-Epsido 1-

36 0 0
                                    

Elimden kayıp giden hayatımı düşünüyordum. Bu oyunu ben kendi rızamla kabul etmiştim. Peki neden bu kadar yara alıp,  güçsüz düşüyordum anlayamadığım tek şey buydu. Şarabımın son yudumunu içip beklemeye başladım. Biraz sonra hayatımı; intikam oyununa çeviren ve oyunun baş karakteri olan kişi gelecekti. Hayatımıza sinsi bir yılan gibi sızmıştı. O istiyor, ben yapıyordum ama bunu isteyerek yapıyordum. Onu hep suçlarken intikam için kıvranan aslında benim ruhumdu. Cevahir Canpolat beni bu silseler içine sokan adam , senden öyle bir intikam alacağım ki; dünya üzerinde ismin kalmayacak. Bunun için boyun eğmişti zaten öz babası olarak tanıdığı babasının aslında öz olmaması, bu onun için sorun değildi çünki o adam onun herşeyiydi hiçbir şey bunu değiştiremezdi. Cevahir Canpolat öz babası olsa bile yok olmayı hak etmişti. Pusat ile çıkarları farklı ama istediğimiz şey aynıydı. O lider olmak için bu işe kalkışmıştı. Ben babamın ölümü için sonuç yine aynıydı. Cevahir'i yok etmek. Ayağa kalkıp hazırlanmaya başladım. Onun istediği gibi; çalan kapı ile dikkatimi o yöne çevirdim. Tam da tahmin ettiğim gibi gelen evden sorumlu olan kadındı "Efendim Pusat bey geldi. Sizi aşağıda bekliyor." "Tamam in sen ben geliyorum hemen." Üzerime çeki düzen verme gereksinimi hissetmeden odadan çıktım. Vazgeçmek istiyorum, kaçıp kurtulmak ama içimdeki ateşi söndüremiyorum. Eğer gidersem kurtulmuş olurdum. Peki babamın intikamı ne olacaktı. Onun içindi bu dayanma gücüm, bir gün hiçbirşeyi kaldıramıyacağım bir hale geleceğimi biliyorum ama sonunda bunu babam için yapmış olacağım. Sadece babam;

Karşımda bana donuk gözlerle bakan adama baktım her zamanki gibi önce benim konuşmamı ona bir şeyler sormamı bekliyordu. En başta da dediğim gibi onun dediği her şeyi isteyerek yapıyordum:

"Ne zaman harekete geçeceğiz?" sabırsız bir şekilde sorduğum soruya gözleri sinsilik ile parlayarak cevap verdi. "Bu gece başlıyoruz. Hazır da bekle, bir gecede başladığımız bu intikama bir gecede son verip yok oluşlarını izleyeceğiz." Beni tatmin eden cümleleri kurduğunda ona gülümseyerek baktım. Zaferin kanlı tadını damaklarımda hissediyordum. Tek bir farkla bana yapılan hiçbirşeyi unutmadığım gibi önce babamın sonra onun işine bakacaktım. İstediğini elde eden tek ben olacaktım. Onun sadece bilmediği şey buydu ve asla bilemeyeceği son darbe bu olacaktı. Benden ona son bir hediye olarak.

=Flashback=

Gözlerim tükenmişlikle kapandı. Çaresizlik insanı oldukça yoruyor ama yine de hayale aldanmadan duramıyorsun. Belki de insana en çok çökerten şey buydu. Tükenmişlik ve çaresizlik değil de, hayallere aldanıp gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalmak, umutları kırıyordu. İnsanlara yapılan bunca acıyı haksız bulmak ahmakça gelebilir ve haksız olduğum düşünülebilirdi. Çelişkiler içinde kalmak bizim işimizdi. Bunu dile getirdiğimizde suçlu olduğumuz gibi ve bunun gibi çoğu şey, hakkımız ama kullandığımızda suçluluğumuz oluyordu. Babamın en sevdiğim sözlerinden biri ise 'hiçbir şey doğru değil, sen inanmadıktan sonra; eğer inanırsan, bütün yanlışlar bile doğrun olur elbet' ben her zaman insanların pusulaları olduğuna inanırım. Benim pusulam babamdı. Onu kaybetmek beni kendimden de uzaklaştırdı. Sadece kendimle kalmayıp çevremdekilere uzak ve ulaşılmaz oldum. Uzaklaşmak için hep nedenlerim vardı. Sonuçta sizi dünyada tek anlayabilen ve koşulsuz seven biri bir daha hayatınızda olmayacaktı. Sizinle konuşamayıp gülemeyecekti en acısı bir daha göremeyecektiniz. Bende babamın bana emanet ettiği tek şeye odaklanmıştım anneme;

