Hermione yemeğini bitirir bitirmez ayaklandı. Ginny'e kalkmasını söyledi ama Ginny yemeğini bitirmediğini, kendisinin beş dakika sonra geleceğini söyledi. Hermione umursamayarak karagölün oraya doğru yürümeye başladı ama görüşü netleştikçe adımları yavaşladı. Biraz ileride arkası dönük, sarı saçlı bir silüet gördüğüne emindi. Biraz takıldı, orayı terk edip etmemek konusunda kararsızdı, ama en sonunda gitmenin iyi olacağını düşündü.
Sonuçta onların ikisi arkadaş kalmaya karar vermişlerdi ve şimdiye kadar bunu kanıtlayacak hiçbir şey yapmamışlardı. Belki de bu evrenin bir işaretiydi.
Ve ne kadar kendine itiraf edemese de, Hermione Dracoyu çok özlemişti.
Yavaş adımlarla silüetin yanına yaklaştı ve selam verdi. Draco, Hermioneyi gördüğünde afalladı, Ginny'nin notunu önce o bulmuştu, Hermioneyi görmeyi bekliyordu ama onu o kadar özlemişti ki bir an arkasında sevdiği kızı görünce toparlanamadı.
Bir şey demedi ve Hermioneye notu uzattı.
"Merhaba sevgili arkadaşlarımız Draco ve Hermione.
Büyük ihtimalle şu an birazcık şaşırdınız ve burada ne aradığınızı merak ediyorsunuz. Ya da etmiyorsunuz çünkü anladınız. Neyse, sizden tek ricamız aranızdakileri konuşup halletmeniz. İşiniz bitince büyük salona gelin.
Sevgiler,
P, L, G, R, N, H xxx"
Hermionenin kaşları hafifçe çatıldı. Draco dikkatle Hermionenin vereceği tepkiyi bekliyordu.
"Bu da ne böyle? Bir şeyleri zorlayarak aramızdakileri çözebileceklerini mi sanıyorlar?"
Sesi titriyordu. Dolu gözlerini gizlemek için arkasına dönerek,
"Ben gidiyorum. Onlara hadlerini bildireceğim." dedi.
Hermione tam da birkaç adım atmıştı ki, Draco konuşacak gücü kendinde ancak toplayabildi.
"Gitme."
Bu Hermionenin gardını indiren sözcük, onun geri dönüp Draconun yanına gitmesini sağladı. Bir ağacın dibini gözüne kestirdi ve ikisi de oraya oturdular.
Bir süre sessizlik hüküm sürdü. Ta ki Draco Hermioneye dönene kadar.
"Hermione, ayrılmamızın sebebi ne?"
"Draco..."
Draco ona o kadar güzel bakıyordu ki Hermione aklındaki her şeyi söyleyiverdi.
"Korkuyorum."
"Hermione, yemin ederim, hayatım üzerine yemin ederim ki sana zarar gelmesine izin vereceğime kendime binlerce lanet yiyebilirim. Ben-"
"Sorun da o zaten! Draco, sana zarar gelmesinden korkuyorum, kendime değil. Şimdi seninle tekrar çıkmaya başlasak yarın ne olacağını nereden bileceğim?"
Draco ne diyeceğini bilemiyordu. Karşısındaki kızın onu bu kadar sevdiğini bile bilmiyordu.
"Babamın bundan haberi olmayacak. Profesörlerin de. Sadece ikimiz. Bir de bizimkiler işte."
Hermione artık gardını indirmişti. Bir nefes verdi.
"Bunu yapabileceğimize emin misin?"
"Hermione beni seviyor musun?"
"Draco, şimdi bunun-"
"Bir cevap ver."
sana diyorum: atışını yap, korkutucu olabilir*
"Evet. Bildiğinden daha çok."
kalbin kırılacak zaten*
"Bu bize engel olmamalı."
Hermione Granger, hayatında ikinci kez sonuçlarını düşünmeden hareket etti ve Draco Malfoy'u ne kadar özlediğine belli edercesine onu öptü. Ayakları yerden kesildi. Kalbi yerinden çıktı. Ama hiçbiri, hiçbiri bunun hissettirdiğinin yanına yaklaşamazdı.
seni son üç yazdır seviyorum, ama hepsini istiyorum**
Draco ona karşılık verdiğinde hayatı, yeniden tamamlanmıştı. Hermione ile ayrı olduklarında, diğer yarısını özlüyordu.***
her zaman bu kadar yakın olabilir miyiz?**
Ayrıldıklarında, Draco Hermionenin gözünün içine baktı ve tek bir pişmanlık kırıntısı görmedi. Elini onun beline koydu ve hızlıca kendine çekti. Diğer elini saçlarına, yüzünü de boyun girintisine gömdü. 'Zaman dursa da hep böyle kalsak' diye düşündü.
ve oturduğum her masada sana yer ayıracağım...**
Ayrılınca Draco Hermione'nin yüzüne odaklandı. Bu görüntüyü hayatının sonuna kadar unutmayacağına dair kendine yemin etti.
"Yani artık elini tutamayacak mıyım?"
Hermione bir şey demedi, Draco'ya elini uzattı.
*Life Of The Party - Shawn Mendes
**Lover - Taylor Swift
***If I Could Fly - One Directionben cidden romantik şeyler yazamıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hogwarts || texting
Fanfictiondraco malfoy, hermione granger, harry potter, ginny weasley, ron weasley, pansy parkinson, luna lovegood ve neville longbottom'ın oluşturduğu saçma sapan bi arkadaş grubu