# Zavallı insanoğlu, ne yaparsan yap kurtulamazsın o yalnızlıktan. Onun duvarlarını delip de başkalarına ulaşamazsın. Bağıracaksın, kendini bildirmek için bağıracaksın. Sende bir takım sesler duyacaksın ama bir gün bile kendi benliğinden çıkıp başka bir benliğin içinde yaşayamayacaksın. Başkaları dediğin bir sestir. Elini değdir, kollarınla sımsıkı sar, dudaklarını kilitle onun dudaklarına.. Duyduğun yine senin elin, senin kolların, senin dudaklarındır.
# Kişinin yalnızlığı sevebilmesi için arkasında içine güven verebilecek hatıraları olması gerekir.
# Sevmenin aksi belki sevmemek, nefret etmek değilde korkmaktır.
# Sevgi, nefret, hınç.. bunların hepsi gençlik bulunan gönüllerin işidir. Korku ise ihtiyarlığın çöktüğü, ihtiyarlığın kavradığı gönüllere vergidir.
# Seven yalnız değildir. Sevilmesin, ona da aldırmaz. Sevgisine karşılık beklemez. Sevmek için sever, bir an gelir ki, seven de sevilen de kendisi oluverir.
# Aşığın sevilmeyi dilememesi kendini sevgiliye lâyık görmediği içindir.
# O beklediğimiz baharların da bir hayrını göremeyiz. Ölmek korkusuyla yaşamayı unuturuz da onun için. Sevilmedik diye yakınıp sevmeyi unuttuğumuz gibi..
# Aşk vardır, vurulma derler. Birdenbire kavrar kişiyi, patlatıverir gözlerini ama onun başlaması gibi sönmeside tez olur. Sanki bir kuştur o. Şimdi konar, şimdi uçar. Bizde onu tutamamış olmanın, kaçırmış olmanın üzüntüsünü bırakır. Aşk da vardır. Belli etmez kendini, bildirmez, anlamazsınız sevdiğinizi.. Bir gün seziverirsiniz. "Aaa! Seviyormuşum ben onu" dersiniz. Bütün konuşmalarınızı birer birer hatırlarsınız. Öyle bir aşk hiç unutulmaz demeyeceğim. Gün olur o da geçer ama bir üzüntü bırakmaz içinizde, bir övünç bırakır. Benliğinizde silinmez bir izi olduğunu bilirsiniz. Vurulma sonunda öfke, kin gelebilir. Karışık bir duygudur vurulma.. Ama öteki aşk ise sönüp gittikten sonra bile sizi hayatla, kendi kendiniz ile, bütün dünya ile barıştırır. (Bunu okuyan oldu olacak bütün kitabı yazsaydın der be.. ama ne yapayım çok güzel bir konuydu hiçbir yerinden kesmeden aldım sory)
# Maximus in me deus est. (en büyük tanrı benim içimde) [bu sözle ilgili sonda ki 2. Notu okuyun]
# Aşk gibidir gerçek mutluluk. Size işte öyle aşklara benzeyen mutluluklar dilerim benim sevgili okurum. (Samimiyetine kurban benim sevgili yazarım)
-------------------
1) Bu yazarın henüz okuduğum ilk kitabı diğer kitaplarına da mutlaka bakacağım. Öncelikle bu okuruma mektuplarda eleştirdiğim yerlerde vardı ama onları not almamışım. Kütüphaneden alıp okuyalı bir yılı geçti neredeyse. Ve ben hangi konuda ona katılmadığımı unuttum :/ kitap tekrar elime geçerse bakacağım ama kadınlarla ilgili bir yazısıydı sanırım.2) yazar kitapta etkilendiği yabancı yazarların bazı görüşlerine ve sözlerine de yer veriyor. Maximus in me deus est, başka bir yazara ait ama Nurullah Ataç'ın kendi kitabında yer verdiği bir söz. Ben bu sözü buraya ekledim çünkü bu sözü bu kitapta gördüm.
3) Ve son olarak her ne kadar bazı yerlerine katılmasamda bu denemeyi de, bu yazarı da ben çok sevdim. Çünkü çok samimi bir dille yazmış. Bir babanın evladına verdiği öğütler gibi samimiydi öğütleri. İki kardeşin dertleşmesi gibi içten bir şekilde, okurlarıyla konuşurcasına sayfalarla dertleşmiş. "Sihirli değneğim olsaydı da gitseydim" dediğim eski dönemler arasında bu adamın yaşadığı dönemde var artık. Onunla karşılıklı oturup, bir rakı eşliğinde, hayatını onun sesinden dinlemek isterdim. Dediğim gibi samimiyet var kelimelerinde. Deneme türü seviyorsanız bir şans verin derim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİTAPLARDAN ALINTILAR
RandomOkuduğum kitaplardan ilgimi çeken cümleleri yazacağım. Belki herhangi bir cümlede birileri kendini bulur ve o kitaba başlar. Şöyle bir girin çıkın bakın isterseniz. Bazı kitaplara kendim öz eleştiri de yapabilirim.