" Bir şey sorucam ama kızmayacaksın."
Sahilde başımı omzuna yasladığımda söyleme ihtiyacı hissetmiştim bunun hakkında.
"Senin bu anlattığın hikayeyi ben bir yerden biliyor gibiyim ama nerden orayı kestiremiyorum."
Gözlerime baktı. Hafif bulutlu gözlerinde bir ışık görmüştüm sanki. Bir şey vardı derinlerde. Bir şeyler söylemek istiyor fakat söyleyemiyor gibiydi. En sonunda konuştu.
"Tanıdık gelmesi güzel ama bu daha sonra konuşacağımız bir konu. Önce hikayeyi anlatmalıyım sana. Bu hikaye bitmeli bir an önce."
"Niye böyle dedin ki şimdi noldu ya? Her neyse devam et çok merak ediyorum neler olacak."
Gözlerinin içine baktım biraz rahatlamış gibiydi.
"Öyleyse devam. Hadi bakalım."...
Annesinin ölüşünün, mektubun ve yüzüğün şoku her biri bir yandan sarsıyordu onu. Hele bir de annesi... Yıllarca anne dediği kişi nasıl annesi olmazdı ya. Mektubu tekrar eline aldım.
"... onlar gelmeden önce..."Ne demekti bu? Kim geliyordu, ne için geliyordu? Hiçbir şey belli değildi ve belirsizlik onu daha da çileden çıkarıyordu.
O bunları düşünürken bir anda odanın içerisine iki insan girdi. Düşündü kapı açık değildi ve bu insanların içeriye girebilmeleri için hiçbir yer yoktu. Yoksa..? Yoksa bunlar annesinin daha doğrusu anne dediği kadının bahsettiği kişiler miydi..? Ama bunlar hiç adam öldürebilecek tipler değildi. Sadece iki tane garip insandı. O bunları içinden sorgularken sağdan uzun ve zayıf olan yanındaki kısa hafif tombul olana bir şeyler fısıldıyordu.
" Her şeyi söyledi mi acaba? Hepsi bir yana Janet ' ı ben öldürmek istemezdim kendini astığı iyi olmuş."
Normal bir insanın bunları duyması imkansızdı ama o bunları niye duyuyordu ki.
"Annem hakkında böyle konuşmalarına izin veremem."
İstemsizce dışarıdan konuştuğunu anladığında ikisi de ona bakıyorlardı. Gözleri büyümüş ve şaşkınlıktan neredeyse dillerini yutacaklardı.
"Bunları duyması normal değil ve güçlerinden ilkinin bu kadar kısa sürede ortaya çıkması doğal bir şey gibi gözükmüyor Sam. Sanırım bunu bildirmemiz gerecek ama ilk önce bu ölüyü ortadan kaldırmalıyız."
Kısa boylu olan kişi cebinden bir kazık çıkarttı ve annesinin kalbine sapladı. 3 Kez döndürdü ve içinden bir şeyler fısıldadı. Kazığı çıkardığında bir ışık parladı ve annesi yok oldu. Daha doğrusu annesi sandığı kadın...
Bu sefer uzun boylu olan sanki her gün bunu yapıyormuşcasına bir umursamaz tavırla konuşmaya başladı.
" Biliyorum evet çok şaşkınsın. Biz daha sana neler olduğunu söylemeden Janet bir şeyler söylememiştir diye umuyorum. Öncelikle o senin annen değildi. O sana bakması için tutulmuş insan suretinde bir melekti. Sen ise şu an kendine ne diyosun bilmiyorum ama belki gerçek adını vermiştir belki vermemiştir. Adın Venüs. Tanrıların çocuklarından birisin ve her 16 yaşına basan tanrı çocuğu gibi senin de eğitilmek için Roma'ya gitmen gerekiyor. Orda güçlerini tanıyacaksın falan filan. Genel durum böyle. Yüzük sen de mi?"
Neler olduğunu idrak etmeye çalışıyordum. Bir anda bu kadar hayatımı değiştirebilecek bilgi fazlaydı anlatabiliyor muyum?
"Joe bu sefer biraz kabaydın. Onların yerine koy kendini. Ne kadar çok şey değişti hayatlarında."
Joe , Sam' in yüzüne bile bakmadan konuşmaya devam etti.
"Bu kadar bilgi yeterli mi tatlım açmamı istediğin anlamadığın bir yer var mı? Ve Samuel sana söylüyorum. Bu sanırım 500. olacak. Benim. Adım. Joseph ve bana öyle seslen. Anlıyorum benimle ilgili yakın herhangi bir şey söyleyebilmek ilgini çekiyor ama yok canım almayayım. Beni böyle şeyler için kullanma. Yine dikkatimi dağıtıyorsun. Evet canım sorun var mıydı? "
O şimdi kimdi neydi? Veya neden böyle bir durum içerisindeydi? Bu durumu küçüklüğünden beri söyleyemiyolarlar mıydı? Neden onu ailesi sandığı bu ilişki çemberinin içine sokmuşlardı o zaman? Peki ya babası. Ve o 16 yaşında değildi ki. O bugüne bugün 18 yaşına girmişti. Ne 16 sı yahu.
Tam aklındaki bu soruları sormak için eğilmişti ki Sam konuşmaya başladı.
" Sorularını yanıtlamayacak. Boş yere uğraşma. Çünkü cevaplarını o da bilmiyor. Tek görevimiz seni burdan Roma' ya götürmek. Bilmemiz gereken de sadece bu. Hiçbir kıyafete ihtiyacın olmayacak okul üniformalı. Her üniforma kişinin bedenine göre dikilir. Alman gereken bir şey var o da sadece yüzük "
"Sadece bir şey söyleyeceğim. Ben bugün 18'ime girdim. Acaba bir yanlışlık olmasın. Ve evet yüzük benle ."
Dedikten sonra elini gösterdi.
" Neee?? Janet sana 18 olduğunu filan mı söyledi ben mi yanlış duyuyorum. Tatlım sen 16'sın. En azından şöyle açıklayayım. Bizde bir gelenek vardır. İlk taç giydiğin gün senin için ilk günündür. Yani 16 yıl önce bugün sana taç takmışlar senin bir tanrı kızı olduğuna dair. Biraz geç takmış Janet'cim olacaklardan korkarak sanırsam. Ondan da tam böyle bir şey beklerdim. 2 Yıl ne be. Taç takma töreninde bebeğin kendini neredeyse bilmemesi gerekir. Her neyse bunlar gereksiz ayrıntılar şu an önemli olan seni götürecek olmamız. Al şu suyu bakalım. Bu bizim kutsal suyumuz duş aldığın suya birazcık katman yeterli. Bununla duş aldığında tam bir Aeneas kızı olacaksın."
Aeneas de kimdi? Gerçekten Roma' ya mı gidecekti? Ama buradan ayrılmak istemiyordu ki. Daha annesinin yasını bile tutamamıştı.
" Bu arada duşu biz gitmeden önce alman lazım. Çıkarken bedenini ölç. Üniforman için gerekli olacak. Biz içeride oturma odasında seni bekleyeceğiz. Dolapta bir şeyler var değil mi? İnsan atıştırmalıkları çok seviyorum da."
Gelen ses Samuel'dendi.
" Evet var. Buzdolabının sağında en üst çekmecede atıştırmalıklar var. Bu arada siz de okulda var mısınız?"
Joe hayal kırıklığına uğramış gibiydi.
" Janet seni yetiştirirken biraz eksik davranmış sanırım. Biz sadece meleğiz. Tanrılar ne derse o olur. Uygulamak için varız burada. Ne haddimize tanrılarla aynı okulda okuyabilmek! Ama siz şu an daha işin başında olduğunuzdan biraz böyle davranıyoruz. Yoksa siz böyle davranamayız. Eğer ki size karşı bir kusurumuz olduysa affedin efendim."Birden önünde el pençe divan durmalarını beklemiyordu. İkisi de başlarını öne eğmiş ondan af bekliyorlardı. Özellikle demin bir sürü laf söyleyen Joe' dan böyle bir çıkış hiç gelmez diye sanmıştı. Bu görüntü oldukça ürkütücüydü aslında bir yandan da.
" Boş verin çocuklar siz içerde kafanıza göre takılın sıkıntı yok."
Biliyordu ki bu tarz konuşmasa peşini bırakmayacaklardı. Bornozunu ve saç havlusunu alıp banyoya geçti. Banyodaki küvetin musluğunu açarak bir yandan onun da dolmasını ummuştu. Eşyalarını yakınındaki bir yere koydu. Yavaş yavaş yukarı çıkan su seviyesini görünce Joe'nun ona verdiği kutsal sudan birkaç damla içine damlattı. Daha çok manolya gibi kokan ama aralardan gelen papatya kokusuyla da cezbeden bir suydu bu. Daha çok yağ demek daha doğru olurdu sanki.