Anneme en başından yardım edebileceğimi sanıyordum ama umutlarını tüketip hayallerden uzaklaşan birine nasıl uzanabilirdim ki? Hayatın anlamını bulmuştu koca bir haksızlıktı; kendine göre babamın ölümünden sonra durumu daha da kötüleşti. Uyuşturucu, içki, düzensiz yatak arkadaşları, samimiyetsizlik sarmıştı dört bir yanını aynı evin içinde iki düşman gibiydik birbirimize, onu iyileştirmeye çalıştıkça beni daha çok yaralıyordu. Sanırım ikimizde yavaş yavaş kaybediyorduk. O insanlığını, ben vicdanımı; kulaklarımı dolduran zil sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Yavaş adımlarla ilerleyip kapıya yaklaştım. Bu saatte annem asla eve gelmezdi. Kapı tokmağını kavrayıp parmak uçlarımla yükselerek delikten kimin geldiğine baktım ve o lanet adam karşımdaydı. Annemin yeni oyuncağı kapıyı yavaşça aralayıp "annem evde değil" dedim hızlı davranmayı severim. keskin yüz ifadesi ile suratıma bakan bu adam annemden yaşça küçük olmasına rağmen bir haftalık ilişkilerine sorunsuz devam ediyorlardı. Ondan cevap gelmeyince kapıyı kapatmaya yeltendim ki hızla duvara çarpılan kapı ile geri çekilmek zorunda kaldım. Bu manyak adamın sorunu neydi? Benim evimde ne hadle o kapıyı çarpabilir. Sinirime yenilip bağırmaya hazırlanıyordum ki sert sesi bedenimde buz etkisi yarattı. "annen nerde haber alamıyorum." Dedi hiddetlenerek hadi ama benim annem o ne yaptığı çok açık değil mi "demek ki senden sıkılmış olmalı, yeni birisini bulmuştur büyük ihtimalle" dememle boğazıma yapışması bir oldu o kadar çok sıkıyordu ki çırpınmaya başladım. Uyguladığı kuvvet gözlerimin dolmasına yetmişti bile "ben istemediğim sürece kimse benden bıkamaz" kurtulmak için tırnaklarımla ellerini çiziyor geniş omuzlarına vuruyordum işe yarıyor muydu 'hayır' koca bir hayır "bırak beni nefes alamıyorum" güçlükle söylediklerim ile bir nebze olsa da elini gevşetmişti. Geriye çekilerek ellerinden kurtuldum hala delici bakışlarının odak noktası bendim. Derdi neydi gerçekten çözememiştim. Araf, bana bu yaptıklarını görse muhtemelen şimdiye öldürmüştü onu. Babamdan sonra tek sevdiğim adam benim için çok değerliydi. Bu düşünceyle gözlerim parmağımdaki zarif yüzüğe odaklandı. Bana evlenme teklifi etmiş çok geçmeden de kendi aramızda nişan yapmıştık. Eskiyi yad etmeyi bir kenara bırakarak karşımda bütün ciddiyeti ile duran adama öfkeli gözlerle baktım. "defol git evimden pislik, hemen defol git!" bağırarak sarf ettiklerim karşısında sakince durması beni çileden çıkarıyordu. Cebimde titreyen telefon ile ilgimi bu lanet pislikten çekip ekrana yöneldim. Araf arıyordu. Tam telefonu açacakken kafama aldığım darbe ile yere yığıldım. Bilincim kapanmadan önce son duyduklarım ise beni daha büyük bozguna uğrattı. "acele etmemiz gerekiyor arabaya taşıyın."

Yapılan hiçbir hatayı unutmayınca geriye sana kalan tek şey intikam olur. Bu benim istediğim için katıldığım bir oyundu. Şimdi onların sonu olacaktım. Herkesin yapmak isteyip yapamadığı tek şeyi yapıp onları içten çökertecektim. Benim kabul ettiğim mahkumiyeti izlemeye hoşgeldiniz...

Devam edecek!

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 17, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KAFES: Karanlığın MahkumiyetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin