1.bolum

109 62 55
                                    

        🎵Halil Sezai ömür Gedik : paramparça 🎵

"Herşey yeniden başlasa mesela. Yeniden ben, ben olsam... Sen, sen olsan. Yeniden eski olsak."

Londra/ Manchester.
2020

Zamanın kıymetsizliği... Zamanı dosdoğru kullanan var mıydı acaba. İnsan bir ömür geçiriyor. Dolu veya boş. Kaçımız kıymetsizliğin farkındaydık. Peki, ya geçen zamanda geride bıraktıklarımız...

Kış, hiç bu kadar  acı çeken bir kalp gibi karanlık ve soğuk olmamıştı. Bu karanlığı aydınlığa çekecek bir ışık arıyordu Divya. Yakınlarda veya uzaklarda. Bugün veya sonraki gün, o ışığı bekliyor olacaktı. O ışığı kendisi veya başkası yakacaktı. Bunun bir önemi var mıydı peki?

Bu akşam  diğer akşamlardan daha  boğucuydu.
karanlık cadde'nin yollarını geçerken, kendini kulaklığından gelen müziğe kaptıran Divya, yürürken ağırlaşan zamanı seyrediyordu.

Karanlık olan akşamı, sıra sıra dizilen lambalar, restorantların göz alıcı ışıkları,  ufak mağazaların ışıkları aydınlatıyordu. Ayrıca  soğuk kalpleri ısıtıyordu. Divya'nın hariç ...  öylece etrafı inceliyordu. Daha önce buraya yine gelmişti, ama her geldiğinde ilk kez görüyormuş gibi inceliyordu. Her seferinde farklı bir şey varmış gibiydi. Tıpkı yaşadığı günler gibi...

Yüzüne çarpan rüzgar, gözlerini yaşarmasına  neden olmuştu. Ya da rüzgar ona göz yaşlarını kamufle etmesi için yardımcı  oluyordu. Dudaklarını bastırıp, derin nefes aldı ve yola baktı.  Yarım saat önce yağan Yağmur kokusu ve ıslaklığı yol boyunca devam eden Caddeyi bütünüyle sarmıştı.

Ağırlaşan zaman  içerisinde aslında her şey herkes Hareket içerisindeydi. Kendisi hariç.  insanları inceliyor  aynı zamanda   yürüyordu. Hemen yan tarafından geçen iki Koreli gence çarptı gözleri .. Oldukça gençlerdi. Kısa boylu olan kız,  elindeki suyu yanındaki çocuğa  içirmeye çalışıyordu. Hallerine bakılırsa büyük  ihtimalle aşıklardı. Aşkta hep mutlu olanlar var mıydı? Görmüş olduğu bu iki kişi hiç kötü zamanlar geçiriyor muydu?

Onları  geçtikten sonra  Karşıdan gelen sarı saçlı, gözlüklü kadına yöneltti bakışlarını , muhtemelen bir taraflarda oturup kahve içeceği bir kafe arıyordu meraklı gözlerle. Veya onu bekleyen biri vardı belki de sevgilisi. Ona yetişiyordu...

ileride görünen Mavi kazaklı adam,  yanında duran siyahi bir kadına elindeki telefonda komik bir şey gösteriyor olmalı ki gülüyorlardı. Amar geldi aklına, gülünce bembeyaz olan dişlerinin neredeyse hepsi görünürdü. Kocaman gülerdi. Sadece kendisi değil kalbi ve ruhu da gülerdi...

Biraz ileride, bir lambanın önünde tartışan, biri yaşlı diğeri genç iki kişi duruyordu. Ne dediklerini duyamıyordu ama bir anne ve kız tartışması olabileceğini geçirdi ufaktan aklından.
Yürümeye devam ederken birbirine sarılan iki kişi gördü ve öylece baktı. Bu soğuk akşamda Amar'a,  hemen burada sarılmak istedi. Onu getirdi yine hatırasına. İçinden hiç çıkaramadığı onu...

Bir anlığına da olsa başka insanlar olmuştu. Onların dünyasında yer edindi kendine. Bunu sık sık yapmazdı. Kafası çok dolu veya çok boş olduğunda yapardı.

Caddenin sonuna gelmeden kalabalık artmaya başlamışken durdu...
Ve Karşıdan gelen birçok kişi içerisinden sadece birini seçmişti bakmak için hedef aldığı kişi telefonda konuşuyordu. Biraz daha yakınlaştığında kalbi çarpıyordu. Öyle bir ağrı ki hızlı çarpmaktan kafası karışmış sanki duracak gibiydi. Karşıdan gelen adamın yüzü netleştiğinde bir an cidden kalbi durdu. Nefes alamadı boynuna saldığı Örgülü atkıyı genişletti. Görmüş olduğu adamı öylesine Amar'a benzettiki dizlerinin bağı çözüldü.  Sıkıca kapattığı gözlerinden akan yaş özgürlüğüne kavuşmuştu.

Heryerde onu mu görüyordu yoksa bu adam ona gerçek anlamda benziyor muydu? Peki ya Amar... Divya  aşık olduğu adamı, başka birine nasıl benzetebilirdi. Zihni acımasızca kandırıyordu kendisini. Onu benzetmemisti herhangi birine. aslında Amar heryerdeydi.  Kara bulut gibi yayılan dusunceden kendini kurtardiktan sonra hizla yurudu eve varmak icjn.Solunda bir erkek çocuğun uzun ceketini çektiğini farkettigi an duraksadı ve ona döndü. Hemen arkasından annesi geliyordu. Hintli oldukları annesinin giydiği Kıyafetten belli oluyordu.

:anne bak kemancı kız! Sana dedim o diye. Bak işte o

Şaşkın gözlerle Divya'ya bakıyordu. Onu tanımıştı. Annesine haklı olduğunu kanıtladığı için mutluydu

: evet oğlum dogru gormussun

Oğlunu önüne alarak başını oksadi. Ve hayran gözlerle Divya'ya baktı.

:sizi Hindistan'da göremeyip Londra'da görmek gerçekten kaderin oyunu.

Divya yaşlı gözleriyle Çocuğa gülümseyip annesine iki elini birlestirip Selam verdikten sonra hizla oradan kaybolmak istemişti. Ve o kalabalığın içinde bunu başarmıştı. Geride bıraktığı ufak çocuk ve annesi onlarla konuşmadığı için biraz buruklardı. Kaybolan Divya'ya bakan kadın oğluna bakarak

;görüyor musun?  İnsanlar nasıl nankör oluyor. Nasılda bazı yaşanmışlıklar insanı bambaşka biri yapıyor "

Çocuk masum gözlerle annesine bakıyordu kafasini kaldırarak.

Doğru mu söylemişti bazı yaşananlar insanı bambaşka biri mi yapıyor?

Umarım Bölüm hoşunuza gitmiştir. Sizden isteğim hikaye hakkında tahmin yürütmeniz. Eleştri olumlu yorum her şeye açığım. Eğer gerçekten sonuna kadar okuduysanìz Teşekkür ediyorum. Ve Destek için voteler misiniz

AMARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin