Hermione ya da bir başkası ile konuşmadan geçirdiğim iki hafta oldu sanırım. O gün sınıfta Hermione'ye bağırdıktan sonra gidip McGonagall'dan izin alıp eve gitmiştim. Ve evde babam yoktu. Hiçbir haber vermeden ortadan kaybolmuştu ki bu da gazetede ki haberi doğruluyor.
FYBS zamanına en fazla üç hafta kalmasına rağmen Hogwarts'a dönmüyorum. Ben insanlarla yüzleşecek kadar cesur değilim ya da bana acıma ile bakan gözlere karşı durabilecek kadar güçlü değilim. Ben, benim işte.
Burada ki zamanımın çoğunda Hermione'yi düşünüyorum. Onu o kadar özlüyorum ki, üstelik aramızda arkadaşlıktan öte hiçbir şey yaşanmamış olmasına rağmen. Benim için o basit bir sevgi değil. Yani bilirsiniz biz erkekler aşktan önce başka şeyler düşünürüz ama bu öyle değil. Hermione'yi kalbimdeki en saf şekilde seviyorum.
•
•
•
•
Bugün uzun bir zaman sonra okula dönmek zorunda kaldım. Fybs'ler ertesi gün başlayacağı için profesör McGonagall kesin gelmemi bildiren bir not yollamıştı. Okul kapısında yeterince beklediğim için sonunda içeri giriyorum, şanslıyım ki herkes derste.
Hermione'nin yüzüne nasıl bakacağım hakkında bir fikrim yok.
Harry ve diğerlerine nasıl açıklama yapacağımı bilmiyorum.
Tek bildiğim bir an önce mezun olup buralardan gitmek. Hermione'yi artık unutmam gerektiğini biliyorum çünkü.
Yapacak bir işim olmadığı için kütüphaneye ilerliyorum, en azından orada kendi başıma kalabilirim.Kütüphanede her zamanki masasında oturuyor. Sınavlara aylardır hazırlanmasına rağmen şuan KSKS kitabını okuyor tekrar. Ya görüşmediğimiz süre boyunca güzelleşti ya da ben onu fazla özledim.
Yaklaşık 4 ay boyunca okula gelmediğim için neler olduğunu bilmiyorum. O gün hakkında ne düşünüyor bilmiyorum yine de yanına ilerlyorum. Karşısındaki sandalyeyi çekip oturuyorum, irkiliyor.
"Hey." diyorum. Ağzı kocaman açılıyor, beni karşısında görmeyi beklemediği çok belli.
"Draco" diyor. "Gelmişsin."
"Evet, uzun zaman oldu." diyorum. Öylece bakıyorum ne tepki verecek diye. Onu saatlerce izleyebilirim ama yinede bir tepki vermesini bekliyorum. Yüzüme soğuk bir şekilde bakıyor.
"Senden nefret ediyorum." diyor ve gelip bana sarılıyor.
Hermione bana sarılıyor.
Bulanık dediğim kız bana sarılıyor.
Ve benden nefret ediyor.
Son söylediğimi unutursak şuan o kadar mutluyum ki.
"Neler yaptın koskoca 4 ay?!" diyor. Bana sarılmayı bırakıp karşıdaki sandalyede oturuyor.
"Hiçbir şey yapmadım diyebiliriz aslında."
Gerçekten de hiçbir şey yapmamıştım, Hermione'yi düşünmek dışında.
"Anlıyorum. Peki, um o konu hakkında yani babanla ilgili olan olay gerçek miymiş?"
"Sanırım çünkü onu hiç görmedim, kaçmıştı." diyorum. "Ama buraya dönmeye de cesaret edemedim."
Başka bir şey demiyor sadece öyle oturuyoruz. Belki ihtiyacım olan budur. Biraz sessizlik ve Hermione.
Tabiki yine basit bir isteğim bile kabul olmuyor, ders bitiyor. Hermione kitaplarını toplamaya başlayınca benden ayaklanıyorum. Esas zor olan bundan sonrası sanırım, insanların tuhaf bakışları, sorular...
Bahçeye doğru ilerlerken konuşmuyoruz, Hermione çok düşünceli. Görüşmediğimiz son 4 ayda daha mı güzelleşmiş bana mı öyle geliyor? Karşımızdan Harry ve diğerleri geliyor. Beni görünce şaşırıyorlar belli. Pansy koşarak geliyor ve bana sarılıyor. O sırada dikkatim dağılıyor ama farkettiğim tek şey Ron'un Hermione'ye sevgilim diyerek sarılması.
***********
Selaam!
Sizi uzun zamandır bekletiyorum ve belirttiğim tarihte bölüm gelmedi biliyorum, çok özür dilerim. Bundan sonra bölümler daha sık gelir diye umuyorum tekrar özür dilerim. Umarım beklentinizi az da olsa karşılamışımdır. Sizi özledim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
All Of The Stars
Fanfiction"Sen beni sevmesende ben severim Hermione. İkimiz için de severim."