Başlamadan önce bir voteye ne dersin?
.........
Hani bazen aklınızı kurcalayan düşünceler olur, fakat çevrenizdeki etkenler bu düşünceleri sorgulamanıza engeller ya. Hah işte tamda o andaydım.
"Yahu Jung, sen beni dinliyor musun?"
Bıkkınca derin bir nefes verip,hararetli hararetli pörtlettiği gözleriyle bana bir şeyler anlatmakta olan arkadaşıma çevirdim bakışlarımı.
Tapınak gezisi tam bir kaosla sonuçlanmıştı.Benim arkada kaldığımı fark eden sevgili sınıf arkadaşlarım ormanda saatlerce beni aramış ve perişan olmuşlardı.Eh biraz utançla beraber suçluluk duygusu ile bir çok kes özürlerimi dile getirmiştim.O kendini beğenmiş yüzünden tüm sınıfa mahçup olup değerli Tarih Öğretmenimizden de hoş bir azar işitmiştim. Her aklıma geldiği an gözlerimi kısıp alt dudağmı sinirle dişlemekten kendimi alıkoyamıyordum.
''Bak ya gene dudağını kemiriyo.''
Ensemde hissetiğim sızı ile yüzümü ekşitip kızgınlık dolu bakışlarımı Iseul'e yönelterek sağ elimle ensemi yavaşça ovuşturdum.Bacaklarımın ve popomun uyuşmaya başladığını hissedince yerimde daha rahat bir konum aramak amacıyla değişik pozisyonlara geçmem, çadırdaki ikinci şahısın daha çok konuşmasına neden oluyordu.
''Yahu hiçmi çenen yorulmuyo senin?''
Kestane tonundaki gözlerini büyük bir abartı ile devirerek kucağına doğru uzattığım bacağıma tırnaklarıyla çimdik atıp bir tanede gelişi güzel geçirmişti.Acıyla inleyerek bacaklarımı kendime doğru çekip bu seferde bacağımdaki acıyan yeri elimle ovuşturdum.
''Ulan yeter artık vurup durma!''
Elime ilk geçen küçük yastığı sinirle kafasına doğru atarak hızlıca uyku tulumunun içine girdim.
''Sen önce sorularıma yanıt ver köpek!''
Ona attığım yastığı geri bana doğru fırlatarak kendiside uyku tulumunun içine girmişti.Dudaklarımın üzerinde oluşan küçük tebessümle Iseul'un sinirden kızarmış olan küçük burnuna baktım.Bu kız hep sinirlendiği zaman o küçük ve tatlı burnunda hafif bir kızarma olurdu.
''Bu gün yeterince yorulduk Iseul hadi uyuyalım.''
Gözlerini kısıp tirp atar bir şekilde gözlerini kapatıp uyku tulumuna iyice sakladı narin bedenini.Bir kaç dakika sonra düzenli nefes alma sesini duymamla yavaşça uyku tulumunun içinden çıktım. Oluşan hışırtı sesleriyle gözlerimi istemsiz kısarak Iseula baktım.Yerinde hafif kıpırdanarak sırtını bana dönünce derin bir nefes vererek çantamın içindeki telefonuma uzandım.Aynı yavaşlıkla çantanın fermuarını açıp telefonu koyduğum bölmeden aldım.
Tam geri uyku tulumuna dönüyorken çadırın yanından geçen karartı ile olduğum yerde kaldım. Yavşça hızlanan kalbim ile yutkundum.Dışarıdan gelen ayak sesi ile gözlerim çadır fermuarına kaydı.
''Hay siktir''
Duyduğum küfür sesi ile boşta kalan elimi yumruk yapıp savunma pozisyonuna geçtim.Elimdeki telefonu istemsiz daha çok sıkmaya başlayınca derin nefesler alıp vermeye başladım.
''Iseul uyan.''
Arkamda kalan bedenin beni pek duyduğunu sanmıyordum.Bu kızın neden derin bir uykusu olurduki sanki? Burda kıyamet kopsa haberi olmayacaktı.Yavaşça açılmaya başlayan fermuar ile kalbim ağzımda atıcaktı nerdeyse.Tanrım sen bizi koru..Çadırın içinde bulunan fener alanı yeterince aydınlatmadığı için ortamdaki karanlık renk gerilimi bir üst seviyeye çıkıyordu. Sonuna kadar açılan çadırın fermuarı ile refleks olarak yumruğumu gelişi güzel sallamaya başladım.
''Seni piç kurusu ırzımıza geçemiceksin!''
Bileğime dolanan sert kemikli parmaklar ile kapalı olan gözlerim sonuna kadar açılıp bu sefer işe tekmelerimi soktum.Bir kaç saniyeliğne olan boğuşma ayağma yediğim çelme yüzünden sırtımın yumuşak zemini bulmasıyla sona ermişti.
''Şşş sakin ol cici kız''
Kulağıma değen sıcak nefes ile duyduğum tanıdık sesin sahibine baktım.Kahverengi irisleri karanlıkta dahi olsa parlamaya devam ediyordu. Donuk yüz hatları aynı soğuk bakışlarla tekrar karşımdaydı.
Yavaştan çatılan kaşlarımla anlamsızca bakarken, yaşadığım şok sebebi ile gözlerimin dolmasına engel olamamıştım.Yaşadığım korkuyu evdeki pislik adamda bile hisetmemiştim.Kalbimin bir an duracağını sanmıştım. Zorla aldığım nefesler akciğerlerime yetersiz geliyordu.
''L-lanet olsun be-ben..''
Kekelememe engel olamazken korkunun etkisiyle düşüncelerimi dile getiremiyordum. Göz yaşlarım şakaklarımdan akarken ağzımdan kaçan hıçkırığa engel olamamıştım. Karşımdaki beden de , gözlerindeki donuk bakışların yerini alan 2 saniyelik şaşkınlığın kırıntıları ile hafiften şekilli kaşları da çatılmıştı.
''Cidden bu kadar korkacağını tahmin etmemiştim.''
Yumuşayan ses tonuyla birlikte biraz da pişmanlık vardı sanki.Omuzlarımın yanına koyduğu ellerinden bir tanesini çekerek yavaşça parmak uçlarıyla akan göz yaşımı sildi.Tenime değen sıcak ve yumuşak dokunuşla gözlerim istemsiz kapanmıştı.
''Ağlama geçti.''
Fısıldayarak kullandığı cümle tekrar korkmamdan çekinir gibiydi. Yanağımdaki sıcaklığın kaybolası ile göz kapaklarımı usulca açarak üzerimden kalkan bedene baktım. Karşıma bacaklarını bağdaş kuracak şekilde oturarak sol tarafımda kalan bedene değdi, yerini alan donuk bakışları. Sırtı bize dönük olan Iseul dünyadan bir haber ikinci rüyasını görmekle meşkuldü. Derin bir nefes alıp yerimde biraz daha dikleşerek gözlerimi kısıp kollarımı bedenime sardım.
''Ne işin var burada?''
Dikkatini üzerime çektiğimde kahverengilikleri gözlerimi delip geçmek istercesine bir kaç dakika sessizce yüzümü inceledi.
Karanlıktı...
Gözlerinin içi karanlık bir kuyuydu.
''Geliyorlar''
Kalın ve pürüzlü çıkan sesi ile tepkimi ölçmek istermişcesine bakmaya devam ediyordu.
Kafamı hafif sağ doğru yatırıp kaşlarımı çattım.
''Kim geliyor?''
Gerilen bedeni ile gözlerini bir kaç kez kırpıp dudaklarının üzerinde gezdirdi dilini.Bir şeyde kararsız gibiydi.
''Kurtlar kokunuzu aldı bu tarafa doğru geliyor.''