Aptal

1.2K 101 33
                                    

Aradan yaklaşık bir ay geçmişti. Tim dağdaydı. Uzun bir süredir dağa çıklamışlardı ve bu onlara iyi gelmişti. Çakalları avlamak istiyordu hepside.

Bir sorun vardı ama. Sis izin vermiyordu onlara. Engelliyordu o hainleri, o kalleşleri duruşmalarına.

Bu durmundan en şikayetçide Mert Deniz'di. Mavi gözlerindeki yoğunluk korkutucu bir boyuttaydı. Göz bebekleri; fırtınada kalmış, okyanusta savrulan bir tekneydi sanki. Tekne her an parçalanıp hainlerin kalplerine batacak ve onları yok edecekti. O derece bir kin vardı deniz gözlü adamda. O derece bir nefret.

"Durumunuz nasıl lan? Öldünüz mü?"

Kendi sinirini yatıştırmaya çalışıyordu. Aynı zamanda bu soğukta askerlerinin durumunu merak ediyordu. Çünkü ismini hak ediyordu adam.

Adı gibi mert, yigit biriydi o. Kardeşim dediğini yarı yolda bırakmaz, ölmüne cesur.

"Benim musait bir yerim dondu. Az dinlenelim lan!"

Timin neşe kaynağı Anıl yine susmamıstı. O olmasa cidden sıkıcı olurdu daglar.

"Tamam. Oturalım."

Hepsi yere otururken Anıl oturmadı. Kelimenin tam anlamıyla kendini yere atmıştı. Mert Deniz sinirle homurdandı.

"Ses yapma! Yerimizi belli edeceksin!"

Üstün zekalı bir psikolog olan Kerem Mert Deniz'i görmesede sesindeki siniri anlamıştı.

"Sis'i veren de Allah. Bu kadar sinirlenme Deniz. Sitem etmiş oluyosun."

Kerem gerçekten de çok zekiydi. Aynı zamanda Sharlock hastasıydı. Gözlerine baktığı insanların hayat hikayesini anında anlardı ve bu hem onun, hemde timin için yaradandan büyük bir lütuftu.

"Sigara yaksak olur mu? Zaten sis var. Duman falan yerimizi belli etmez."

Ahmet'in dedigiyle doktor lakaplı Enes homurdandı.

"İçme şu şeyi. Bile bile öldürüyosunuz kendinizi."

"Asker olunca da biliyoduk ölücegimizi."

"Seni bilmem ama ben ölmeye değil, hak edeni öldürmeye geldim."

Ahmet omuz silkip sigarasını çıkarıyordu ki Enes son kozunu kullandı.

"Tamam. İç iç. İçte geber tamam. Sonra hainlerde sen ölünce kına yakıp oynasınlar. 'Kerize bak bize kalmadan geberdi salak' desinler. Mutlu et onları tamam mı? Geber de sevinsinler."

Ahmet'te ne heves kalmıştı ne bişey. Enes hep bunu yapıyordu. Tam içecekleri sırada aynı şeyleri söyleyip tatlarını kaçırıyordu.

Asaf çok uzaktan gelen bir siluet fark edince hızla silahını o tarafa doğrulttu. Geri kalan tim üyeleri de fark etmiş ve silahlarını kuşanmıştı.

Zamanla o siluet yaklaştı, yaklaştı ve yaklaştı. Öyle ki renkli bir çift göz bile fark edilir oldu.

Anlamışlardı kimin olduğunu. Öğrenmişlerdi para karşılığı ülkelerle anlaşma yaptığını. Öğrenmişlerdi ona güvenmenin intihardan farksız olduğunu.

"Yaklaşma."

Kadın omuz silkti. Umrunda değildi. Ne ona dogrultulan 5 silah, ne de şanlı türk askeri.

"Çok meraklı değilim yanınıza gelmeye. İşim gücüm var."

Silahları umursamadan ilerlerken telefonu çaldı. Cep telefonundan gelmişti. Kaşlarını çattı. Numarası 3 kişide tek vardı. Pizzacı, terörist damgası yiyip ölen ustası, birde....

İntiharHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin