Boynumdaki ağrıyla kendime gelip uyandığımda. Başımı Buğra'nın omuzundan kaldırmıştım.
Saate bakıp 9 buçuğu çoktan geçiyor olduğunu görünce yaklaşık 4 saattir yolda olduğumuzu da anlamış oldum.
Beş de kalkmanın etkisiyle hepimiz uykuya dalmıştık anlaşılan.
Gözlerimi uykunun mahmurluğundan kurtarıp bizimkilere baktım.
Ayağının biri Burcu'nun üzerinde olan Selin kendin geçmiş bir şekilde uyuyordu. Tabii onu ahtapot gibi saran Burcu'nun kolları da bulundukları hali daha da garip gösteriyordu.
Üzerlerine örttükleri şeyin yerde süründüğünü görünce alıp tekrar üzerlerine örttüm.
Onların üzerlerine birşey örtmelerini akıl edemeyeceklerini bildiğimden bu güzel düşünceli hareketinden Buğra'dan geldiğini anlamam uzun sürmedi.
Ona baktığımda ise kollarını bağlamış, hafif yana düşmüş başıyla mışıl mışıl uyuyordu.
Üzerimdeki ceketi çıkartıp yavaşça üzerine örttüm.
Başımı cama yaslayıp şarjdaki telefonumu elime aldım. Çekmiyordu. Bütün çabalarıma rağmen çekmediği halde internete girme hayalimde hüsrana uğramış oldu.
Daha en az iki saat yolumuz vardı. Çocukları da uyandırmak istemiyordum.
En iyisi trendeki kafeye gidip biraz vakit geçirmekti. Hem bebişlerime yiyecek birşeyler alırdım.
Aklıma gelen bu dahiyanece fikirle kalkıp,
Burcu'nun kafasına düşen çantamı koltuğun kenarına sıkışmış durumdaki vaziyetinden kurtarıp omuzuma astım.Hepimiz yerlerimize oturup üstüne birde uyuya kalınca doğal olarak kimsenin aklına gelmemişti çantam.
Uyuyan, müzik dinleyen, film izleyen insancıkları geçtikten sonra diğer vagona çıkan kapıya gelmiştim. Düğmesine bastığımda hızla açılan kapıdan her seferinde ürktüğüm gibi bu sefer de ürkmüştüm.
Hızlıca geçip elimizle açtığımız kapıya gelmiştim. Elimle iterek açtığım kapı aynı hızla üzerime gelmesin diye içeri giriverdim. İki treni birbirine bağlayan iki kapının arasında kalınca tam anlamıyla diğer vagona geçmek için aynı şeyi diğer kırmızı kapıya yapıp karşı ya geçmiş oldum. (burayı tek okumada anlayan insana helal olsun puahahahaa)
Bu olayı 3 vagonda daha uygulamam gerekiyordu, çünkü kafe 7. vagondaydı.
Ve bu tam bir işkenceydi. Bunun daha dönüşü vardı.
Diğer vagondaki türlü türlü insanları da geçtikten sonra aynı işlemi uygulayıp karşıya geçmiştim. Kapının arasında kolumun kalmasına son anda engel olarak.
Neyseki son vagondaki kapı kapalı değildi.
Hızlıca açık kapılardan geçtiğimde nihayet kafeye girebildim.Sadece bir tanesi dolu masayı görünce şaşırmıştım. Dolu olmasını bekliyordum.
Yani en azından birkaçının.
Uzun koltukları bulunan sağ ve sol tarafta ard arda dizilmiş 4 lü masanın sağ tarafında 2 kız 3 erkek oturuyorlardı. Geriye kalan her yer boştu. Kasaya gelip abur cuburlara baktıktan sonra hepimize ikişer tane çikolata, kakaolu süt, su ve atıştırmalık bir şeyler aldıktan sonra parayı ödedim.
"şey bakar mısınız poşet yok mu acaba?"
kasadaki amca bana dönüp"maalesef burada poset bulunmaz diyip tekrar arkasını dönüp malzemeleri düzeltmeye başladı.Yapacak birşeyimin olmadığını anlayınca sığanları çantama atıp, sığmayanlarıda sol elimle aldıktan sonra sağ salim kendi vagonuna gitmek için geldiğim yöne geri döndüm.
Zor bela yürümeye çalışırken aksilik buymuş gibi tren daha çok sallandırmaya başladı. Zaten bir kere doğru düzgün gitse her şey şaşarım.
Yüce Allahım'a düşmemem konusunda rica da bulunduktan sonra tekrar yürümeye başladım.
Ara sıra düşmemek için masalardan tutunarak kapıya geldim. Açık olan kapıya tekrar teşekkür edip hızlıca geçtim.
Diğer kapıya geldiğimde kötü bir şey olmaması için tekrar dua edip baştaki elimle kapıyı güçlü bir şekilde çektim.
Ne yazık ki küçücük boşluk oluşturabildiğim kapıyı daha fazla zorlamamaya karar verip bir elimle kapıyı üstüme gelmemesi için iterken bi yandan da aradan geçmeye çalışıyordum.Yan yan girdiğim kapıdan daha ne yazık ki sağ bacağımı içeri attığımda kapının ani bir şekilde hızlıca açılıp geri kapanmasıyla korkuyla kendimi iki kapının arasındaki boşluğa atıverdim.
Bir kere daha ölümden kurtulduğum için yukardakine teşekkür edip gözlerimi açtım.
Karşımdaki oğlanı gördüğümde tekrar bir şokla kendimi arkaya attığımda başımı trenin demir duvarına çarpmış oldum.
"Cidden birinden yardım istemek bu kadar zor olmamalı. Ne planlıyordun kapının arasında kalıp ölmeyi mi?"
Iki kapının arasında küçücük boşlukta karşımda duran oğlanın benimle azarlarcasına konuşması hem şaşırmama hem de aşırı sinirlenmeme sebep olmuştu.
Sen kimsin ki?
-------
Hello ben geldimm. Bu arada bu tren olayları felan yaşadığım şeyler kendi yaşadıklarım dan bir seyler katıp yazmak istedim.
belki de ben ilk defa aşık oldum yani daha önce hiç olmadım ama trende tanıştığım o çocuğa şu an garip şeyler hissediyorum (tabii bizim tanışmamız böyle olmadı) ne yazık ki artık konuşmuyoruz ama hiç bi şey bitmiş değil. Ve su an başrole onun adını verip vermemekte kararsızım.
utandım.
umarım beğenirsiniz
07.09.19
💜

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lacituvert
Romanslacivert mi? turuncu mu? onların konuşmasını belkide aşklarını başlatan şey bu soruydu.