Duşunu alırken bu yaşananları düşündü. Hala inanamıyordu. Ama biliyordu ki önünde aşılması gereken bir dağ vardı. Aslında bu bulunnaz hint kumaşı gibi bir fırsattı onun için şu an. Caner desen gitmişti, annesi hiç annesi olmamıştı, babası zaten pek yanında olmayan biriydi ki bu hikayede onun da artık babası olmadığını biliyordu. Ama bunlar hep Gökçe' nin hayatıyla ilgili şeylerdi.Ve artık Venüs olduğuna göre istediğini yapabilir ne yaşandıysa silebilirdi. Bu onun için başlangıç paketi gibiydi ama baya nadir olanından. Elindekini değerlendirmeliydi. Küvete aslında pek de kabul etmeyeceğini düşünerek girmişti fakat şu an onların istediğinden bile daha istekliydi. Küvetten çıkar çıkmaz Samuel' in de dediği gibi vücudunun ölçülerini alıp bir kenara not aldı. Kurulanıp yeni bir şeyler giyecekti. Okulda ilk günü olacaksa biraz güzel olmalıydı.İlk önce dolabından beyaz bir kazak aldı üstüne hep yapmayı sevdiği şekliyle bir siyah kot tulum aldı. Rahat takılmaktan hoşlandığını bir kez daha kendi kendine kanıtlamıştı. Ama biraz boş gelmişti sanki. Beline de en sevdiği sarı siyah çizgili oduncu gömleğini bağladı. En sonunda ise ayakkabılığından ne kadar giyerse giysin eskirse eskisin atamadığı Converse' lerini çıkarıp onları giydi. Hoş gözüktüğüne kanaat getirip dışarıya bi̧r göz attı. Çok güneşli bir gündü. Bir de gözlüğünü alıp oturma odasına indi. Bir elinde beden ölçüleri diğer elinde telefonu vardı. Samuel hemen atladı.
" Gidiyor muyuz?"
Elindeki kağıdı Samuel'e uzattı.Biraz tereddüt etse de ilk önce hemen kendini toparlayıp cevap verdi.
"Kıyafetlerim bir an önce hazırlansın. Bü̆yük bir oda istiyorum. Eğer bir tanrı çocuğuysam bundan yararlanabileyim değil mi?Böyle bir maceraya her zaman hazırım."
Joseph Venüs olacak Gökçe ' nin gözlerine baktı. Bu ışığı başka tek bir yerde görmüştü. Bu kararlılığı sadece başka tek bir yerde görmüştü. Başka birinde daha görmeyi beklemiyordu. İrkildi kendini ondan uzaklaştırmaya çalıştı. Ya da tam tersini yapmalıydı. Ona yakın olmalıydı ki ondan zarar görmesin. Ama bilmediği tek şey vardı. Venüs'ten korktukça ona hissettirirdin korkunu....
"Vaov, çok etkileyiciydi." Bu hikayeyi nerden bildiğini merak ettim.
"Sen bu hikayeyi nerden duydun çok merak ettim. Gerçekten içinde garip bir sürükleyiciliği var. "
Gözlerime baktı. Gözlerinde o başta gördüğüm şey yoktu artık kaybolmuştu. Ona böyle bakarken onu bir daha ne kadar sevdiğimi fark ettim.
" Bazı şeylerin zamanı vardır, zamanı gelmeden önce söylersem büyüsü kalmaz. Zamanını beklemek zorundasın. Bu hikayeyi sonuna kadar anlatacağım sana bu gece bitecek bu hikaye."
" O zaman vakit kaybetmeyelim ha. Devam edelim"...
Biliyorum hikayede bir kaç boş yer var ama o yerleri daha sonrasında doldurmak için boş bırakmam gerekiyor. Umarım sizin için sıkıntı olmaz gözünüze çok çarpıyor mu bilmiyorum ama daha sonrasında güzel bir şeyler çıkaracağıma inanabilirsiniz. Hikayemi beğendiyseniz beğenmeyi ve yorum bırakmayı unutmayın ne düşündüğünüzü çok merak ediyorum bol öpücüklerrr
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Venüs
Teen Fiction"Uykum kaçtı. " "Sana bir hikaye anlatayım mı? "Anlat. Ne hakkında?" "Bu hikayeyi sadece birkaç kişi biliyor. Ayrıca bir kurgu da olabilir veya gerçek bir olay da ama kimse ne bunu ne de hikayenin kimden ortaya çıktığını bilmiyor. Gerçekliği h...