1. Bölüm "Anka kuşu"
***
Genç kız ellerini yumruk yapıyor, bir yandan da önünde duran telefonuna bakıyordu.
En büyük sırrı, satırlar arasında kaybolmuş, ifşalanmıştı. Yıllarca çoğu şeyden kaçmaya çalışmış, kaçamazsa da deve kuşu misali 'görmezsem yoktur' metodunu uygulamıştı. Kaçmaya çalıştığı tüm bu şeyler genç kızı çıkmaz bir sokak gibi kapana kıstırdığında, kabullenmekten başka bir seçeneğinin olmadığını anlamıştı. Bir şeyler yapmak istiyor ama kapana sıkıştığının farkında olduğundan yapamıyordu ve bu durum her şeyden daha da sinir bozucuydu. Karşısında olan insanlardan bile.
"Sakin ol Aleda." diye fısıldadı kendine. "Sakin ol."
Hemen ardından oturduğu yerden kalktı ve aynasının önüne geçti. Karşısındaki yansımada güzel sarı saçlar dalgalanıyor, mavi gözleri parıldıyordu. Dışarıdan bakıldığında Aleda Duru Aksoy mükemmel bir parçaydı. Ama içinde olduğu bu durum tüm bunları geçersiz kılıyordu. Aynanın önündeki tüm makyaj malzemelerini dağıttı. Malzemeler yerde ki yerini alırken genç kız ellerini kafasından geçirdi ve düşünmek için gözlerini kapattı.
Şah olmuş gibi hissediyordu kendini. Mat olmamıştı evet ama bu sefer adımlarını bilmeden atmıştı. Neyi yanlış yapmıştı? Hangi oynadığı piyon yanlıştı? Hangi hamlesi gereksizdi? Bir hatası var mı onu da bilmiyordu. İlk defa bir şey kontrolü dışında gerçekleşmişti. Hatta bu şey kendisini o kadar beklenmedik bir anda yakalamıştı ki düşünemez olmuştu.
Yanlış piyon, bir sürü yanlış hamleler doğurmuş doğru hamlelere yer bırakmamıştı.
Genç kız gözlerini açtı ve aynadan kendisine baktı. Gözünün önünde o yazılar yeniden can bulurken dişlerini sıktı. Göz pınarlarından bir yaş eşlik etti genç kıza. Sinirlenince ağlamaktan nefret ediyordu ama bu sefer kendisini tutamıyordu.
" Evet sevgili İstanbul Üniversitesi öğrencileri; Edebiyat Fakültesi öğrencilerinden Aleda Duru Aksoy, kalbini birisine kaptırmış. Bizim deyimimizle Mahşer midillisi, cennette ki ırmağa göz koymuş..."
Mahşer midillisi... Okulda arkasından söylenen çoğu sözü biliyor, buna kulak asmıyordu. Çünkü reddetse de içten içe iyi birisi olmadığını biliyordu.
Genç kızın göz yaşları hızını arttırmaya başlamışken hatırlamamak için zihnini yönlendirmeyi istedi. Fakat ne yaparsa yapsın, kelimeler zihnine hapsolmuş gibiydi. Noktasından virgülüne her detay ezberlenmiş, zihninin her bir kenarına ilmek ilmek işlenmişti.
"...Ne yazık ki, cennetteki ırmak mahşer midillisini kabul etmemiş. Çünkü sadece cenneti hak edenler bu ırmağı arzulayabilirmiş. Mahşer midillisinin buna hakkı yokmuş."
Genç kızın ağzından bir hıçkırık sesi doldurdu odayı. Bunu hak etmiyordu. Kimse bunu hak etmiyordu. Yaptıklarından ziyade, neden insanlar geçmişi ile yargılanırdı ki? Geçmişte yargılanacak hataları vardı ve belki de hâlâ yapmaya devam ediyordu evet ama neden buna göre yargılanıyordu? O sevemez miydi birilerini?
Gözyaşlarını sildi ve telefonunu eline aldı. Eğer canı acıdıysa, o da can acıtmalıydı. Kötülüğe kötülükle karşılık verilmeliydi. Susmak Aleda'ya göre değildi ve hiç olmamıştı. Bir şeyler yapmak isteyen zihni bir sürü şey üretmeye başlamıştı.
En yakın arkadaşı Buket'i aradı. Telefon ilk çalışta açılırken, Buket'in telaşlı sesi odayı doldurdu.
"Aleda iyi misin? Postu gördüğümden beri seni aramaya, ulaşmaya çalışıyorum ama ulaşamıyorum. İyi misin sen?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahşer Midillisi (+18)
Chick-Lit"Her mum bir gün söndürülmek için yakılır" Sadece bir kere bu dünyaya gelirsiniz, sadece bir tane hayatınız vardır... Ya ezilir, ya ezersiniz. Ya korkak, ya cesur olursunuz. Ya acı çeker, ya çektirirsiniz. Hayatta nasıl bir rolünüz olduğunu bile...