8

1.2K 140 31
                                    

Akane
———————-
"All Might sınıfta ne yapıyor?"
"Ders?"
Okulun girişindeki muhabirleri görünce biraz şaşırmıştım. Normalde olan bir şey değildi. Herhalde All Might'ın ilk kez burada öğretmen olması insanların röportaj yapma isteğini arttırmıştı. Acaba benim gibi herkese de soru soruyorlar mıydı? Beni yakalayıp aralarına çekeceklerin düşündüğümden dolayı hızlıca U.A'nın kapısından geçerek sınıfa koştum. Arkamdan okulun girişini dikkatlice izleyen mavi saçlı birisinin olduğunu bilmiyordum.

"İyi de muhabirler içeri girmez mi?"
"Hocalar bir de onlarla mı uğraşacak?"
Sınıf ders başlamadan önce dolmuştu ve herkes muhabirler hakkında konuşuyordu. Bazıları hocaların nasıl muhabirlerin buradan gitmesini sağlayacağı hakkında fikir yürütüyordu. Ben ise bu işin nasıl yapıldığını biliyordum.
"Çocuklar, ben biliyorum..."
Daha önce konuştuklarını duyduğum Kirishima ve Denki'ye söylemiştim bunu. İkisi de bana meraklı meraklı baktı.
"Ee, anlatsana..."
"Bence sınıfın ortasına çıkıp söylese daha iyi olur, herkesin öğrenmek istediğinden eminim." Bu fikir Tokoyami'den gelmişti. Bu öneri karşısında kırmızı ve sarı saçlı çocuklar birbirine heyecanla baktı ve Kaminari bağırdı:
" HEY MİLLET HOCALARIN MUHABİRLERDEN NASIL KURTULACAKLARINI ARANIZDA BİLEN VAR MI?"
Sınıftan ses çıkmadı. Kirishima devam etti.
"Akane-chan biliyormuş." Bütün gözler bana döndü.
"Şey, anlatayım mi?" Bütün sınıf evet anlamında sesler çıkarınca yerimden kalktım tahtaya geçtim. Kendimi öğretmen gibi hissediyordum.
"Şimdi ilk olarak öğrenci kartlarımız sadece bizimle ilgili bilgileri yazdığı için üzerimizde bulundurmuyoruz. U.A'nın  kapısında bazı sensörler var, kartlarımız ise bizim bu sensörlerden geçmemize yardım ediyor. Kısacası birisi öğrenci ID ya da özel geçiş kartı olmadan okula girerse, daha doğrusu girmeye çalışırsa kapı kapanır."
Bunu anlatırken tahtaya ID kartı çizdim ve sonra da okulun giriş kapısını. Sonra giriş kapısının nasıl kapandığı göstermek için kapının içindeki boşluğa bir duvar çizdim.
Bütün sınıf ağızları açık (Bakugou, İida, Tokoyami, Momo ve Shoji dışında) dinliyordu. Momo elini çenesinin altına alıp mırıldandı.
"Çok mantıklı."
Sonra aniden kapı açıldı. Aizawa-sensei her zamanki gibi hayattan bıkmış bir yüzle içeri girdi. Elinde bazı kağıtlar tutuyordu. Tam yerime geçecektim ki beni durdurdu ve yanında durmamı işaret etti. Sonra dünkü çalışmamız hakkında fikirlerini aktardı.
"Bakugou 7 yaşındaki bir çocuk gibi davranmayı bırak."
"Midoriya, sürekli kemiklerini kırarak kahraman olamazsın."

Sonra derin bir nefes aldı.
"Bunu bir anda söylediğim için üzgünüm ama..."
Bir sınıf başkanı seçmeliyiz.
*En sonunda normal bir okul işi!* Bütün sınıfla birlikte bunu düşündüm. Tabii herkes başkan olmak istiyordu. İida sert bir şekilde ayağa kalktı ve yine bıçak kesermişçesine olan hareketini yaparken sesli bir şekilde oylama yapılmasının en iyisi olduğunu söyledi. Bazıları herkesin kendine oy vereceğini söyleyip itiraz etti ama İida Aizawa-sensei'den izin alınca oylama kararlaştırıldı. Aizawa-sensei tırtıl moduna geçerken (sarı uyku tulumuna girip kenara kıvrılınca tırtıla benziyor, ben ne yapayım?) elime kağıtları verdi. Herkese kağıtları dağıttım ve herkes kağıtları aldı. Ben kağıda kendi ismimi değil, Midoriya'nınkini yazdım. İyi bir başkan olabileceğini düşünüyordum. 5 dakika içerisinde bütün kağıtları ben topladım ve tahtaya herkesin ismini yazdım. Sonra kağıtlardaki isimlere bakarak oy sayısını yazmaya başladım. Çoğu kişi kendine oy vermiş gibi gözüküyordu. Buna rağmen başkan seçmek zor olmadı. Oylama sonucu çoğu kişiyi şaşırttı. Midoriya 4 oy, ben de 3 oy almıştım. Midoriya'yı anlarım da... Bana niye oy verdiler?!
Oyların yazdığı tahtaya son kez bakıp sınıfa döndüğümde sınıfın durumu hiç iç açıcı değildi: Çoğu kişi başkan ya da başkan yardımcısı olmadığı için üzülüyordu. Bakugou elinde küçük patlamalar oluşturup "niye bir insanın Deku'ya oy vermemesi gerektiğini" bağırarak anlatıyordu. Uraraka ıslık çalıyordu. (Herhâlde 'umarım Midoriya'ya benim oy verdiğimi öğrenmez.' diye düşünüyordu) İida ise sıfır oy aldığı için -kendi oyunu başkasına vermişti- sırasında acı çekiyordu.
Midoriya yanıma, tahtaya titreyerek geldiğinde Aizawa-sensei onu sınıf başkanı ve beni de sınıf başkanı yardımcısı ilan etti.
"Midoriya'nın dün yaptığı çok havalıydı!"
"Evet ama asıl her şeyi bilen Hitomi! Bence gelecekte bu bize çok yardımcı olacak!"
Yemek arası gelene kadar başka bir şey olmadı.

"Tanrım! Burada her türlü yemek var!"
Bir yanımda Kirishima, diğer yanımda maalesef Bakugou, karşımda Mina, Sero ve Kaminari yemekhanede bir masaya oturmuş yemek yiyorduk. Mina'nın tek kız olmak istemediğini söyleyip gelmem için biraz kıvrandığında kıyamadım ve geldi. Takımda Bay Saatli Bomba olduğunu bilseydim gelmezdim ama. Neyse iş işten geçti.
Mina yemeklere resmen bayılmıştı ve iki de bir yemeklere iltifat ediyordu. Biraz daha devam etseydi aşçıyla evlenecek diye düşünmeye başlardım yani. Devam edememesinin nedeni ise Bakugou'nun çenesini kapaması gerektiğini söylemeseydi. Ona sert bir bakış attım ve yemeğime geri döndüm. Bu çocuğu bana bıraksalar her dakika ağzına kırmızı biber sürerim. Yemek Baugou'nun sinirinden dolayı sessiz geçiyordu ki bir sohbet başlatmanın iyi olduğunu düşündüm.
"Ee, okulu nasıl buldunuz?"
"Çok büyük."
"Çok erkeksi."
"Hocaların çoğu yakışıklı ve yemekleri çOK GüZeL!!"
"Bir kahramanlık okulunun olması gerektiği gibi."
"Çok karışık."
Çocukların dedikleri bana onlar hakkında biraz daha fikir vermişti. Okul hakkında biraz daha konuşmaya devam ettik. Kısa süre sonra bir siren sesi duyuldu. Bazı ikinci ve üçüncü sınıflar isrenin 3. Derece olduğunu ve bunun tehlikeye işaret ettiğini söyleyince herkes ayağa kalkıp çıkışa doğru koşmaya başladı. Ben de koştum, ama kapıya değil pencereye doğru. Kalkmadan önce benim masadakilere yerlerinde durmalarını işaret etmeyi unutmadım tabii. Penceren baktığımda tam tahmin ettiğim manzarayı gördüm.
Muhabirler.
Bir şekilde içeri girmişler ve bu sireni çalıştırmış olmalı. Penceren bakışımı ayırdığımda benimkilerin bana kaygılı bakış attıklarını gördüm. (Bakugou ise sadece normalden daha az kaşı çatık bakıyordu) Gruptaki sakinin ben olmam gerektiğini bildiğim için stres yapmadan yavaşça yanlarına gelip yerime oturdum.
"Muhabirler bir şekilde içeri girmişler, önemli bir şey yok. Hocalar halleder." Bana hala boş boş bakıyorlardı.
"Kapıdan çıkan herkes gereksiz yere strese girdi tamam mı? Hepsi bir yanlış anlaşılma. Birisi illa bunu fark eder ve söyler. Merak etmeyin siz, hadi yemeğe devam."
Takım bu kadar rahat konuşmamdan dolayı şok oldularından sessiz yediler yemeklerini. Yemeğimiz bitince kapıda artık insanlar yoktu. Anlaşılan birisi sonunda anlamış. Sınıfa geçtiğimizde olayın muhabirler olduğunu fark edip insanlara söyleyenin İida olduğunu öğrendim Midoriya'dan. İida'yı tebrik etmenin iyi olacağını düşündüm, özellikle bugünü 0 oyla bitirdiğinden üzgün gözüküyordu. İida'nın masasına doğru ilerledim. Ona doğru geldiğimi görünce konuşmaya başlayacktı ki:
"Tebrikler." Bana şaşkınca bakıyordu.
"Sirenlerin nedeninin muhabirler olduğunu fark ettiğin için tebrik etmek istedim. Ben zaten fark etmiştim ama birisi koridordaki karışıklığı halleder diye düşünmüştü. Doğru düşünmüşüm. Hızlı davranışlarınla başarılı bir iş yaptın. O yüzden tebrik etmek istedim."
Bana boş boş baktı. Sonra yavaşça o sert bakışlı yüzü yumuşadı, kızardı. Elini kalbine koydu ve resmen mutluluktan etrafında parıltılar oluştu. Onun bu haline gülümseyerek göz devirdim ve yerime geçtim.
Ders başladığında Midoriya başkanlığı İida'ya devretti. Onun daha iyi bir başkan olacağından emin gibiydi. Çocuklardan bazıları aynı benim gibi İida'nın davranışlarını doğruluğunu hatırlattı. Dersin sonunda İida büyük bir mutlulukta başkan olmayı kabul etti. Onun dışında başka bir şey olmadı. Sınıftaki herkes mutluydu, bazıları gülümsüyordu bazılarının ise gözleri gülüyordu. Bakugou bile sakindi.

3. kişi ağzından
Sınıfın dışında, kapının önünde öğretmenler ve müdür duruyordu. Hepsinin yüzü düşünceliydi. Şaşkınlık ve bir parça da korku bazılarının yüzünden okunabiliyordu. Kapının duvarı artık neredeyse yoktu. Sanki birisi onu oradan almıştı. Ya da onu yok etmişti. Bu gerçekten zor bir işti. Kesinlikle güçlü bir özgünlüğe sahip olunması gerekiyordu. Bu yüzden okul çalışanlarının hepsi bir konuda hemfikirdi: Bunu normal bir muhabir yapamazdı ve bu tehlikeli bir şeyi işaret ediyordu.

Fakat kim bun durumun kötülerin en sonunda hareketlendiğinin göstergesi olduğunu bilebilirdi?





Artık wattys2019 sonuçları açıklanana kadar bölüm yok :(
Tam bilmiyorum ama galiba yeni bölüm eklemek doğru olmuyor wattys'e katıldıktan sonra :(((
Ama sonra yazacam söz :)))

The U.A. Student! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin