0.8

140 8 10
                                    

Baygın bakışlarla eve doğru ilerlerken, üşüyen bedenimi ellerim ile saklamaya çalışıyordum. Ve Camila hala arabayı çalıştırmak için uğraşıyordu. Bu kadın'nın bir garaj dolusu arabası vardı yahu. Gerçekten akli dengesi yanında olan birini istiyordum artık hayatımda. Gidip yardım etmeyi isterdim ama kafamı çevirip ne yaptığına bile bakacak halde değildim. Sadece araba'nın bağırış sesleri kulaklarımı tırmalıyordu.

Kapıya geldiğimde, titrek ellerimle anahtarı deliğe sokmaya çalışıyordum. Ama bir türlü doğru isabet ettiremiyor ve sürekli kuru demir seslerine çarpıp duruyordum. Kafamı karanlıkta bile parlayan bulutlara doğru kaldırdım. Dikkatli bakınca aslında hala orada olduklarını seçebiliyordunuz. Yanaklarımı şişirdim, ve kapıyı şaşırtmak adına hızlıca kafamı eğdim ve anahtarı deliğe isabet ettirdim. Bingo.

Dışarıya doğru seslice üfeldikten sonra, ki Camila hala arabayı hareket ettirmek için uğraşıyordu, kapıyı kapattım. Üstümdeki ceket çıkardım ve anahtarla birlikte ikisininde elimden kaymasına izin verdim.

İçeri doğru savsak adımlarla yürürken bir yandan da vücudumdaki en kapalı parça olan siyah topuklu botlarım'ın fermuarlarını çekmeye çalışıyordum. Sonunda çıkarmayı başarabildiğimde, ikisini de farklı bir köşeye fırlatıp, kendimi koltuğmun yumuşak kollarına bıraktım.

Kafamı geriye doğru sarkıtıp, gözlerimi sıkıca yumdum ve parmaklarımla şakaklarımda daireler çizmeye başladım.

Pekala Selena, zor bi gündü ama en zor'u değildi. Bu yüzden kendini ve kaslarını rahat bırak ki, hastaneye gitmek zorunda kalmayalım. Ellerimi saçlarımın diplerinden aşşağıya doğru kaydırdım

Parmaklarım ile gözlerimin üstüne minik minik dokunuyor ve kalp atışlarımın eski ritmine dönmesini bekliyordum. O eve gitmemeliydim. Hatta üniversiteye bile gitmemeli ve onunla asla tanışmamalıydım. Kahretsin. Gözümden bir damla şakaklarım'ın ötesinden, saç diplerimi dokunduğunda, burnumu çektim.

Ellerimle iki gözüme de baskı uyguladığımda kirpiklerimdeki ve göz kapaklarımdaki akmış makyaj, ellerime bulaşmıştı. Kalbim'in ne kadar üşüdüğünü hissettim.

Karanlıkta, kalbim üşüyordu.

Bedenimi, kanepeden kaldırdım ve üzerimdeki bu lanet olasıca elbiseden kurtuldum. Sadece siyah iç çamaşırlarım ile kadığımda, derin bir nefes aldım ve merdivenleri tırmanmaya başladım. Zaten elbise bedenimdeyken de pek farklı bir durum söz konusu değildi, yine iç çamaşırlarımlaymışım gibi duruyordu.

Odama geldiğimde, banyoya doğru adımladım ve kendimi gitmeden önce içini doldurduğum beyaz küvete doğru bıraktım. Genelde gece dışarı çıkmadan önce kesinlikle küveti doldururdum. Ya ayılmak için ya da atlatmak için. İç çamaşırlarımdan da kurtulup, kendimi ılık suyun derinliğine bıraktım. Vücudum küvetin içine girdiği anda bir kaç damla su küvetten dışarıya taşmıştı. Gözlerimi kapattım. Bedenimin yumuşamaya ihtiyacı vardı.

Bir kaç dakika kendi nefesime meydan okuyup kafamı küvetin su dolu kısmına doğru ittim. Düşünmeye ihtiyacım vardı.

"Benden kaçmayı bırak."

"Üzgünüm."

"Seni istiyorum."

"Kendine gel Selena, artık gerçekten yaşlanıyorsun."

"Eskiden ne kadar da güzeldin."

"Üniversitedeki Selenayı özledim. Sen iş'e yaramıyorsun."

"Göz altların belirginleşmiş, biraz makyaj yap."

Neden suyun altındayım biliyor musun? Belki kalbim'in ağladığını göğüs kafesim gizleyebiliyor ama, göz yaşlarımı ağzına kadar su dolu olan bu küvet bile örtemiyor.

good luck justin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin