5.2

7.7K 372 3
                                    

-Onuncu sınıfın başları-

"Yiğit."

Sesim boğazıma kaçmış bir şekilde fısıldadığımda Yiğit hem yaramaz hem de çalışkan olmasına bir anlam veremememe neden olan öğretmenin üzerindeki dikkatli bakışlarını anında bana çevirdi.

"Ne oldu, güzelim?"

Kısık sesimden dolayı endişeyle neyim olduğunu sorduğunda elleri arka sıralarda, ders anlatmaya oldukça odaklanmış öğretmenin bizi göremeyecek olmasının verdiği avantajla yanaklarımı bulmuştu.

"Sesim kısıldı."

Fısıldayarak dediğim şeyi anlaması birkaç saniyesini almış olmalı ki biraz duraksadıktan sonra gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Kaşlarımı çatıp "Gülme ya!" diye sızlandığımda sesim yaşlı insanlarınki gibi kısık çıktığından beni ciddiye almadan başımı göğsüne bastırdı.

Sarsılan omuzlarından sessizce güldüğünü anladığımda omzuna pek de güçlü olmayan bir yumruk geçirdim ama bu onu daha fazla güldürmüştü. Bize yakın olan sıralardaki birkaç kişi bize dönerken bizi öğretmene ispiyonlayamayacaklarını biliyordum.

Çünkü öyle bir şey yaparlarsa onların deyimiyle Yiğit onları doğduklarına pişman ederdi.

Bunun rahatlığıyla gözlerimi boyumun yettiği yere yani Yiğit'in kazağına çevirdiğimde hala daha güldüğünü fark edip "O kadar dondurma yersen düşersin tabii Yiğit'in eline." diye mırıldanarak bulunduğum yerin avantajlarını sonuna kadar kullandım: Güzel kokusunu içime çekip sert göğsüne başımı yaslamanın verdiği huzurun hakkını verdim.

Huzur Kokulu; Gökyüzü'nün olmadığı, kelebeklerin bir yıl yaşadıkları ama mutsuz oldukları bir evrende yaşasaydı da huzur kokar mıydı?

Huzur Kokulu | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin