CENNET ŞARAP'I
" Bir ateşim yok yanarım, külüm yok, dumanım yok. Sen yoksan benim mekânım belli değil, zamanım yok." demiş bir yazarımız...
O gün büsbütün güzeldi. Hiç yaşanmamış şeyler gibi güzeldi. Hayatın eşiğinde, düşüncenin eşiğinde son görülen şeyler kadar güzeldi. Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı gene aynı şekilde fakat her şeyden habersiz yaşayıp gidecektim.
Sen bana bu dünyada başka bir hayatın da var olduğunu benim de bir ruhum olduğunu öğrettin. Ben senden senin bana dünyada ikram edilmiş Cennet Şarabım olduğunu öğrendim.
Leyl bildiği ve pek tekin olmayan sokağa doğru ilerlerken tedirginliği hızlı hızlı yürümesinden ve dudaklarının ince bir hal almasından belli oluyordu. Havanın kapalı olmasından yağmur yağacağını tahmin etti Leyl. Hızını yavaşlatmaya karar verdi. Çiseleyen yağmur kızıl saçlarını hafiften ıslatıyordu. Saçlarını kelebek dövmeli ensesinde toplayıp kafasına kapüşonlusunu kapattı. Yağmurun hızını arttırıyor o hızını yavaşlatıyordu. Artık duracak kıvama gelmişti. Kafasını eğerek yürümeye devam etti. Aklına gelen kötü düşüncelerle çekik yeşil gözlerinde hafifçe yaşlar birikmişti. Elleriyle çabukça yaşları silip kafasını kaldırdı gökyüzüne. Grimsi gökyüzüne karşı isyankâr bir tavırla:
-Beni niye içine alıp grinde kaybetmiyorsun? Diye mırıldandı Leyl.
Sonunda istediği yere gelince durdu. Önünde büyükçe bir depo duruyordu. Kapısını tıklattı yavaşça. Kapı gıcırdayarak açıldı. Kapıyı açan adam onu tanıyıp içeri aldı. Dışarıyı bir iki kere kolaçan ettikten sonra kapıyı tekrardan gıcırdatarak kapattı. Adam Leyl' le beraber ileride onlara sırtı dönük olana Pamir' e doğru ilerlediler.
Yanına gittiklerinde Pamir elindeki telefonu bir hışımla kapatmıştı. Arkasını dönüp Leyl 'i gördüğünde şaşkınlıkla kaşlarının havalanmasına engel olamadı. Daha sonra yamuk bir gülümsemeyle Leyl' e baktı. Hafiften ıslanmış kızıl saçlarında gözlerini gezdirdi. Çekik gözleri şuan ona beklentiyle bakıyordu. Leyl bekleyişten sıkılmış olmalı ki konuya girme gereksinimi duydu. Masaya avucunda terden hafifçe nemlenmiş parayı bıraktı ve:
-Hap istiyorum. Migon olsun, diye kısık sesle söyledi Pamir' e.
Pamir bir süre kızın suratına baktı. Daha 19 yaşına bile basmamıştır diye düşündü. Migon normalde hafif bir uyuşturucudur. Ama onun yaşındakine göre migon çok ağır değil miydi? Neyse banane diye düşündü ama Pamir gözlerini kızdan alamıyordu. Bir an dünya durdu zannetti, nefesi kesildi. Kalbi bir anda onu terk etmişti sanki, cennetteydi o anda. Pamir düşüncelerini içine gömüp yanındaki adama kafasıyla işaret verdi. Adam hızlı hızlı deponun arka bölümüne doğru ilerledi. Leyl karşısında adamla yalnız kalınca gerginlikle kafasını geriye attı. Ve yanaklarını şişirip beklemeye başladı. Bunu yapmayı çok seviyordu. Aldığı nefesin kıymetini daha iyi anlıyordu. Kaç defa aldığı intihar kararından bu şekilde dönmüştü. Karşısında ki adamı tamamen unutmuş bir halde şişirmiş olduğu yanaklarını eliyle patlattı. Bu onu gülümsetti. Ama karşısındaki adamı kıkırdatmıştı. Leyl karşısında bir adam olduğunu hatırlayınca çekik gözlerini büyültebildiği kadar büyültüp kızarmıştı.
Pamir karşısındaki kıza karşı sıcaklık hissetmişti. Kafasını kaldırıp kıza bakmaya başladığında yanaklarını şişirmiş olduğunu gördü. Daha sonra eliyle patlattığında dayanamayıp kıkırtısını ağzından kaçırmıştı. Ne garip bir kızdı. Sonunda talimat verdiği adam gelip Pamir'in eline hapı bırakmıştı. Pamir elindeki hapa bakıp havaya fırlatıp tuttu kızın bakışlarına aldırmadan. Sonra masanın üstünden kıza ittirdi. Kafasını kaldırıp baktı. Leyl masanın üstündeki hapı alıp hızlıca cebine tıkıştırdı. Arkasını dönüp hızlıca ilerlemeye başladı. Pamir kendisini tutamayıp sesledi:
-Hey! Bücür! Adın ne senin?
Leyl ona seslenildiğini duyduğuna olduğu yerde durdu. O ona bücür mü demişti. Bu lafı ona bir çocuk dedi diye çocuğu hastanelik etmişti. Ama dövmeyle falan değil. Çocuğu zaten sevmiyordu, bu da bahane olarak ona hafif bir zehirli su içirmişti. O anı hatırlayınca gülümsedi. Yavaşça ayaklarının ucunda dönüp yamuk bir gülümsemeyle Pamir' e baktı. Kafasını yana yatırıp:
-Sen bana bücür mü dedin? Diye sakince sordu. Pamir kafasını alaycı bir tavırla sallayınca sakinliğini korumak adına derin nefes aldı:
-Birincisi bücür değilim. İkincisi adım Leyl. Artık gidebilir miyim? Diye tek kaşını kaldırıp sorunca Pamir gülümsedi. Leyl onu takmayıp kapıya doğru ilerlemeye başladı. Kapıdan çıkacağı vakit:
-Ben de Pamir bücür, diye seslendi adam kıza. Leyl ona omuz silkip kapıdan çıktı. Ona bücür denilmesini istemiyordu. O kelimeyi bir tek birinin ağzına yakıştırmıştı. O biride artık yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CENNET ŞARAP'I
JugendliteraturTÛR SÛRESİ 23.Ayet: Orada karşılıklı kadeh tokuştururlar, ama burada(içki yüzünden) ne saçmalama vardır ne de günah. Açıklaması: Dünyada ilk bakışta çekici gözüken içki âlemlerinin sonunda saçmalalıklar, günahlar ve suçlar vardır. Cennet şarabında i...