. Evimi özlemiştim, bundan kurtulmak istiyordum ama ne yapacağımı bilmiyordum. Gerçekten harika bir durumdu.

Memur hücrelerin kapılarını açmaya başladığında kucağımda başını göğsüme yaslamış Jeongguk'a baktım. Yungyeom'la yaşadığı ani itiraf anından sonra sarsılmış gibiydi. Onun için de her şey fazlasıyla zordu.

"Jeongguk, hey." Bir elimi belinden çekip yüzüne düşen saçları itekledim. Seslenmemle hafiften kıpırdanıp ufak mırıltılar çıkarmıştı. Belime sarılı kollarını biraz daha sıkılaştırıp burnunu tişörtüme sürttü. "Bebeksin sen cidden." Kendi kendime söylenip yüzüne baktım bir süre daha.

Jeongguk'un arkadaşlığına, sevgisine ya da direkt Jeongguk'a sahip olan her Taehyung çok şanslıydı. Bunun aksini de dün deneyimlemiştim.

Olayları çözmek o kadar da zor değildi, bir çok bilim-kurgu gibi sıradışı türlerde film izlemiş, kitap okumuştuk Jeongguk'la beraber. Gerçek olması olanaksız geliyordu ama iki günde bambaşka hayatlar yaşamıştım ve bunların da olması olanaksızdı, işte böyle düşününce ister istemez bir şeyler çıkarıyorsunuz. Ne kadar delice olsalar da.

"Jeongguk uyanmalısın gidiyoruz." Kucağımda tekrar kıpırdanıp kollarını belimden çekti ve saçlarını karıştırdı. Aynıydı uyandıktan sonraki görüntüsü de davranışları da birebir aynıydı.

"Uyumuş muyum? Özür dilerim ben- seni rahatsız ettim." Cümlesi dudaklarından aceleyle dökülürken kendini zor da olsa toparlamış ve ayağa kalkıp benden uzaklaşmıştı. Daha ben ne olduğunu anlayamadan ise polisin açtığı kapıdan çıkıp gözden kaybolmuştu. Uyuduğu birkaç saat içinde ne değişmişti bilmiyordum ama şu son iki gündür yaşadığım en huzurlu birkaç saatti.

"Evet şişenin ucu kime gelirse bir şey itiraf etmek zorunda. Caymak yok, söylememek için içmek de yok. Oldukça sıkıcı ve gerçeklerle dolu bir gece olucak."

Jeongguk karşımda oturmuş ellerini önümüzdeki masaya koymuş diğerlerine oyundan bahsediyordu.

Karakoldan çıktıktan sonra bir polis aracı bizi evimize bırakmıştı ve kalabalık bir grup olarak tek bir araca sığmak fazlasıyla zordu açıkçası. Eve girdiğimizde de Jeongguk hiçbirimizle tek kelime etmemiş kendisini banyoya kilitlemişti. Aradan geçen birkaç saatte salonda uyumuştum. Sanırım Yungyeom banyo kapısının karşısında beklerken uyuyakalmıştı. Çünkü Jeongguk'un yüksek volumdeki çığlığıyla ve Yungyeom'un özür dileyen sesleriyle uyanmış uyku sersemi ortadaki lake kaplama masanın etrafına dizilmiştik. Jeongguk ise tam karşımda kıpkırmızı gözlerle son derece ciddi oturuyordu.
(Jeongguk-turuncu saçlı kız Cindy-Jimin-Jackson-esmer kız Liz-Hoseok-Daniel-Taehyung-Seokjin-Yungyeom-Taehyun-Seth-jeongguk tekrar oturma şekli bu)

"Jeongguk bunu neden yapıyoruz tam olarak?" Hoseok kafasını yanındaki kızılın omzuna koymuş uykulu uykulu bakıyordu.

Jeongguk önce bana masumca baktı ardından Hoseok'a döndü. "Çünkü aralardan fışkıran sırlarınızdan ve bunların aramızı sikip atmasından bıktım artık." Aramızı sikip atmıştım. Bu Taehyung, Jeongguk'tan hoşlanıyor muydu bunu dahi bilmiyordum ama yine de bok etmiştim her şeyi.

everyday ; taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin