Yoonminselca ☝️👌👍😂 yalnız kedinin tip efsomfkfkfkf
İyi okumalar 💛
* * * *
Park Jimin sürekli yanımdaydı. Artık bana daha sık uğruyor. Ona bir sürü şey anlatmıştım. Bazen o da konu açılınca kendinden bahsederdi. Bu sayede sohbetimiz artıyordu. Bana Hyung demesi çok güzel hissettiriyordu. Günlerim güzel geçiyordu,Jimin yanımda olduğu sürece...
* * * *
Günlerden bir gün, odamda kitap okuyordum. Sonra Jimin'in dairesinden şiddetli bir kırılma, parçalanma sesi duydum. Evde sessiz olduğum için yukarıdaki sesler çok net duyuluyordu. Jimin'in bağırma ve ağlama sesleri, daha öncekilerden çok daha şiddetliydi.
Dayanamadım. Çabucak Jimin'in kapısına gittim ve zile bastım. Açmayınca tekrar tekrar bastım ama hala açmıyordu. En son kapıyı yumruklamaya başladım. Bir yandan da bağırıyordum.
"JİMİN AÇ ŞU KAPIYI!"
"JİMİN KORKUYORUM NELER OLUYOR? NOLUR KAPIYI AÇ JİMİN!"
Sesler hala kesilmemişti. Yok, ben duramayacağım. Benim içeri girmem lazım. Geriye doğru adımlayıp kapıyı tüm gücümle omzumla ittirdim. Açılmadı. Tekrar denedim. Sonra tekrar ve tekrar ve tekrar...
En sonunda açmayı başarmıştım. Zaten kapılar demir değildi. Apartman da lüks değildi ki. Kırılan kilidi bir şekilde hallederdim. Şu an önemli olan Jimin'di.
Onu, eline geçen herşeyi duvara ve yerlere fırlatırken buldum. Delirmiş gibi bağırıyor ve çığlık atıyordu. Yüreğim sızladı resmen. Hemen onu kollarından tutmaya çalıştım. Kollarını sağa sola savuruyordu. Benden kurtulmaya çalışıyordu. Omuzlarından tutup onu sakinleştirmeye çalışıyordum. İşe yaramıyordu, ağlamaya devam ediyordu. Onu böyle görmek berbat bir duyguydu.
Onu sıkıca tutup kollarımı onun bedenine sardığımda hala debeleniyordu ama en sonunda yorgunluktan olsa gerek kendini bırakmıştı. Göğsümde için için ağlıyordu. Hıçkırıkları içimi ürpertiyordu. Canım boğazıma gelmiş gibi, nefes almakta zorlanıyordum. Gözlerimden düşmek için çabalayan yaşları zorlamıyordum.
Jimin en sonunda kollarını belime sarmıştı. Sıkı sıkı sarılıyordu. O sarıldıkça ben de ona gömülüyordum. Öyle bir sarmıştım ki sanki bedenini bütün kötülüklerden korumak istercesine. Sonsuza kadar böyle kalsak ne olurdu ki? O bana yaslansa, ben ona sarılsam...
Yere çökmüş durumdaydık. Hala göğsümde ağlıyordu. Aradan biraz zaman geçtikten sonra sakinleşmişti sanki. Hafifçe ayrılıp elimle yüzünü kendime çevirmiştim. Elimi saçlarına çıkarıp okşamaya başladım. Sertçe yutkundum. O çok güzeldi, ne olursa olsun. Ağlarken bile güzeldi.
Bakışlarını gözlerimden kaçırmıştı. Elleriyle gözlerini sildikten sonra burnunu birkaç kez çekti. Az önce beni dövebilecek olabilen Jimin şimdi adeta kedi yavrusuna dönmüştü.
"Hyung, benimle konuşur musun?"
"Tabii ki konuşurum, Jimin-ah."
Ona, gençliğimde babamla olan bir kavgamı anlatmıştım. Ergenlikti işte. Her şeye baş kaldırırdım. İlla benim dediğim olacak düşüncesinde olduğum zamanlardı. Şimdi aklıma gelince gülüyorum.
Büyümüş olduğumu hissediyorum. Eğer babam şu an yanımda olsaydı ona gururla "Baba, oğlun birini kendinden çok seviyor." diyebilirdim.
Daha sonra arkadaşlarımla olan komik anılarımı anlattım. Göğsümde kıkırdadığını hissedebiliyorum. Bu kesinlikle çok güzel bir his.
Sonrasında benden uzaklaştı, üşüdüğümü hissettim. Kollarım boşta kalmıştı ama hala teması kesmemiştik. Gözlerime bakıyordu.
"Hyung, ilk başlarda bana hep duyduğun gürültüyü sorardın. Sadece soruyorum, artık hiç merak etmiyor musun? Hiç bu konu hakkında konuşmuyorsun."
Ah benim minik yıldızım. Onun hakkındaki endişemi hissetmiş ancak sanki bir daha hiç gürültü hakkında konuşmadığım için umursamadığımı düşünmüş olmalı.
Gülümseyerek onu kendime çektim ve başını tekrar göğsüme yaslamasını sağladım. Biraz utanarak saçlarına ufak bir öpücük kondurdum. İyi ki şu an yüzümü görmüyor. Yoksa bakışlarıyla öpücüğümün nedenini sorgulayabilirdi.
"Sen hazır olduğunda gürültü hakkında konuşabiliriz ama o zamana kadar... "
Nefesimin altından gülmüştüm. Umarım ona güven verebilmişimdir.
"Rüzgar olmalı, diyeceğim."
Kafasını kaldırıp yüzüme baktı. Gülmeye başladı. Hatta öyle bir kahkaha atıyordu ki beni bile güldürmüştü. Şu an kahkahalarımız birbirine karışmıştı. İkimiz de sarhoş olmuş gibi gülüyorduk.
Ben Park Jimin'e sarhoş olmuştum...
O gün ona ne gürültüyü ne de ortalığı yıkmasının ve ağlamasının sebebini sormuştum. Ona süslü teselli cümleleri de kullanabilirdim. Hiç umursamayabilirdim de.
Ama ben - sanırım- çok daha iyi bir şey yapmış, onu güldürmüştüm. Onu bulunduğu durumdan biraz olsun sıyrılıp onun mutlu olmasını sağlayabildiğimi düşünüyorum. *
Şimdiye kadar onun sadece tebessüm ettiğini gördüm. Ancak o gün kahkahası kulaklarımı süslerken Park Jimin'e bir kez daha bağlandım.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.