3. Bölüm

34 4 1
                                    

Mert Volkan

"Nazan Teyze Buse şu an yanımda değil. Yoksa ona bir şey mi oldu?" Nazan Teyze birden aramıştı ve Buse'nin yanımda olup olmadığını sormuştu. Nasıl yani şimdi Buse kayıp mı?

Nazan Teyzeye Buse benim yanımda değil dediğimde ağlamaya başladı ve telefonu birdenbire kapattı. Ne olduğunu anlayamamıştım. Nazan Teyzeyi defalarca arasam da açmıyordu. Daha sonra Turgut Amcayı aradım o da açmadı. 5. Aramamda tam kapatacaktım ki açtı.

"Turgut Amca, Nazan Teyze beni arayıp Buse yanında mı diye sordu ve ağlayarak kapattı. Her şey yolunda mı?"

"Mert, Buse kayıp. Şu an kapatmam lazım."

"Turgut Amca siz şu an neredesiniz?"

Turgut Amca adresi verdikten sonra müdürden karnım ağrıyor kendimi iyi hissetmiyorum bahanesiyle okuldan çıktım. Sanslı olmam gerekiyor ki tam da önümden taksi geçiyordu. Alelacele taksiye bindim ve adresi söyledim. Ah Buse neredesin?

Tam yolun yarısında taksi durdu ne olduğunu sordum ve benzin bitti dedi. Ne yani sen bizimle maytap falan mı geçiyorsun?

Yarım saat orada beklemek zorunda kalmıştım. Sonunda Buse'nin yeni okulundaydım ama nasıl yani bu okulda yatılı yazıyor? Buse bundan hiç söz etmemişti ama şu an bunu sorgulama zamanı değildi. Okulun içine girdim ve Turgut Amca ile karşılaştık.

"Mert! Burada ne işin var senin okulun yok mu? Ben seni Buse'yi ara diye çağırmadım. Şimdi derhal okuluna gidiyorsun tamam mı?" Ne yani çocukluğumu geçirdiğim bir arkadaşım kayıp ve ben onu aramayacak mıydım. Turgut Amca henüz beni tanımamış

"Turgut Amca, Buse'nin benim için ne kadar değerli ve önemli birisi olduğunu siz de biliyorsunuz. Şimdi o kayıp ve siz benim gitmemi mi istiyorsunuz?"

"Ne dersem diyeyim yine de arayacaksın öyle değil mi?"

"Evet." Bunu der demez okuldan çıktım. Turgut Amca ve Nazan Teyze de aramak için arabalarına biniyorlardı. Ben de ilk önce sahil kenarına baktım. Buse ne zaman yalnız kalmak istese ya oradan geçer ya da oraya oturup sadece denizi izlerdi. Ve sanırım şu an yalnız kalmak istiyor.

Aradan yarım saat sonra aklıma hastaneye bakmak geldi. Ve en yakın hastaneye girdim.

"Buse Er adlı birisi buraya geldi mi acaba?" O kadar endişeliydim ki kekelemeye başlamıştım

"Evet. Geldi ve yanında bir erkek çocuk daha vardı. Boğulma tehlikesinden buraya geldi. Siz nesi oluyorsunuz acaba?

"Ben en iyi arkadaşıyım. Buse'ye bir şey oldu mu?"

"Hayır. Arkadaşınıza bir şey olmadı ama yanındaki erkek çocuk boğulma tehlikesi geçirdi." Buse'ye bir şey olmamasına sevinmiştim fakat yanındaki erkek çocuğun kim olduğunu merak etmiştim. Umarım bir şey olmamıştır.

"Hangi odadalar acaba?"

"Buradan dümdüz gidip sağa döndüğünüzde ilk oda."

"Çok teşekkürler."

Koşar adımlarla odaya gittim ve kapıyı anında açar açmaz karşımda Buse vardı. Bir an göz göze geldik. Gözlerinden ne kadar endişeli ve yorgun olduğunu anlıyordum.

"Mert! Senin burada ne işin var, beni nasıl buldun?" Sesi titriyordu. Neler olduğunu gerçekten daha çok merak etmiştim.

"Sen şimdi beni boşver. Asıl size noldu, arkadaki çocuk da kim?" Bunu sorduktan sonra çocuğun gözlerini açtığını fark ettim.

"Buse, uyandı." Buse hemen arkasına döndü...

Buse Er

Gözlerini açmıştı. O kadar güzel gözleri vardı ki etkilenmemek mümkün değil. O kadar güzel ve yakışıklı görünmüştü ki gözüme sürekli bakasım geliyordu. Mert omzumu dürtene kadar...

"Ya Mert n'apıyorsun niye omzumu dürtüklüyorsun kolumu çıkarttın hayvan!" Aslında biraz sert tepki vermiş olabilirim ama gerçekten kolumu çıkartmıştı.

"Ya doktoru çağırsana manyak niye çocuğu analiz ediyorsun robot gibi? Hadi bakiyim git de doktoru çağır uslu çocuğum benim." Ama ben bu çocuğun bacağına bir tekme atmadan içim rahat etmeyecek. Ama ismini bilemdiğim çocuğun doktora ihtiyacı varmış gibiydi. Odadan çıktım ve doktoru çağırdım. Doktor adını bilmediğim çocukla ilgilenirken Mert'de odadan dışarıya çıktı. İşte tam sırasıydı. Hihi çakallık is coming beby.

"Ya Mert gelir misin bir şey söyleyeceğim." Mert ilk önce sanki başka bir dilden konuşmuşum gibi baktı daha sonra yanıma geldi.

"Heh geldim ne söyleyeceksin?" İç sesim haykırıyordu ve şunları söylüyordu salak bacağına vuracağız bu hâlâ ne var diyor onu Buse reisin kolunu çıkartmadan düşünecektin. Doktorlara söyleyelim alçıyı hazırlasınlar ve kötü kadın kahkahası hahahahaha...

"Mert sana diyeceğim şeyi söylüyorum..." Tam da o sırada arkada duran tabloya baktım ee tabi Mert'de bir an arkasına bakınca işte buraya kadar Mert bacım. İlk önce sağ bacağımı kaldırdım ve Mert tam tekrar bana dönecekken geçirdim tekmeyi ama bir bağırdı... aklıma bir an şu sözler geldi " Üzgünüm ama pişman değilim..."  ve mal gibi suratıma baktı şey misali öküzün trene bakması gibi... iç sesim hâlâ gülüyordu ve durduramıyordum. Ama mutluyum bu daha Mert'e az bile... Hastanedekiler bize deliymişiz gibi bakınca hemen hastanın olduğu odaya girdik. Ailesine haber verilmişti. Ee tabi denizin yarısını yuttu.

Sırtını dikleştirdi. Dikkatli bakınca o kadar da yakışıklıydı ki... ah ne diyorum ben her neyse hemen çocuğun yanına gittim ve nasıl olduğunu sordum.

"Merhaba, ben koşarken yanlışlıkla sana çarpmıştım ve gerçekten çok ama çok özür dilerim." Bir iki dakika boyunca gözlerime baktı. Sanki benim düşündüğüm şeyleri o da benim için düşünmüş gibi.

"Önemli değil." Hâlâ gözlerime bakıyordu ve Mert birden bire kolumu tutup çekti. Ah yine ne yapıyor bu tekrar dayak yiyecek.

"Evet evet iyisin birader. Zaten ailene de haber verilmiş biz gidelim." Ne diyordu bu sanki ben değil de başkası çarpmıştı. Mert'i umursamadım ve kolumu kurtarıp bulunduğum konuma geri döndüm. Kıskanç Mert

"Ah neredeyse sormayı unutuyordum. İsmin ne?" Mert sanırım şu an öfke kusuyordu. Sevgilim olsa onunla da ayırır bu manyak beni. Niye bu kadar korumacı ki?

"İsmim Berke. Senin?" İsmi de yüzü kadar güzeldi.

"Buse."

Mert aniden kolumu çekti ve beni sürükleyerek hastanenin dışına çıkarttı. Bu çocuk artık iyi bir dayağı hak ediyor.

"Hey Mert! Ne yaptığını sanıyorsun sen kolumu istediğin gibi tutup çekemezsin"

"Buse annen ve baban ne kadar merak etti seni biliyor musun? Ah benimki de soru tabiki de bilmiyorsun çocukla neredeyse gün yapmadığınız kalmıştı." 

"O zaman bana yalan söylemeyeceklerdi." Gerçekten öfkelenmiştim. Niye arıyorlardı ki? Zaten beni şutlamaya çalışmışlardı.

"Nasıl yani burda neler oluyor?" Ah tabi ya Mert bacımın hiçbir şeyden haberi yoktu ve hemen özet geçtim.

"Annemler bana bu okulun yatılı bir okul olduğunu söylemedi ve evden uzak sence de beni evden şutlamış olabilirler mi?" Mert hâlâ boş boş bakıyordu.

"O çocukla bir daha konuşma!" Konudan konu mu beğeniyordu bu manyak?

"Her insan özgürdür ve istediğim kişiyle görüşürüm." Mert yine çok bilmiş bakışını geçirdi gözlerine...

"Çocuğu sonradan tanıdım. O çocuk neredeyse herkesle kavgalı. Onu görenler korkudan nereye kaçacaklarını bilemiyor ve sen onunla flört ediyorsun. Çocuk 2 yıl önce birini bıçakladı fakat cezası uzun sürmedi. Ben ne olur ne olmaz bilgileri vereyim."

LİSELİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin