3. Bölüm

48 5 13
                                    

   HEPINIZE MERHABA "" BİR SUREDİR  YAZAMIYORDUM. UMARIM BEĞENİRSİNİZ. HATALARIM OLABİLİR ŞİMDİDEN ÇOK ÖZÜR DİLİYORUM. "" 

   Yaşadığım şeyin şokunu atlatamadan boğazıma dayanmış bıçağın soğukluğuyla irkildim. Karnına dirseğimle vurmaya kalkıştığım sırada sanırım  bıçağın varlığını unutmuş olmalıyım ki boğazımdaki keskin acı canımı yaktı. 

    Kendime geldiğimde odamda değildim. Boğazımda sargı vardı, o görüntüler kesik kesik gözümün önüne geldi. Onların evinde olamazdım değil mi? yavaşca doğrulduğumda onun pencereden dışarıyı seyrettiğini gördüm. Kısık sesle  neler olduğunu sordum, yavaşça arkasını döndü umursamaz bir tavırla "Aşağıya gel" dedi ve gitti. Yavaşça yataktan çıkıp aşağıya indim. Hepsi bir masanın etrafında oturuyorlardı. Yanlarına gitmeyi doğru bulmasamda başka şansım yoktu. Masaya doğru ilerledim. Boş sandalyeye oturmamla tüm gözlerin uzerimde olduğunu farkettim. Sorar gözlerle onlara baktığımda hepsi geri tabağına bakmaya başladı. Kalkmaya yeltelendiğim sırada daha adını bilmediğim kızlardan biri "dün sana teşekkür edemedik gerçekten teşekkür ederiz, ben Güneş. 

     Adının Güneş olduğunu öğrendiğim kıza gülümsedim. Hemen yanındaki kızda samimi bir şekilde teşekkür edip adının Alya olduğunu söyledi ve oturdu. Bende ayağa kalkıp "Bende İzem, hepinize teşekkür ederim ama benim artık gitmem gerek size de rahatsızlık vermek istemem"  dedim ve kapıya doğru yürüdüğüm sırada bileğimin tutulmasıyla şaşırıp hemen elimi çektim. 

  Temastan hoşlanmayan bir yapım vardı. Sertçe döndüğüm sırada boynumda bir sızı oluştu. Dişlerimi sıktım. Allahım bu nasıl bir ağrıydı, ağzımdan çıkan iniltiye engel olamadım. Kızlar bana endişeyle bakıyorlardı. Beni henüz 1 gündür tanıyan kişinin benim için endişelenmesi bana yabancı bir duyguydu. Koltuğa oturtulduğumda arkama yaslandım. Acısı azalmıyor aksine artıyordu. Tekrardan ayaklanacağım sırada Güneş;

    "İzem bu halde bir yere gidemezsin bir süre daha bizimle kal, iyi görünmüyorsun en azından daha iyi olana kadar."

 Sesimi çıkarmadım başka şansım yoktu bu halde bir yere gidemezdim. Sargı bezi kan olmuştu. Yanımdaki koltuğun çökmesiyle birinin oturduğunu anlamıştım. Yavaşça yan tarafıma döndüğümde o eliyle bezi yavaşça çekti ve yenisini sardı. İşi bittiğinde "İzem'i yukarı çıkartın dinlensin" dedi. Tam itiraz edeceğim sırada Alya koşarak yanıma geldi "Hadi gidelim" diyerek kolumu çekiştirmeye başladı. 

    Beraber yukarı çıktığımızda Alya'ya teşekkür edip yatağın yanındaki koltuğa oturup odayı inceledim. Daha çok koyu renklerin kullanıldığı oda hoştu. Yatağın arkasındaki bölgenin camla kaplı olması odayı ferahlatıyordu. Odamı özlemiştim. Güneş ve Alya'yı sevmiştim. Biraz daha durduktan sonra kafama tekrar neden burda olduğumu sorgulamaya başladım. Sanki bedenim burada kalmak istiyor gibiydi...

      -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

  Kapı tıklanma sesiyle gözlerimi araladım, içeriye tombul, elinde tepsiyle gelen kadını izledim bugün kendimi biraz daha iyi hissediyordum. Artık kendimi toparlamam gerekiyordu. Kadın tepsiyi önüme koyduktan sonra odadan çıktı. 

 Yemeğimi yedikten sonra aşağı indim. Yan odadan gülüşme sesleri geliyordu. Sessiz adımlarla dışarı yöneldim.

 Hava çok güzeldi. Nerede olduğumu bilmiyordum. Düz giden yolda yürümeye başladım. Kendimi güvende hissetmiyordum ama yürümek istiyordum. Ana yola çıktığımda ne yapacağımı bilmiyordum. Biraz ilerideki banka doğru yürüdüm. Oturduğumda yorulduğumu farkettim. Üzerimde ne telefonum ne de para hiçbir eşyam yoktu. Biraz daha oturduktan sonra karşıdan gelen arabanın parlayan lambası gözüme yansığında istemsizce gözlerimi kapattım, gözlerimi açtığımda arabanın yanımda durduğunu farkettim. 

  Kafamı o yöne çevirdiğimde Kerem'i görmemle gözlerimin faltaşı gibi açılmasına engel olamadım. El işareti yaptıktan sonra başka şansım olmadığını bildiğim için arabaya bindim. İkimizde konuşmuyorduk. Dayanamayıp " evime gitmek istiyorum"dedim. Sanırım bu beklediği bir davranıştı. Kendimi yine aynı evin önünde bulduğumda kendimi tutsak gibi hissettim. 

  Ona normal bir şekilde eve gitmek istediğimi söylemiştim fakat o beni yine o eve getirmişti. Arabayı durdurduğunda tam arkama bakmadan kaçmayı düşünsemde "Arabadan inme" kelimelerini  işitmemle olduğum yere sabitlenmem bir olmuştu. Ağlamamak için kendimi sıkıyordum, oda yetmezmiş gibi kapıyı üzerime kitlemişti. Babamı özlemiştim. Artık evime gitmek istiyordum.  Babamı görmek istiyordum. 

  Düşüncelere daldığım sırada kilit sesiyle irkildim. Elinde çantamla arabaya doğru geliyordu. Neden böyle bir şey yaptığını hala anlamamıştım. Arabaya bindiğinde gergin gibi gözüküyordu. 

  Çantamı uzattığında aldım. Ona ne olduğunu sormak istesemde cevap vermeyeceğini bildiğim için susmayı tercih ettim. Çantamı açıp telefonumu aldım, 32 cevapsız arama ve 2 mesaj vardı. Aramaların hepsi babamdandı. Beni merak etmişti sanırım. En son dün aramıştı. Mesaj kutusuna girdiğimde babamın mesajına girdim. "Bir baba kızının kahramanı olmalı, hayatını karartanı değil." 

 Hiç bir şey anlamamıştım. Buda ne demekti? Ne demeye çalışıyordu? Saate baktığımda saatin akşamın 9'una geliyordu. "Ne zaman evimde olurum?" diye sorduğumda yüzüme bile bakmadan az kaldığını söyledi. 

 Sonunda evimin önündeydim. Benimle birlikte Kerem'de indi. Dış kapıyı anahtarımla açtığımda bahçemin sarardığını gördüm. Babam bunlarla hiç mi ilgilenmemişti? Arka kapıya doğru yürüdüm, arkamdan geliyordu. 

 Anladığım kadarıyla babam evde değildi. Bende sadece arka kapının anahtarı vardı. Kapının önünde ki kağıdı aldım ve sesli bir şekilde okumaya başladım. Bu babamın yazısıydı. 

 "Belki okuyorsun, belki okumadın, belki de bu kağıt uçtu. Tahmin edemiyorum. Belki okursun diye yazıyorum. Öncelikle seni çok sevdiğimi bil, evet annen yoktu ama ben vardım. Sana yetersiz geldim. Bende annen gibi başka yol bulamadım ne yapacağımı bilemedim. Senin için en iyisi olan bir karar aldım. İyi bir insan olmaktan kaçıyorum da diyebilirim. Ben hep senin yoluna çıkan bir engel oldum. O engel artık yok. Kendine ve hayatına dikkat et. Yanındaki insanı hiç bir zaman kaybetme." 

  Bu kaçıncı terkedilişimdi. Kabullenemiyordum. Merdivene oturdum, bağıra bağıra ağladım. Bir süre öyle kaldım. Sadece hıçkırıyordum. 

  Yaşadıklarım kabul edilemez bir şaka diye geçirdim içimden. Ben buna katlanamazdım. Tek başıma engelleri aşamazdım. Yürüyemezdim. 

Ne kadar zaman geçti bilmiyordum. Daha sonra Kerem'de yanıma oturdu. Ben ağladım o sadece dinledi. Artık kendimi hissedememeye başladım. Sanki merdiven altımdan kayıyormuş gibi bir şey oldu Ve sonrada kendi küçük dünyamda kayboldum..eridim.

   UMARIM BEĞENİRSİNİZ. Oy vermeyi unutmayınnn

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 16, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KARANLIK GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin