"Hyunjin hyung,"
Jeongin ellerini karşısındaki gencin boynuna dolayıp onu kendine çekti. Burnunu boynuna sürtüp kokusunu içine çekerken elleri rahat durmamış ve uzun boylunun beline dolanmıştı. O sırada Hyunjin ise gülerek diğerinin saçlarının arasına öpücükler konduruyordu.
"Çocuk gibisin Jeongin-ah."
Jeongin kafasını kaldırarak uzun boylunun yüzüne baktı. İçi gidiyordu. Ne kadar güzel olduğunu fark edecekler diye içi gidiyordu.
"Bir daha Jeongin desene."
Hyunjin sırıtarak yüzlerini biraz daha yaklaştırdı.
"Jeongin-ah."
Hyunjin titreyerek uyandı. Ameliyathanenin karşısındaki odada uyuyakalmıştı. Sol tarafındaki kapının açılma sesini duyduğunda babasının gelmiş olabileceğini düşünüp oraya bakmamıştı bile. Dirseklerini bacaklarına koyup kafasını elleri arasına aldı. Günlerdir stresliydi ve zerre uyuyamamıştı. Ameliyatın işe yaramama ihtimali, Jeongin'i tamamen kaybetme ihtimali... Hepsi onu kahrediyordu.
Görüş açısına giren kahve bardağı ile kafasını sol tarafa çevirdi. Bang Chan kızarmış gözleri ile burukça gülümsüyor, bir elinde kendi kahvesini tutarken diğerini de Hyunjin'e uzatıyordu.
"Kendine yapma bunu. Yoksa Jeongin çıktığında seni döver."
Hyunjin iç çekip kahveyi eline aldı. Bang Chan ise deri koltuğa yavaşça oturup bakışlarını karşıya dikti. Duvardaki ekranda hastaların adları, ameliyata giriş saatleri ve tahmini çıkış saatleri yazıyordu.
"Saat kaç?"
Chan sıkıntılı bir nefes verip kafasını iki yana salladıktan sonra cevapladı.
"Bilmiyorum. Asırlar olmuş gibi geliyor."
Elindeki kahveden bir yudum aldı. Boğazının sıkıldığını, sanki görünmez bir elin bu kahveyi içmemesi için onu zorladığını hissediyordu.
Belki de bunların hepsini kafasında kuruyordu.
"Jeongin ile tanışalı altı yıl olmak üzere. Gelecek ay için iki bilet aldım. Beraber Avusturalya'ya gideceğiz."
Hyunjin dişlemekten şekilsizleşmiş tırnaklarını köpük bardağa batırdı. Bu hareketi istemsizce yapıyor, sevdiğinin adını bardağa işliyordu.
"O çok güçlü biri Hyunjin. Bunu atlatacak ve sonsuza kadar beraber olacaksınız."
Hyunjin daha fazla dinlemek istemediğini fark ettiğinde elindeki kahveyi Chan'a uzattı. Hızlı adımlarla bekleme odasından çıkıp kendini tuvalete atmıştı. Aynadan kendine baktı Hyunjin. Gözleri sevgilisinin güzel yüzünün hasretini çekercesine kızarmıştı. Mor göz altları, tamamen dağınık saçları, tamamen bozulan beslenme düzeni yüzünden vücudunun rastgele yerlerinde oluşan morluklar... Jeongin onu böyleyken bile seviyordu. Jeongin onu her bir zerresine kadar seviyordu ve Hyunjin, Jeongin'in içeride olduğu her saniye dünyada cehennemi yaşıyordu.
Hyunjin tamamen dağılmıştı.
Eğilip avucuna aldığı soğuk suyu yüzüne çarparken bildirim sesi boş tuvaleti doldurmuştu. Tanıdıklardan gelen iyi dilek mesajlarından biri olduğunu düşündüğü için acele etmemiş, soğuk suyun her zerresine nüfus etmesine izin vermişti.
Kafasını kaldırıp peçete bulmak amacıyla etrafa bakındı. Bu sırada işittiği ikinci bir mesaj sesi ile ellerini pantolonuna silip telefonunu arka cebinden çıkarmıştı.
Normalde ekranı açtığında sevgilisinin güzel yüzü ile buluşan gözleri özlemle kavrulurdu fakat bu sefer, Hyunjin ekrana bakakalmıştı.
Çünkü bu sefer gördüğü şey sadece sevgilisinin güzel yüzü değildi.
Jeongin
hyunjin
canım acıyor
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bekleme Odası. Hyunin.
Mystère / ThrillerHyunjin, ameliyattaki sevgilisi Jeongin'den bir mesaj alır. hyunin, half text, angst(?)