MEZARDAKİ SIR

6.2K 283 7
                                    

Ellerindeki menekşe buketine gülümseyerek baktı. Derince kokladı. Kokusu sanki ciğerlerini doldurmuş, her nefes alış verişinde ağzından tazyikliyor gibiydi. Aylardan kasım, günlerden ayın sekiziydi. Her kasım ayının sekizinde, -hafta sonlarına denk gelmesi haricinde- okulu asıyordu. Bu muhteşem menekşeleri sahibine teslim etmek üzere on beş kilometre ötede hayal meyal hatırladığı babasına götürüyordu.

O hatırlamasa da, babası onu muhakkak hatırlıyordu. Her gördüğünde seviniyordu. Kim bilebilir muhakkak sevinirdi. Ölüler bir yerden bizleri izlemeliydi. Mezarının başına biri geldiğinde, o sıkıştığı topraktan sıyrılıp misafirlerini karşılıyorlardı elbette. Lakin aradaki görünmez perde canlıların ölüyü görmesini engelliyordu. Kafasında kurduğu hayal dünyasını kimsenin yıkmasına izin veremezdi. Onun için bu böyledir. Neyse oydu.

Kasım ayının sekizi .

Sevgili babasının doğum günü.

Babası menekşeleri çok severdi ya da sevmeliydi. Koruyucu ailesi ona, babasının onu ne kadar sevdiğini,doğumunu nasıl dört gözle beklediğini söylerlerdi. Beni bu kadar sevdiğine göre benim sevdiklerimide sever diye düşünüp, menekşelerle ; o büyülü kokuyla, adeta aşk yaşamaya başlamıştı.

Otobüs gürültülü fren sesiyle aniden durdu. Bu küçük çelimsiz, bir elli beş santimetre boyundaki genç kızı farketmesi güç olmuştu. Otobüse bindi en arka koltuklardan birine oturdu. Aklında hep aynı soru vardı. ' Beni bul. ' Derin bir iç çekerek telefonundan sevdiği müziği açtı. " Cat stevens Wild World " Tekrar, tekrar ve tekrar. Gözleri ağırlaşıyor ve şimdi otobüsün camı, kuş tüylü yastıktan farksızdı onun için.

●●●

İçinde henüz adını koyamadığı duyguyla mezar taşına oturdu. İçinden yediye kadar saydı.

Bir ..İki .. Üç
( Rüzgar fısıltısı gibi bir ses duydu. Moris.. moriss.. )

Dört..Beş..
( Mezarın üstündeki kuru dallar rüzgardan çıtırdadı )

Altı ve Yedi

' Merhaba babacığım...'

Koruyucu ailesinin dinlerine bağlı kalmıştı. Onlara göre ; mezarlık ziyaretlerinde yedi saniye beklenirdi. Görevli melekler meftaya haber verir ve yedi saniye içerisinde mezarda yatmakta olan cesedin ruhunu getirirlerdi. Ruhu gelen ceset bağlı olduğu bedende duyar , görür ve hissederdi.

' Doğum günün kutlu olsun baba...'

Gözlerinden yaş gelmesini çok isterdi. Uzunca bir süredir ağlayamıyordu. Anne ve baba sevgisi neydi bilemiyordu. Annesi doğum esnasında, babası ise tam iki yıl sonra ölmüştü. Ona anlatılanlar sadece bunlardı. Ne bir detay ne de daha fazlası yoktu.

' Yine aynı konu baba. Mesajlar baba ... Tam tamına üç tane mesaj '

Üç aydır e-postasına mail alıyordu. Bir adam ondan yardım istiyordu. Adam olduğunu isminden kanaat getirdi. Jimmy Forsell bayan ismi olamazdı. ' Beni ancak sen kurtarabilirsin ! ' diyordu mesajda. Gelen mailleri koruyucu ailesine göstermek istedi. Yapamadı. Uzun zamandır koruyucu ailesi onun şizofreniye meyilli olduğunu düşünüyorlardı. Kendi kendine konuşurken bir gün ; Cileguni' ye yakalanmıştı. Koruyucu annesi Bayan Cileguni bir psikiyatristi . Babası ise Bay Meta ufak bir petshopta veteriner hekimdi.

Gözleri mezarlığa daldı. Sessizce nefes alıp veriyor , sanki mezarlıktan bir ses duymak ister gibi kulak kesilmişti.

' Ya doğruysa baba. Gerçekten yardıma ihtiyacı varsa ? '

Kasım ayları Londra'da yağmurlu geçer . Gökyüzünde bulutlar kararmaya başlamıştı. Ahmak ıslatan yağmurlarını , çoktan indirmeye başladılar yeryüzüne . Gök gürültüsü eşliğinde , kulaklarında sertçe esen rüzgar ; bir şeyler fısıldıyor gibiydi. Birden arkasından bir gölge geçtiğini hissetti . Gayri ihtiyari arkasına dönüp baktı . Sıra sıra dizilmiş , mermerden mezarlıklar haricinde kimseler yoktu . Tekrar önüne dönüp baktığında, yağmurun şiddetinden menekşelerin dallarının kırıldığını gördü. Yaprakları mezarlık üzerine sere sere yayılmıştı. Yaprakları toplamak istediğinde, sere serpe yayılmış değilde yaprakların düzenli kelime halinde olduğunu fark etti.

Tek tek okumaya çalıştı. Belkide Cileguni haklıydı. Şizofreni, psikotik bozukluk ve artık her ne zıkkımsa kesinlikle o psikolojideydi. Emin olduğu tek şey; anksiyete . ' Ben burdayım diyordu ' . Kalemle çizilmiş kaşları , silah doğrultulmuş iki el gibi havaya kalktı. Göğüs kafesine iri bir kuş oturmuş, kanatlarını çırpıyordu sanki. Okuduğu kelime nefesini kesmiş , beti benzi akmıştı.

' B İ L İ Y O R U Z '

SON ÇARŞAMBAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin