5

1.4K 144 73
                                    

"Bir kardeşin olduğunu hatırladın herhalde abiciğim."

Akane
———————————————-

Dediğim imalı cümleden sonra kapının önündeki abimin yüzündeki mutlu ifadenin düşmesini izledim. Bir şeyler söylemesine izin vermeden  kolundan turup içeri çektim  ve  kapıyı kapadım.
"Gidip üstünü değiştir, kokuyorsun"
"Akane bir dinler misi-"
"Sadece kendim için pizza yapmıştım, ama Allahtan  extra malzemem var sana da yaparım..."
"Ya bir dinlesen-"
"Ve bir daha sözümü kesersen seni aç da bırakabilirim abiciğim."

Aç kalma korkusunun onu susturacağını bildiğim için onu tehdit etmiştim. Söyleyeceklerinin -ya da daha doğrusu söylemeye çalışacaklarının- bir işe yaramayacağını anlayınca bana son kez bakarak eşyalarıyla yukarıya, kendi odasına çıktı. Ben de yeniden pizza hazırlamaya başladım. Bir saat sonra abimle birlikte yemek masasında oturmuş sessizce pizza yiyorduk.
Şimdi diyeceksiniz, niye abine kızgınsın? Anlatayım. Aslında 5 sene önce U.A'dan mezun olan abim sonraki seneler çok tanınan ve sevilen bir kahraman oldu. Genç ve ünlü olması insanların ilgisini çok çekiyordu ve  en güçlü 10 kahraman listesindeydi. Bu başarı 'karşılığında' ona gün geçtikçe daha zorlu ve uzun görevler verilmeye başlandı. Artık ilk beşte olan abim sık sık Tokyo'nun dışında çalışıyordu. Genel olarak önemli insanları yolculuğu sırasında korumak gibi işler yaptığını biliyordum, doğrusunu söylemek gerekirse çok da anlamıyordum. Tokyo dışına göreve  gideceği zamanı bana önceden mutlaka söyler beni de birilerine emanet ederdi (bu genellikle sevdiği bir öğretmeni olurdu). Ama son seferinde bana hiç haber vermeden, bir not bile bırakmadan ortadan kayboldu. Üstelik beni kimseye emanette etmemişti. İlk önce başına bir şey gelmiş olmasından korktum çünkü telefonlarıma da cevap vermiyordu. Ama bir süre sonra görevde olduğuna dair bir haber geldi,o kadar. Endişemin yerini kızgınlık almıştı. U.A'ya gideceğim ilk sene olduğunu düşünürsek çok da gücenmiştim. Biliyordum aslında onun suçu değildi ama kötü hissetmekten kendimi alamıyordum. Şimdi ise  gece gece bir anda ortaya çıkmış benden özür dilemeye çalışıyordu. HAH daha neler.
Kendi sinirlerime hakim olmaya çalışarak çayımı masaya koydum ve konuşmaya başladım:
'Sana üç tane soru soracağım ve hepsine doğru düzgün cevap vereceksin anlaşıldı mı?'
Abimin süt dökmüş kedi gibi bakması üzerine devam ettim
'Bir, bunca zamandır niye aramalarıma cevap vermiyordun? İki neden şimdi geldin? Gelmene daha var zannediyordum. Ve üç, burada ne kadar kalacaksın?'
Abim derin bir nefes alıp konuşmaya başladı:
'Bir, gittiğim yerde telefonum çekmiyordu zaten  bu görev gizlilik gerektirdiği için yanımda elektronik eşya taşımam yasaktı. İki, buraya şimdi geldim çünkü görev beklendiğinden hızlı bitti ve üç burada...'
Abim sustu ve başını eğdi. Ne olduğunu anlamamıştım, acaba uykuya mı daldı? İki üç saniye sonra kafasını hızlıca yukarı kaldırdı ve konuşmaya başladı:
'Bu sene liseye başlayacağın için  bazı önemli insanlarla konuştum ve burada çalışmama izin verdiler! Bundan sonraki üç sene boyunca Tokyo'nun içinde kahramanlık görevime devam edeceğim! Kısacası artık eve geldiğinde beni bulacaksın! MUHTEŞEM DEĞİL Mİ?!'
'Dedikleri beni çok şaşırttığı için bir süre donakaldım. Abim ise zaman geçtikçe terlemeye başladı. Herhalde kızacağımı falan zannediyordu. Sonunda söylediklerini  sindirince yerimden fırladım ve abimi kucakladım. Birlikte sandalyeden düştük ama doğruyu  söylemek gerekirse ikimiz de umursamadık. Ona karşı olan kızgınlığım uçup gitmişti. Bundan sonraki saatleri birlikte olmadığımız zaman ne yaptığımız hakkında konuştuk. (Tabii onun görevi  gizli ve önemli olduğu için kaba taslak anlattı ama olsun.)
Bütün hafta boyunca abimle alışveriş merkezine parklara misafirliğe falan gittik ve gerçekten hafta içi çok hızlı geçti. Geldik hafta sonuna, sınav sonuçlarına. Girdiğimden emin olsam bile stres yapmaktan kendimi alamıyordum. Sabahleyin abimle kahvaltı yaptıktan sonra abim postaya bir şey geldi mi diye bakmaya gitti. Ben de bulaşıkları yıkmaya başladım, sonra bir anda abim kapıyı sert açarak bir telaş içeri girdi. Elindeki küçük kutuyu göstererek 'geldi! Mektup geldi! diye bağırmaya başladı. Elinden kaptığım gibi paketi parçaladım, paketin içindeki yuvarlak UFO -evet UFO dedim doğru okudunuz- masaya düştü ve açıldı. Önümdeki  ekrana ağzım açık bakıyordum. Sınav sonuçlarım abimin  zamanında yazılı  olarak geliyordu şimdi ise her şey değişmişti. Ekranı biraz vız-vızladıktan sonra ekrana  All Might geldi ve konuşmaya başladı:
'Sevgili Hitomi-san, tebrikler! U.A'ya çok yüksek bir puanla kabul edildiniz! Özellikle fiziksel sınavda 76 puanla ikinci oldunuz! Ama eminim ki biraz daha dikkate alsaydınız rahatlıkla birinci olabilirdiniz! Özellikle birincinin 77 puan aldığını düşünürsek! Tekrardan tebrik ederim! Sevgili arkadaşlarımda seni tebrik etmek istedi bu yüzden ben kısa keseceğim. U.A'da görüşmek üzere! All Might yok olduktan sonra abim hızlıca mesajı durdurdu ve bana sarıldı.
'Tebrikler kardeşim! U.A'da kendi renklerini gösterirsin ve daha çok tanınırsın! Unutma, önemli olan birinci olmak değil önemli olan sevilmek!'
'Teşekkürler abi, eminim ki birinci olan kişi zaten benim farkıma varmıştır, ve hocalarda çok kasmadığımın farkında. O yüzden üzülmüyorum.'
'O zaman sen odanda tebriklerini dinlemeye devam et ben de bulaşıkları yıkayım, sonra dışarı çıkar birlikte pasta yeriz!'
Abimin pasta sevdasına gülerken elime Ufo'yu alarak odama çıktım. Masamın önüne koydum eşyayı ve sandalyeye oturdum, sonra da 'play' tuşuna bastım.
Önüme Midnight, Mic ve Aizawa-Sensei çıktı. Mİdnight ve Mic heyecandan duramıyorken Aizawa-sensei ayakta zor duruyordu ve Capri Sun içiyordu. Sahneye zorla getirildiği çok belliydi.Midnight başladı konuşmaya:
'Canım Akane'm tebrikler! Gerçek anlamda favori öğrencim olacaksın artık. BİRLİKTE ÇOK EĞLENECEĞİZ!!! Ayrıca seni dersimde asistan yapamaya hazırlanıyorum!!!' diyerek sahneden çıktı.
Sonra Present Mic bağırarak benim gibi bir cupcake severin öğretmeni olacağı için ne kadar mutlu olacağını zırvaladı. Doğrusunu söylmek gerekirse cupcake dedikten sonra dinlemeyi bıraktım. Sonuncu olarak Aizawa-sensei içeceğini bitirince anlatmaya başladı:
'İlk olarak tebrikler, herkesin dediği gibi sonucun harika.Benim sınıf öğretmeni olacağım sınıfta, yani 1-A sınıfında olacaksın. Sınıftaki düzeni korumaya çalışmak isteyeceğinden eminim, bu yüzden gerektiğinde sınıfı sen topla, ben kasamayacağım. Bunun dışında söyleyeceğim tek şey kalan günlerinin tadını çıkar. *korkutucu bir şeklide gülümser* çünkü artık seni benden ve antrenmanlarından koruyacak birileri olmayacak.'

The U.A. Student! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin