-10-

4.4K 226 64
                                    

Main Ship Dramione olduğu için Draco ve Hermione'in arasındaki ilişkiden bahsederek yazdım bu bölümü, ileriki bölümlerde her şey açıkça anlaşılsın diye.

Balo Günü

Tüm okulun beklediği balo günü sonunda gelip çatmıştı. Ortak salon çok güzel aydınlatılmış, ve öğrencilerin rahatça eğlenebileceği şekilde dizayn edilmişti. Herkes fazla heyecanlıydı.

Tabi herkesten fazla heyecanlı olan birileri varsa onlar da şu an Gryffindor yatakhanelerinde hazırlanmaya çalışan dört kız ve onların arkadaşlarıydı.

Hermione Granger hariç.

Hermione kargaşaya karışmamak için herkesten önce hazırlanmış, Ginny, Pansy, Luna ve diğerlerinin iltifatlarına maruz kalarak aynada kendini incelemiş, şimdide gülerek telaşlı arkadaşlarını izliyordu.

"Pansy, küpelerim nerede?"

"Bilmiyorum, ayakkabımın tekini giymeye çalışmakla meşgulüm!"

"Hey, sizce bu ruj bana yakıştı mı?"

"Kesinlikle, dikkat et gecenin sonunda aynı rengi Zabini'in dudaklarında görmeyelim."

Hermione ojelerini sürmeye başlarken bir şarkı mırıldandı.

"I'll spend forever, wondering if you knew..."

Bu gecenin güzel geçeceğinin farkındaydı.

1 saat sonra

Draco için saatler geçmek bilmiyordu. Sonunda arkadaşlarıyla balo salonuna girdiğinde gözleri sadece sevgilisini arıyordu. Saniyeler geçe dursun, Hermione Granger balo salonuna giriş yaptı.

Aslında sadece Hermione değil, onunla birlikte diğer arkadaşları da girmişti fakat o an Draco Malfoy sadece Hermione'i görebiliyordu.

Kalbi göğsünde yerinden çıkacakmışçasına atıyor, nefes almakta zorlanıyordu- o an pek de umrunda değildi zaten, ona doğru gelen cadıya bakmaktan doğru düzgün düşünemez olmuştu.

"Merhaba." Ona utanmış gibi ama sıcak bir gülümseme gönderdi Hermione.

"Çok güzelsin." Draco selam vermekle uğraşmadı bile. Tam anlamıyla büyülenmişti. Aslında Hermione'in de ondan aşağı kalır yanı yoktu. Draco üzerine tam oturan takım elbisesi ve hafifçe alnına dökülen sarı saçlarıyla çok yakışıklıydı. Bu, boş akılla Hermione'in onu istemesine sebebiyet veriyordu.*

Draco, utançla gülen Hermione'e kolunu uzattı ve beraber masalarına ilerlediler. Hiç unutamayacakları bir anıya gidiyor gibilerdi.

Oturduklarında Hermione nihayet etrafı inceleme fırsatını buldu. Hemen dansa kalkan ve sanki birbirlerini iki puzzle parçası gibi tamamlayan arkadaşları Harry ve Ginny'e baktı önce. Birbirlerinin gözlerine dalmışlardı, o ikisinin hayatlarının sonuna kadar beraber olacakları belliydi, birbirleri için yaratılmış gibiydiler.

Sonra gözlerini Pansy ve Ron çiftinin üzerinde
gezdirdi. Neredeyse birbirlerinin içine düşecek kadar yakın oturuyorlardı. İkisi bir şeyler konuşup gülüşmekle o kadar meşgullerdi ki Hermione'in bakışlarını fark etmemişlerdi bile. Hermione daha önce Pansy ve Ron'un uyumunu fark etmediğine inanamıyordu. Kimyaları çok fazla uyuşuyordu, mutlu olmalarını umdu.

Hemen yanlarında Luna ve Neville vardı. Luna etrafı izlerken Neville utançla yere bakıyor, büyük ihtimalle Luna'yı nasıl dansa kaldıracağını düşünüyordu. Hermione Neville'e içten içe şans diledi, ihtiyacı varmış gibi gözüküyordu, yanındaki kızdan nasıl hoşlandığı çok belliydi. Luna da Neville'a boş değil gibiydi, orasını pek kestiremedi.

Son olarak kendi sevgilisine döndü. Draco nihayet Hermione'den gözlerini alabilmiş, etrafa bakıyor, neler olduğunu idrak ediyordu.

Fırsattan istifade diyerek, Hermione şimdi de Draco Malfoy'u izlemeye koyuldu.

Üzerine mükemmel oturan takım elbisesine, geniş omuzlarına ve keskin çene kemiğine baktı. Draco Malfoy tanrı tarafından özenle yaratılmış gibiydi. Gözlerini daha yukarı kaydırıp hafif aralık dudaklarına, biçimli burnuna ve ona her baktığında ruhuna bakıyormuş gibi hissettiren soluk, mavi gözlerine baktı. Bu çocuğun onun olduğuna inanamıyordu, özellikle tanıştıkları ilk birkaç yıl anlaşamadıklarını düşününce.

Ama hepsine değmişti, Hermione Draco ile hiç olmadığı kadar mutluydu, Draco amacına ulaşmıştı.

Draco'ya gelince, şu an yanında oturan kız onun kalbinin ters dönmesini sağlıyordu. Ama buna şaşırmamıştı, çünkü 11 yaşında Hermione'i ilk gördüğünden beri ikisinin birbiri için yaratıldığını biliyordu. Babasının onca ısrarı boşunaydı, çünkü onların hikayeleri beraber bitecekti.

Mazzy Star - Fade Into You (multimedya'dan ulaşabilirsiniz)

Hermione'in en sevdiği şarkılardan biri çalmaya başlayınca Draco ona döndü ve gülümsedi, bu anı hayatının sonuna kadar hatırlamak istiyordu.

Draco Hermione'e elini uzattı ve o da tuttu. Beraber dans pistine gittiler, Draco ellerini kızın beline yerleştirdi, o da kollarını çocuğun boynuna doladı ve yavaşça salınmaya başladılar.

Hermione bir süre sonra kafasını Draco'nun göğsüne yasladı, ne kadar süre öyle kaldıklarını bilmiyordu ama Draco'nun kalbi çok güzel atıyordu. O gece yüzlerce kez ne kadar şanslı olduğunu düşündü.

Draco Malfoy, tam o sırada düzgün düşünemediğinden olsa gerek, sonuçlarını düşünmeden, yavaşça Hermione'in çenesinden tutarak yüzünü kaldırdı ve yüz hatlarını dikkatlice inceledi.

Hermione'in bildiği tek şey, bir sonraki sahnenin Draco'nun dudaklarını kendininkilere bastırmasıyla başladığıydı.

O sırada, tam o sırada Hermione ölmek istedi. Dudaklarını yavaşça araladı ve göz kapakları kendiliğinden kapandı. Bunun nasıl hissettirdiğini defalarca beynine kazımaya çalıştı. Şu an yaptığı, ileride ona çok büyük bir pişmanlık getirecekti (Draco yüzünden değil, orada olmaları yüzünden) eğer şu an öpüşmeselerdi ileride birçok kez öpüşebilirlerdi belki de, ama Hermione o mükemmel anı hiçbir şeye değişmezdi. Bu, belki de yıllar sonra berrak bir şekilde hatırladığı son anı olarak kalacaktı.

lütfen oy ve yorumlarınızı esirgemeyin 🙏

*"absentmindedly making me want you." , Taylor Swift - Fearless

hogwarts || textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin