-7-

2.4K 95 11
                                    

Düzenleme yapılmıştır. 2020
İyi okumalar.

Daima yalnız hissetmek nasıl bir his bilir misin?

Deri kaplı koltuğa oturduğumda, bacağım ve kalçamdan ses gelmemesi için kıpırdamamaya çalıştım. Kendimi şimdi olduğumdan daha rahatsız hissediyordum. Gözüm saatin yelkovanına takıldı. Sanki zaman şu an durmuşta ben yelkovanın peşinden koşmam, zamanın akmasını sağlamam gerekiyormuş gibi. Bir anda omuzlarım ağırlaşmaya başladı. Üzerimde hiç olmaması gereken yükleri taşıyordum, zorlanıyordum. Kapı açılıp içeriden önce bir adam çıktı ve ardından avukat hanım gözüktü.

Birbirlerine iyi günler diledikten sonra sevecen bit yüz ifadesiyle bana döndü ve gülümsedi. Bana doğru adım attığında bende ayağa kalkarak ona doğru ilerledim. Ellerim buz gibi olmuştu, çekinmekten çok hayat hikâyemi artık başka kimlere anlatmak zorunda kalacağımı tartmaya başlamıştım, daha kaç kere daha bahsedecektim?

Canımı yakan bu olayı içime gömmek, kimsenin duymamasını sağlamak ve kendi içimde kendimi iyileştirip, unutmak istiyordum.

Her şeyin hala bir rüya olma olasılığı olup olmadığını düşündüm ama bunun imkânsız olduğunu fark etmem çok uzun sürmemişti.

Korkunç bir rüyadan uyanacağım ve her şey eskisi gibi ben teyzemin soğuk odasında uzanacağım, Orsa belki evde değil, eniştemin horlaması duyulacak ve ben bu korkunç bu rüyanın etkisiyle o gece uyumayacaktım, birkaç güne de unutacak ve her şey rayına oturacaktı.

Bir anda o eve gerçekten geri dönmek isteyip istemediğimi sorguladım.

Gerçekten de istiyor muydum?

Sevilmediğim, her an bana iğneleyici bakışların olduğu, okumak yerine çalışıp eve para getirmem konusunda laf sokmalarına katlanmak, eve hiçbir katkımın olmadığını söyleyip durmaları, daha çok canımı yakmıyor muydu? Benim kurtuluşum olacaktı elbette ama bu şekilde mi olmalıydı? Tanrı'nın yaptığı işlere karışmak istemiyordum ama onun her şeyin en en iyisini yaptığını biliyordum. Eskiden Tanrı inancım yok denecek kadar azdı, her şeyde isyan eder, her şeye kızar ve öfkelenirdim ama zamanla düşüncelerim değişti. Sanırım günden güne büyümeye başladığımı daha çok hissediyorumdur. Bilmiyorum. Hiçbir şey bilmiyorum.

"Merhaba ben Elvan Şahin, Kıvanç sizden bahsetti," elimi sıkmak için hamle yapmadı, saygılı bir kadındı, kibardı, buruk bir şekilde gülümseyip ben hamle yaparak elimi uzattım.

"Merhaba, ben Eylül."

Sesim içime kaçmış ama yine de duyulabilecek ölçüdeydi. Elvan Hanım benden sonra Kıvanç'a döndü ve biraz sohbet etmeye başladılar. Daha önceden tanışıyor gibiydiler, önüme geçmiş ve odaya doğru yürümeye başlamışlardı, başım dönerek onları takip ettim. Her an kendimi yerde bulabilirdim. Mide bulantım artmıştı. Bir an kaçıp gitmek istedim. Bundan sonrası artık benim dışımda gelişecek şeylerdi.

Odaya girdiğimiz de Kıvanç'la yan yana oturduk ve beni anlamış gibi hemen elimi kavradı. Sıkarak ona cevap vermek istedim. Sessiz konuşmamız birbirimize destek veriyor gibiydi.

"Direk konuya girmek istiyorum Eylül'cüm, yaşadığın durumu ülkemizde ve tüm dünyada binlerce kadın, yaşıyor; bazıları korkuyor, bazıları sessiz kalmak zorunda bırakılıyor, bazıları tecavüzcüsüyle evlenmek zorunda oluyor. Her kadının, her olayın bir sürü farklı hikâyesi olabilir. Demek istediğim hikâyene ortak olmak, yanında olmamız bir avantaj gibi, aslında herkesin hakkı olan bu davaları açmak, psikolojik olarak zor, yoluna bir sürü taş koymak isteyecekler."

Durup bir süre bana baktığında derin bir nefes alarak içten dudağımı ısırdım, zor bir süreç olacağını biliyordum.

"Senden isteyeceğim tek şey asla yılmamak, dava sırasında senin için söylenecek hiçbir şeyi takmaman, güçlü ayakları yere sağlam basan bir kadın olman."

Ayakları yere sağlam basan biri olmak bende istiyordum ama birinin bana destek olması gerekirken ben nasıl güçlü olacaktım ki? Daha kendime bile bakamıyordum birde benden güçlü durmamı bekliyorlar.

"Biliyorum bana bu dediklerin kolay değil diyeceksin ama ben, Kıvanç ve bunun için kurulmuş dernekler seninle beraber olacak. Sana iş, okul ve psikolojik olarak tüm desteği verecek imkânlar var. Yeter ki sen bunu iste. Savaşmaktan bir an olsun vazgeçme."

Gözlerim dolmaya başladığında, bana peçete uzattılar. Yanaklarım ıslanarak çeneme doğru yuvarlandı yaşlar. İlk defa konularak, "dediğiniz gibi değil hiçbir şey, uzaktan söylemek, güçlü ol demek kolay değil, her gece yattığımda, her gözlerimi kapattığımda anılar silinmiyor, daima aklımda, daima bedenimde hissediyorum. Unutabileceğim, silebileceğim şeyler değil bunlar," sesim boğuk çıkmıştı ve Kıvanç'ın elini tutmayı bırakmıştım. 

"Biliyorum canım kimse sana kolay demedi, yaşadıkların çok zor bunun farkındayım ama senin gibi olan nice kadınla içli dışlı olup acılarınızı unutmak yerine bağıra bağıra söyleyip yaralarınıza merhem olursunuz diyorum."

Bir an bu fikir bana umut oldu, yılmak yerine, düştüm ben demek yerine ayakta gerçekten de güçlü durabilirdim.

Kıvanç'a baktığımda bu fikrin onunda hoşuna gittiğini fark ettim.

Bana kocaman, umut dolu gülümsemeyle bakıyordu.

"Kaçmak, saklanmak yerine dediğiniz gibi güçlü duracağım," dediğimde Elvan hanımda bana gülümsedi.

Güzel bir kadındı, güçlü durması, savaşması hem de kendi için de değil başkaları için olması gerçekten ona özenmeme sebep oldu. Kendimi biraz daha iyi hissettim, omuzlarımdaki yükü sanki çekip almış gibiydiler. Buraya gelirken omuzlarım çöküktü, güçsüzdüm ama şimdi öyle değildim.

Sıkıntıyla yerimde kıpırdandığımda Elvan Hanım durumu hemen fark etti. "Ne oldu? Canını sıkan başka ne var canım?" diye sordu.

"Maddi açıdan zor durumdayım, ailemi kaybettim," dediğimde sözümü kesti. "Hayat hikâyeni, o gece olan biteni farkındaysan sormadım çünkü acıların çok taze ve bunu sürekli tekrarlayıp kanatmamın anlamı yok. Maddi açıdan ekonomik özgürlüğün olsun bende isterim," dedi ve düşünmeye başladı.

"Aslında ben yardımcı olabilirim," dedi Kıvanç.

Ona döndüğümde birinden yardım almak istemediğimi, kendi paramı kendim harcamak istediğimi söylemek istedim ama onu da kırmak istemiyordum. Bana söylediği bu cümlenin altında erkek egosunu tatmin ermek yoktu. Kadın çalışamaz, ben bakarım lafları yoktu. Farkındaydım, tek amacı bana yardım etmekti.

Elvan Hanıma döndüğümde benim yüzümü incelerken buldum.

"Kıvanç'cığım bu söylediğin inan çok güzel ve biz seninle zaten çok önceden tanışıyoruz amacını anlıyorum ve eminim ki Eylül'de anlıyordur ama Eylül'ün demek istediği bence o değildi," dediğinde mahcup bir şekilde başımı salladım. "Ben bu konuyu araştırıp size dönerim," dedi.

"Çok teşekkür ederim," diyebildim.

Elvan Hanım ayaklandı. "Daha sonra edersin canım."

Daha sonra Kıvanç'la konuştular ve biz ofisten ayrıldık. Yolda giderken Kıvanç'a döndüm. "Yanlış anlamadın değil mi?" diye sorum.

Küstahlık ediyor gibi gözükmek en son isteyeceğim şeydi.

"Hayır, hayır ben seni anlıyorum Eylül, sadece bunu şu aşamada düşünme istedim ama sen ne istiyorsan o olsun, ben her kararına saygı duyarım, hep yanındayım," dediğinde gülümsedim.

Kendimi daha iyi hissediyorum.

Dünyada hala iyi insanlar gerçekten de var mıydı? Yoksa herkes sahte miydi?

Her karanlığın sonu elbette bir gün aydınlık mıydı?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 25, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Koruyucu MelekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin