STEFAN ZWEİG & BİLİNMEYEN BİR KADININ MEKTUBU

290 26 17
                                    

# Daracık hayatları olanlar kapılarına gelen her yeni karşısında meraka kapılırlar.

# Yeryüzünde ki hiçbir şey kuytuluklarda ki bir çocuğun fark edilmeyen sevgisiyle karşılaştırılamaz.

# Sadece yalnızlık çeken çocuklar tutkularını bütünüyle dağılmaksızın koruyabilirler. Ötekiler duygularını başkalarıyla beraberlik atmosferinde gevezeliklerle harcarlar, yakınlıklarla köreltirler, aşk hakkında çok şey okumuşlardır, duymuşlardır ve aşkın ortak bir kader olduğunu bilirler. Onunla bir oyuncakmışcasına oynarlar, tıpkı ilk sigarasını içen erkek çocukları gibi onunla böbürlenirler.

# Bir tel gibi gergindim ve varlığının ona her dokunuşuyla tınlıyordum.

# Senin her sözcüğün benim için bir İncil ve bir dua yerine geçti.

# Uzun süren kaderim boyunca, bana kapalı kalan hayatının önünde hep yaptığım gibi, yine bekliyordum.

# Ama sen beni ancak cebinde taşıdığın ve karanlıkta sabırla senin saatlerini sayıp ölçen, yollarında sana duyulmayan nabız atışlarıyla eşlik eden ve senin acele bakışlarının saniyelerin tik taklarının ancak milyonda birinde yöneldiği saatin yayının gerginliğini hissettiğin kadar hissedebiliyordun.

# İnsanların arasında yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yoktur.

# "Memnuniyetle" dedim. Ve hemen o anda çabuk kabullenişimden bir biçimde şaşırdığının farkına vardım. Çünkü biliyorum ki kadınlar genel olarak içlerinde ki kendini verme arzusu ne kadar yakıcı olursa olsun, bu hazır oluş durumunu inkar etmek, ürkmüş gibi yapmak veya yalanlar, yeminler ve vaatler aracılığıyla önce yatıştırılması gereken bir öfkeyi oynamak alışkanlığındadırlar. Davete bu kadar sevinçle karşılık vermenin hayat kadınlarına veya saf, yeni yetme çocuklara özgü olduğunu biliyorum.

# Çünkü sen yalnızca kolay, oyun gibi görünen ve ağırlıktan yoksun olanı seversin. Bir kadere müdahale etmekten korkarsın. Kendini israf etmektir senin istediğin.

# İnsan, ölümün gölgesi üzerine düşmüşse eğer, artık yalan söylemez.

# Sen ki ancak özgürken nefes alabilen birisin, kendini bana herhangi bir biçimde bağlanmış hissederdin ve benden bu bağlılık durumundan ötürü nefret ederdin.

# Bizim çocuğumuz hemen şuracıkta, mumların titreyen ışıkları altında ölü yatıyor; Tanrıya yumruklarımı sıktım ve ona katil dedim.

# Zira senin iyi bir insan olduğunu, yüreğinin en derin noktasında hep yardıma hazır olduğunu biliyorum. Sen herkese yardım edersin. İstediği taktirde sana en yabancı olana bile.. Ama çok tuhaf bir iyilik seninkisi. Büyük ama aynı zamanda da tembel bir iyilik. Uyarılmak istiyor, gelip alsınlar istiyor. Sen ancak yardıma çağrıldığında, senden istendiğinde yardım ediyorsun. Hoşlandığın zevk aldığın için değil fakat utancından zayıflığından ötürü yardım ediyorsun. Ve senin gibi insanlardan bir şey istemek zordur. (21. Yüzyıl insanının iyilik anlayışı)

# Ve öyle sanıyorum ki beni ölüm döşeğimden çağırsaydın bile, yataktan kalkıp seninle gitme gücünü toplardım.

# İçim rahat ölüyorum, çünkü sen o ölümü uzaktan hissedemezsin. Ölmem sana zarar verecek olsaydı eğer, o zaman ölemezdim.

# Her şey, olduğu şekliyle iyiydi, her şeye rağmen.

----------------------------------

Sonsözde bulunan Ahmet Cemal'in yorumundan iki kesit paylaşmak istiyorum;

*Mektup boyunca kadının dile getirdiği şu söylemle karşılaşırız; "Sen beni asla tanımadın!" Oysa kadın ile erkek karşılaşmışlardır. Hatta birlikte olmuşlardır ve bu birlikteliklerinden bir çocuk dünyaya gelmiştir. Ama mektupta geçen bu cümledeki "ben", erkeğe delice aşık olan "ben"dir. Ve erkek onu bu niteliği ile hiç tanımamıştır. Onun için bu "ben" hayatına giren kadınlardan hiçbir farkı bulunmayan  bir bendir.

* Başka bir deyişle Zweig, bu metninde aşkın psikolojik çözümlenmesini yalnızca tek kişinin iç dünyasından yola çıkarak yapmıştır. Dikkat ederseniz bu cümleyi kurarken "taraflardan yalnızca bir kişinin iç dünyasından yola çıkarak" demedim; çünkü bu aşk öyküsünde "taraflar" değil, yalnızca tek bir"taraf" var.  Ahmet Cemal/2012

*68 sayfalık kısa ama sürükleyici ve anlamlı bir kitap. Bildiğiniz bütün aşkları unutun. Stefan'ın kaleminde canlanan ve okuyucunun hayal dünyasında yaşayan bu bilinmeyen kadın ile mutlak aşkın ne demek olduğunu öğreneceksiniz. Ve hayallere kapılmamanız için uyarıyorum. 21. Yüzyıldayız, bizler asla Bay R. kadar şanslı olamayacağız. Birileri sizi karşılıksız sevmeyecek ve hatanız olsa bile sizin için her seferinde "seni suçlamıyorum, sen de sakın kendini suçlama" demeyecek.
           

KİTAPLARDAN ALINTILARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin