Aile, maddi sıkıntılardan dolayı kırsal alanda yeni bir eve taşınmıştı. 13 ve 1 yaşlarında iki çocuğu olan anne, baba eski evi ellerinden geldiğince tamir etmeye çalıştılar. Ancak uğuldayan camlara ve gıcırdayan tahtalara yapılabilecek daha fazla bir şey yoktu. Yeni düzenlerine alışmaya çalışan ailede, halinden tek memnun olan kişi ise küçük John’du. Normalde tek başına duramayan, sürekli oyun isteyen bebek düşe kalka evin içinde geziniyor, kendi kendine gülümsüyor ve genellikle eğleniyor gibi görünüyordu.
Bir gece hepsi uyurken anne, bebek telsizinden sesler geldiğini fark etti. John’un kıkırdamasının haricinde fısıltı şeklinde sesler vardı. İlk önce bebeğin yanında eşinin olduğunu düşünse de onun yanında uyuduğunu görünce içini bir korku kapladı. Yataktan kalkarak yavaşça bebeğin odasına doğru ilerledi ve odadaki manzara karşısında adeta buz kesildi. Çünkü bebeğin beşiğinin etrafında uzun boylu, ince yapılı birkaç kişi duruyordu. Işığı açtığında ise hepsi yok olmuştu.