"Özür dilerim."
"Özür dileme Frank."
(Dolu gözlerini ayakkabılarına dikerek yerinde sallanan Frank, o sırada hattın ucunda minik bir hıçkırık sesi duydu.)
"Jamia, lütfen ağlama. Ben gerçekt-.."
"Bana üzgün olduğunu söyleme Frank."
"Jamia lütf-.."
"Frank.."
(Genç adam, kız arkadaşının bir türlü kendisinin konuşmasına fırsat vermemesinden dolayı gergince tırnaklarını yiyordu. Gerçi konuşmasına izin verse bile bu durumu nasıl izah edebilecekti ki? Hattın ucundaki Jamia, kısa bir süre sessiz kaldıktan sonra sessizce mırıldandı.)
"Ya da unut gitsin. Seni her halükarda affedebileceğimi ve seni çok sevdiğimi biliyorsun."
(Sesi öylesine kırgın ve masum çıkmıştı ki bu masumiyet, duyduğu cümlelerle ela gözlerini kocaman kocaman açan Frank'e de yansımıştı, öyle ki sersem bir şekilde sırıtıyor, kekeliyor ve Jamia'nın kendisinden ayrılmayışına seviniyordu. Onu gerçekten seviyordu.)
"B-ben de seni seviyorum bebeğim."
(Yuktundu.)
"Hem de çok.."
(Jamia, bu zamana kadar Frank'in yaptığı her şeyi alttan alan bir kız arkadaş olarak, bunu da alttan almaya karar vermişti. Her ne kadar Frank, sahnenin ortasında grup arkadaşıyla öpüşmüş olsa da, ona karşı en az küçük bir çocuğun kalbi kadar masum bir aşk besleyen Jamia, zaten kendisiyle pek sık görüşemediğinden dolayı oldukça fazla özlediği erkek arkadaşı Frank'i kaybetmekten korktuğundan dolayı böyle bir karara varmıştı.)
"T-tamam. Bu konuyu kapatalım olur mu? Bir daha da böyle bir şey yaşanmasın lütfen."
"Tamam bebeğim."
(Jamia artık ağlamıyordu, ama yine de sesi dalgalıydı.)
"Şu an ne yapıyorsun? Umarım seni işinden alıkoymuyorumdur?"
(Frank, arkasını dönüp sohbet ederek kahve içen menajerlere minik bir bakış attıktan sonra tekrar önüne döndü ve bulundukları büyük park alanında yavaş adımlarla yürümeye başladı.)
"Hayır, şu an öğle molasındayız."
"Molanız ne kadar sürüyor?"
"Öğlen 12.00'de başlıyor ve öğleden sonra 13.30'da bitiyor."
(Frank, telefonunu birkaç saniyeliğine kulağından çekti ve saate baktı.)
"Yani molanın bitmesine yaklaşık 45 dakika var."
(Hattın ucundaki birkaç saniyelik sessizlikten sonra Jamia, boğazını temizledi. Belki de soracağı şeyden dolayı Frank'ten çekiniyordu.)
"Peki..Senin bir işin falan var mı? Varsa eğer-.."
(Frank, gülümsedi.)
"Hayır Jam, işim falan yok."
(Her zamanki sevimli kıkırdaması, Jamia'nın kulağında yankılandı.)
"Rahat rahat konuşabiliriz."
(Jamia, rahatladığını belirtircesine ofladı, ardından Frank'in kıkırdayışına güldü.)
"Neye gülüyorsun?"
"Kendime."
"Neden?"
"Gülme sesini bile özlediğimi fark ettim Frank."