Buğra'nın evine adım atar atmaz sulu gözlülüğün verdiği yetkiye dayanarak gözlerimin dolmasını engelleyemedim. Bana bahsettiği evin aynısıydı fakat hissettirdiği duygu tamamen farklıydı. Girer girmez hiç değiştirmediği parfümünün o ferah kokusu burnuma dolmuştu ve ben çok garip ki kendime hemen evimde hissetmiştim. Ayakkabılarımı çıkartıp küçük 2+1 evimizi yavaş yavaş gezdim. Evimiz... Buğra bizim hayallerimizi asla unutmamış ve tam kafamız da kurduğumuz gibi bir ev yaratmıştı. Şuan ona karşı hiçbir katkım olmadığı için mahcubiyet hissetsem de Buğra beni bu konuda net bir şekilde uyarmış, bu hayatı ikimiz için hazırladığını belirtmişti. O 17 yaşındayken gündüzleri yurttan çıkıp çalışmış, bu süreçte açık lisede öğrenimine devam etmiş, kazandığı parayı elinden geldiğince bir kenara köşeye koymuş ve hayatı kazanmak için çabalamıştı. Her ne kadar bende çıkıp çalışmak istesem de kesinlikle bana izin vermemiş, bu zamana kadar sürekli kendisi çabalamıştı... Ama artık bu saatten sonra beraber çabalayarak devam edecektik.
Evi gezdikten sonra tekrar Buğra'nın yanına dönüp valizlerimi elime aldım. Buğra birden titreyen sesiyle konuşmaya başlayınca ona dikkat kesildim.
"İki senedir bu evdeyim ben kızım ama ilk kez bu kadar rahat hissediyorum kendi evimde. Sanki bu evde misafirmişim gibi ve sen şimdi gelince her şey oturmuş gibi. İyi ki geldin kızım evimize! Hoşgeldin!"
Kahkaha atıp boynuna sarıldığım da o da benim kemiklerimi kırarak karşılık verdi.
"Mutluyuz be oğlum. Kendi evimizdeyiz. Yan yanayız. Her şey hayalimizde ki gibi."
Buğra da beni gülerek bıraktı ve valizlerimi yerleştirip yemeğe gelmem gerektiğini söyleyince hızlıca odama girdim ve kıyafetlerimi yerleştirmeye başladım. Bu arada kendimi düşünmeden alıkoyamıyordum. Ben de üç gün sonra Buğra'nın garsonluk yaptığı restoranın başka bir şubesinde işe başlayacaktım. Bu üç gün içinde gidip okula kayıt yaptırmam gerekiyordu. Bu arada çalışacağım restorantta part time işe gideceğim ve genel de gececi olacağım için şuan benim için sorun teşkil eden bir sorun yoktu. Okula yaptıracaktım ve bunun için ayrı bir para yatırmam gerekiyordu. Bu parayı da borç olması karşılığında son kez Buğra'nın birikmişinden kullanacaktım. Bütün eşyalarımı odama yerleştirdikten sonra içeri döndüm.
"PİŞT! Yakışıklı! Acıktım ben. Yemekte makarna ve kızartma yoksa burayı terk eder ve parkta yatarım!"
"On ikiden vurdun! Kop gel sofraya. Yiyip içip uyuyalım! Çok yorgunum tek tatil günümde senin valizlerini taşıdım ayol!"
Gülerek omzuna vurdum ve sofraya oturdum. Sohbet ederek yemeğimizi yedikten sonra dans ve müzik eşiliğinde bulaşıkları hallettik. En son uyumak için odalarımıza çekildiğimizde huzurla yatağıma yattım. İçim huzurla kaplıydı. Artık başımı sokabileceğim bir evim vardı. Hayallerime kavuşmuştum ve hayallerime eşlik eden tek insan yanımda ki oda da aynı mutlulukla uyuduğunu biliyordum. Bundan sonra yaşayacağım her şey benim için önemliydi. Çünkü artık kendi hayatımdaydım. Çünkü artık çabalama vaktiydi. Ve emindim ki Buğra yanımda olduğu sürece bu hayatta alacağım bir darbe daha beni yıkamayacaktı...
*****
Sabah kalktığım da Buğra'ya yetişemediğimi buzdolabının üstünde ki nottan anlamıştım.
"Papatyam! Günaydın. Sen şuan mis gibi uyurken evinin erkeği işe gitmek zorunda :) Bugün işlerini halledebil diye gereken her şeyi senin masana bıraktım. Gerçi neden her şeyi yazıyorsam sanırsın sene 1980 iletişim aleti yok. Her neyse. Evden çıkmadan anahtarını almayı unutma. Vestiyerde ki rafta :) Seviyorum seni :)"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIFIRDAN
Teen FictionBir yurt odasından çıkıp her şeye sıfırdan adım atmak mı? Okuyarak öğrenelim bakalım...