3.7

229 13 46
                                    

Sonuçlarına rağmen seni seviyorum.

Alec, Magnus'un İskoçya'daki kalesine bayılmıştı. Bir kere kayak yapmak için harikaydı. Şu ana kadar hiç kayak yapmasalar da.

Her yer gizli hazinelerle doluydu! Mağaralar özellikle favori mekanlarıydı. Onlar için özel anlarını paylaştıkları bir yerdi. Özellikle de bir tanesi.

Kendisini, mağaranın içindeyken Dünya'da sadece Alec ve Magnus varmış gibi hissediyordu. Alec kızdığında, üzüldüğünde veya bir şeyler anlatmak istediğinde onu ilkel insanlar gibi elinden tutar mağaralarına götürürdü. Rüzgar arkalarında ıslık çalardı ve onlar konuşurlardı.

Bazen ise Alec şahsi iblisleri onu uyutmadığında tek başına giderdi. Magnus sabah uyanıp yanında Alec'i bulamadığında kalbi endişeyle hızlı hızlı çarpardı ancak onu nerede arayacağını da tam olarak bilirdi.

Şimdi ise erkenden kalkıp koşmaya çıktığında yeni bir yer keşfetmişti ve Magnus'a göstermek için sabırsızlanıyordu.

Evlerinden içeri girerken sadece çizmelerini çıkarmıştı. Eldivenleri hala karlı olup düğmeleri altın rengi olan askeri yeşil paltosu bütün döşemeyi ıslatıyordu. Dolabında birdenbire ortaya çıkan parçalardan biriydi bu da. Dizini sallamaya başladı. Sabırsızlık huysuzlanmasını sağlıyordu ama o eğleniyor gibiydi.

Mutfak sandalyesinde kıpırdanarak Magnus'a kaçamak bir bakış attı. Büyücü keyifle gülümsedi. Onu kıvrandırmaktan zevk alıyordu. Ağzına, çatalına sapladığı bir patatesi götürdü. Daha sonra yön değiştirerek Alec'in dudaklarına uzattı.

Alec umutsuzca ona sunulan patatesi kabul etti. Daha sonra iç çekerek başını ahşap masanın üstüne yasladı. Ağzındaki lokmayı çiğneyerek gözlerini kapattı. Yavru bir köpek gibi inlemesine ramak kalmıştı.

Magnus daha fazla kıyamayarak ayağa kalkıp tek bir parmak şıklatmasıyla masayı yok etti.

Anında Alec'in yüzünde güller açtı. Heyecanla ayağa fırlayıp elini tuttu. Çabucak pijamalarının üstünden montunu ve çizmelerini giydirdi. Çekiştirerek yola çıkarıp yürütmeye başladı. Yarım saat sonra Magnus mızmızlanmaya başlamıştı bile.

"Ne kadar kaldı? Çok yoruldum ben."

Alec aniden arkasını dönerek Magnus'un önünde diz çöktü.

"Evlenme mi teklif edeceksin? Kabul ediyorum!"

Alec gözlerini yuvarladı. Yüzü neşeyle parlıyordu.

"Uf hayır. Atla hadi."

Omzuna iki kez vurdu. Magnus kıkırdayarak Alec'in arkasına geçip kollarını boynuna doladı. Gölge avcısı, eldivenli ellerini Magnus'un bacaklarının altından geçirerek ayağa kalktı. Koşmaya başladı. Magnus çığlık atarak durması için yalvarıyordu. Ona Alacakaranlık'ı okutmamalıydı.

Alec, "Seni bırakırım ama tek bir şartla." dedi. Magnus merakla ona doğru eğildi. "Bana beni sevdiğini söyle."

"Ne kadar zor bir karar verdin bana! Sana seni sevdiğimi söylersem beni bırakacaksın ama söylemezsem de seni sevdiğimi asla bilemeyeceksin!"

Alec şaka yollu söylenen bu sözlerin altında bir gerginlik seziyordu.

Tek eliyle, tutmaya devam ettiği bacağını okşadı.

Mea CulpaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin