Uçuruma gelmişti kırık kız. Ama babası onu hep güçlü yetiştirmişti nasıl mı , asla ona güçlü olmamayı öğreterek. Annesi yok gibiydi kırık kızın . Sahi anne ne demek bilmiyordu ki kırık kız. Çok da önemli değildi aslında onun için anne , baba kavramı.. Onlar kızın ölü zihninde hep acı veren olarak kalacaktı, pek de önemi yoktu sonuçta . Onu uçuruma getiren neydi sahi?
Kafasını semaya kaldırdı , bol yıldızsız sadece ay ışığıyla kaplı geceye uzunca baktı ; sürekli gerçekten huzuru bulacağına ümit ettiği semaya son kez baktı.
Sahi ilkler mi güzeldi, sonlar mı . Artık ölümün kucağına oturan bi insan için bu soru önemli değildi ki. Kızdı kendine son defa , aslında son değildi ki , kırık kız öldükten sonra da cehennemde kendine kızacaktı. Kendisini sorumlu tuttu kırık kız, aslında o hikayenin masum karakteriydi.
Ama hayat masumları sevmezdi ki ..
Durdu.
Denizin sesini dinledi ,
Belki canından değer verdiği ona can verirdi kim bilebilir ki ,
Denizi dinledi uzunca,
Bekledi.
Belki ona fısıldardı biri
Gitme .. diye
Ama hayat bi film sonu değildi ki , yada bi kitap ..
Kimse demedi
O da gitti.
Kayalıklar çokça ağladı biliyor musunuz?
Masumiyeti parçaladıkları için, ama ağlamak bazı şeyleri geri getirseydi ona kızkardeşini getirirdi.
Ama kırık kız gelmedi geri.
Siyah akan kanı maviliği kırığa boyarken deniz lanet etti kendine.
Siyah olmadığı için,
Sevdiğini ondan aldığı için,
Masumluğun kaybedilmesine sebep olduğu için ..
Babası sadece bir kez fısıldamıştı kırık kızın kulağına
Daha yeni doğduğu anda :
" Masumsan eğer , yaşama " ..