-Insanları anlamıyorum. Benimle alıp veremedikleri ne var!
-Biraz daha bağırırsan seni bayıltırım. Şimdi, o lanet boğazını kesmemem için dediklerimi yapacaksın. Tamam mı?
Umutsuz bakışlarını umursamadım. Arabaya doğru gittik, biz diyorum çünkü paralarım yanımda. Arabaya yüklüyorum hepsini sonra da ekipmanlarımı almak için eve dönüyorum. Bir çığlık sesi yankılanıyor duvarlarda. Bıçağımı çıkarıyorum ve tüm gücümle sesin geldiği yöne koşuyorum. Yerde ters dönmüş komidinin üzerinden atlayıp kapıya vardığımda bir arabanın hızla uzaklaştığını görüyorum. Arabama atlayıp gaza basıyorum. Modifiyeli Audi A5 hırıltılı bir şekilde inliyor ve 14 saniyede 280 kilometreyi buluyor. Onlara çok yaklaşınca ateş ediyorlar. Yan yana geliyorum ve arabanın arka tarafına şiddetli bi şekilde çarpıyorum. Havada takla atan araba üzerime geliyor ve gözlerim kararıyor...
Kafasını fena vurdu. Kanı sol gözünü kapıyor. Hemen arabadan çıktı ve kızı kontrol etti. Yaşıyor, sadece ufak bir sıyrık var alnında. Diğer adamı hatırlıyor. Etrafına bakıldığında baygın bir şekilde yattığını görüyor. Yanındaki arkadaşı öldü, patron çok kızacak şimdi ona. Hemen kızı kaçırmalı. Harekete geçiyor. Kızın bacaklarını omzuna alacak şimdi. Fakat göğüs kafesine aldığı sert bir darbe bunu yapmasını engelliyor. Ikinci darbeye karşılık verdi ve birden ayakları yerden kesildi. Artık yaşaması veya ölmesi ona bağlı. Sadece gülümsüyor o. O bir tanrı. Ve bayağı öfkeli. Bıçagı boğazına dayıyor ve bir daha uyanma şansının verilmediği, pek de rahat olmayan bir yere gidiyor...
Bıçağımdaki kanı peçeteye sürdüm. Onu bir sanat eseri yapacak zamanım yoktu, o yüzden devam etmeliydim.
-Yavaşça çekil şuradan.
Bana bir silah doğrultmuştu yanındaki. Eğildim ve silahi elinden çektim ve onu düsürmeye çalıştım. Fakat o da eğitimliydi. Beni parçalanmış arabaya savurdu ve sivri bir demir parçasını bana attı. Sıyırmıştı ve kan akıyordu. Bir kez daha savurdu, başımı çekip midesine yumruk attım. Sersemlemişti ve bir sonraki vuruşunu dikkatsiz yapacaktı. Demir çubuğu öylesine savurdu, koltuk altındaki boşluğu farkettim ve hemenbıçağımı çıkarıp koltuk altına sapladım. Aci bir şekilde inledi. Demir çubuğu elinden aldim ve onu arabanin üzerine attım. Hareketsiz dururken kalbine sapladığım demir çubuk onu arabaya sabitledi. Hemen yarama baktırmalıydım. Ama öncelikli işim kızı güvenli bir yere götürmekti. Yaram biraz daha bekleyebilir diye düşündüm. Ve kalan 10 km yi kucağımdaki kızla yürüdüm. Eve geldiğimizde hemen tuvalete koştum. Kan kaybından yüzüm sapsarıydı ve birazdan öleceğimi anlamıştım. Bayılacak gibiydim, düserken tuvalete tutunmaya çalıştım, sonraysa gözlerim karardı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEYKELTIRAŞ
HorrorO koleksiyoncu. İnsanları topluyor. Ve senden hoşlanıyor. Seni bir süredir izliyor. Her şeyini biliyor. Sen onu göremiyorsun fakat o seni görüyor. O her yerde. Herkesin içinde. Karanlık renklerin her tonunda. Her renkte, her seste. Sana dokunan her...