Daniel (1)

183 8 5
                                    

Ayakkabı tabanları, otelin kapısına kadar uzanmış, sekilsiz, yanları püsküllü üzerinde tektük tahminimce kahve lekesi olan karartilarin olduğu, herhalde önceden kafetarya paspasiydi, halıya bastığında beklediği hazzı alamamıştı. Kundurularin soğuk betonla birleştigindeki hissi vermiyordu halı. Gülümsemesini topladı bir an için, kafasını çarpmadan hafif egerek diğer ayağınada aynı rezil hissi tattirmak için ileri atıldı. Bir kaç saniye belki daha fazla ayakta tek bir noktaya kilitlendi. Gözlerinin mavisi en uzaklardan farkediliyordu, kaşlarının gözlerini sarışı estetik değildi ama sert bir hava katıyordu. Kilitlendigi noktadan gözlerini alıp beyaz chevrolesi'nin kapısını camın açık olduğu yerden sertce kavrayıp ittirdi, normalde olsa kapının sesiyle bütün sokak inlerdi ama o kalabalığın içinde sadece vale'nin kısık ama etkili ses tonuyla söylediği, ''anahtarlariniz beyefendi'' sesi duyuluyordu. Bir iki kere tekrarladi bu sözü gittikçe adamın kulaklarina yaklaşarak.

Anahtarları valeyle göz teması kurmadan karanliga bakarak vale'nin avucunun içine 200 dolarla birlikte sıkıştırdı. Karanlığa arkasını verip lüks olmasada lukslugu temsil eden kırmızı halının üzerinde rahatsız adımlarla ilerlemeye başladı. Celimsiz bacakları her adımda halıda, denizde dalgalarla boğuşan bir gemi gibi, batıp çıkıyordu. Dizi her seferinde kumaş pantalondan belli oluyordu. Parlament mavisi düğmeli beyaz gömleğini bir iki darbeyle üstüne iyice oturttu. Podyuma çıkamaya hazırlanan bir manken havası vardı ama aynı heyecan yoktu üstünde. Uzun kırmızı dudakları suratı boyunca yayilmisti, duygusuzdu. Mavi gözleri heyecandan mahrum baygın baygın kapıya yönelmisti.

Elini altın renginde şeritleri olan kapıya uzattı, gömleğinin manşetleri kolunda belirgin bir hisle sıyrıldı o sırada, gözleri Manşetin sıyrıldığı yere kaydı, uzunca bir yazının iki üç harfi beyaz teninin üzerinde simsiyah parlıyordu, kolunu geri çeker gibi oldu sonra vazgeçip kapının kolunu sakince aşağı indirdi.

Içeriye ilk adımlarını attığında etrafında çoktan bir garson ordusu oluşmuştu, isim soyisim masa numarasi duyabildigi nadir kelimelerden bir kaçıydi. Dışardaki sesten daha yüksek bir ses kargasasina birde saçma salak bir müzik eklenmisti simdide.

Garsonlardan birini kolundan çekip garsonun anlamsız bakışları arasında kulağına fısıldadı, ''Daniel... Daniel Monselvo. Garson tereddütlu bakışlarının yanında bedeninede toplayarak doğruldu. Elindeki kahverengi kaplı üzerine C&C arması basılmış defterin sayfalarını aceleyle çevirdi. Sonra dalga geçer gibi kısık bir sesle ''Masa 3, Evan Zlatan masa konuğunuz çoktan geldiler beyefendi'' diye fısıldadı ve istikrarlı adimlarla Danieldan uzaklaştı.

Masaya doğru ilerlerken gecenin sonunda kiminle olacağını seçmişti bile, gözlerini kadından ayırıp Evana yöneltti, selamlasma olmadan masaya koltuğun çıkardığı gıcırtı sesleri eşliğinde oturdu. Ses yoktu masada sert bakışlar konuştu bir süre.

                         ** _ **
Daniel'in celimsiz vücudu beyaz kadının üzerinde gidip geliyordu, acı dolu inlemeler odayı, inlemlerin getirdiği haz Daniel'in vücudunu dolduruyordu. Gecenin önceki saatlerinde kadının beyaz teninine eşlik eden kırmızı elbisenin içinde, üzerine düşürdüğü kızıl saçlariyla meleği andıran kadın hoyrat bir at gibiydi şimdi, saçları tel tel ayrılmış terledigi yerlerden vucuduna yapılmıştı. Elbise parlament mavisi düğmeleri olan gömlekle beraber yatağın bi ucunda sallanıyordu.

Oda bir sessizliğe boğuldu bir anda, nevresimin tenle yaptığı bir iki hışırtı duyuldu, sonra tam bir sessizlik...

Koyu KırmızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin