WHILE DAISIES ARE GROWING: FINAL PART 2/2

757 76 147
                                    

PAPATYALAR BÜYÜRKEN : FİNAL BÖLÜM 2


İnsan aklı, kurmaya ve inanmaya programlıdır. Toplum ikiye ayrılır: Kurallar karşısında dimdik durarak düzen kuranlar -ki bunlar aynı zamanda yeni kuralları başka bir düzen kurucu gelene kadar belirleyecek insanlardır- ve kurallara boyun eğip inananlar. Dünya oldu olası bu düzenle çalışmış ve insanlar ilk günden beri bu yazgıda yaşamışlardır, sağlıklı olan budur.

Ancak bir insan hem kurup hem inanıyorsa, sağlık o zihni çoktan terk etmiş demektir. Çünkü zıt kutuplar birbirini çekseler de aynı zamanda birbirlerini nötrlemeye mahkumlardır.

Kasvetli koridordan gelen sönük ışıklar tamamen sönüp beyaz kapılı kapının açılma sesi geldiğinde, Kim Jennie bu anlattıklarımızın tam olarak tersini düşünüyordu. Bilinmezlik içinde bir çıkış yolu arayan Jisoo ise sanki beklediği cevaplar o kapıdan çıkıp kendisini karşılayacakmış gibi beklentiyle koridora bakıyordu. Bu koridor ona çoğu zaman korku ve tedirginlik vermişti, şimdiyse bu bilmecelerle dolu labirentten çıkış bileti sanki bu koridorda gizliydi.

Lalisa olacakları kestirebiliyordu, tek isteği her şeyin hızlıca olup bitmesiydi. Ve işte, kasvetli koridorun başında üzerindeki güzel beyaz elbisesi ve siyaha boyadığı saçlarıyla Chaeyoung göründü. Çıplak ayakları üşüdüklerini belli edecek derecede kırmızılardı ve işte bacaklarındaki morluklardan gözlerinizi yukarıya çıkarıp beyaz elbisesini geçtiğinizde, Chaeyoung'un ince beyaz boynu ve ifadesiz yüzü görülüyordu.

Gözlerinin altında uzun süre uykusuz kaldığını belli eden halkalar vardı ve bu halkaların rengi Chaeyoung'un beyaz tenine yakışmıyordu. Kızaran burnu ve hafif morarmış dudakları bulundukları sıcak ortama aykırıydı. Evin içi sıcacıktı ama Chaeyoung titreyerek onlara doğru ilerliyor, alnından yanaklarına doğru soğuk terler akıyordu.

İşte Jennie bunu beklemiyordu. Jisoo'nun endişeyle Chaeyoung'a bakmasını, buraya geldiklerinden itibaren yarım turunu tamamlamış olan yelkovanın sesiyle beraber Lalisa'nın korkuyla mırıldanmasını, acımasızca suçladığı Chaeyoung'un bu halde olmasını beklemiyordu.

Jisoo ne hissettiğini kendisine açıklamakta zorlanıyordu. Yanlış anlamadıysa Jennie az önce Chaeyoung'un akıl sağlığı hakkında şüphe verici şeyler söylemişti ve şimdi de onlara doğru ilerlemeyi bitirip gözlerini Jennie'ye dikmiş bir Park Chaeyoung vardı.

"Kimsenin yorulmasına gerek yok." dedi Chaeyoung. Cümlesini bitirdikten sonra yutkundu ve bunu odadaki herkesin duyabileceği kadar sesli bir şekilde yaptı. Kulakları sanki kafasının içinde bir arı kovanı varmışçasına vızıldıyordu. Hadi bu işi bitirelim, dedi kendi kendine.

Lalisa yaslandığı yerde dikleşti ve kalkan kaşlarıyla en yakın arkadaşına baktı.

Onu bu halde görmek onu üzmüyor değildi, beraber büyüdüğü ve her şeyini paylaştığı kişiyi böylesine bir durumda görmek herkesi üzerdi. Tüm canlılar belirli şeylere üzülürdü; ölüme, kırgınlığa, savaşlara... Üzülmek bir değer taşımıyordu. Hissetmek, birinin acısını hissetmek asıl değerli olandı.

Chaeyoung, uzun zaman önce Lalisa'nın onun acısını hissetmediğini fark etmişti.

Chaeyoung bileklerini gizlemesini sağladığı elbisesinin bileklerini parmaklarının içinde sıkıyordu. Titremesi gözle görülür, koridordan yayılan rahatsız edici koku ise  artık fark edilir bir hal almıştı.

Bir daha yutkundu ve mor dudaklarını araladı. "Kendime sürekli bunu bitirmem gerektiğini söyleyip durdum," gözleri bir an için yere kayıp ardından yine Jennie'yi bulmuştu. "Bunu kolaylaştırdığın için teşekkür ederim Kim Jennie."

white roses ; chaesooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin