on altı

104 5 1
                                    

"Öyküüü." Emir'in endişeli sesiyle rüyamın en güzel kısmında uyandırıldım.

"Nee?" Gözlerimi açmadan verdiğim cevap Emir'i pek tatmin etmişe benzemiyordu ki seslenmenin yanı sıra parmağıyla da dürtmeye başlamıştı.

"Öyküüü"

Sinirle atarlandım. "Ne var ne ne?"

Sesinden daha endişeli olan yüzünü görünce ben de endişelendim. "Noldu lan?"

"Kanka ben bi halt yedim yine." Yatağımda dikleşip hala daha dürtmeye devam eden parmağını tuttum.

"Çok merak ediyorum bugün kimin hayatına sıçtın Emir?"

Burnuma gelen yanık kokusuyla cümlemi değiştirdim. "Ya da kimin evine?"

"Kahvaltı hazırlamak istemiştik."

Çoğul ekini umursamadan hızla yataktan fırladım ve ışık hızıyla mutfağa koştum. Emir'in mutfağa girmesi dünyadaki en korkunç şeydi. Daha adam gibi yumurta kıramıyorken şef hareketleri yapmaya çalışıyordu ve haliyle mutfakta kıyamet kopuyordu. Serpil teyze anca yemek yapabilen birinin gözetiminde bir şeyler yapmasına izin veriyordu. O da su doldurmak falan...

Mutfağa girdiğimde hızla açık kalan musluğu kapatmak için koşuyordum ki ıslak yere basmamla Çağın'ın üstüne düşmem bir oldu.

Bir dakika, Çağın ne yapıyordu burda? Hem de üstsüz Çağın?

Çağın, Emir'in -benden sonra hehe- en yakın arkadaşıydı. Sık sık aynı ortamlarda bulunmamıza rağmen toplasan 10 diyolog bile geçmemişti aramızda. Bir samimiyetimiz yoktu anlayacağınız. Emir'in arada bahsettiği şeyler sayesinde hakkında bir kaç şey biliyordum sadece.

Kafamı kaldırıp Çağın'a baktım. Şaşkın bir şekilde gözlerime bakıyordu. Utanmıştım ve hala daha şokta olduğumdan üzerinden kalkacak gücü kendimde bulamamıştım.

"Günaydın." Sırıtarak söylediği cümle üzerine yüzüm 10 kat daha kızardı.

Ve daha sonra Emir'in sesini duydum. "Kanka yerler ıslak dik- amanın çok pardon hemen çıkıyorum." 10 kat daha...

Domates gibi olmuş suratımla Çağın'ın üzerinden kalkıp Emir'e döndüm. Eliyle gözünü kapatmış parmak arasından bizi izliyordu.

"Sen." dedim parmağımla Emir'i işaret ederek. Daha sonra parmağımı yerden kalkan Çağın'a doğrulttum. "Ve sen. Bana burda ne olduğunu anlatıyorsunuz. Sen niye çıplaksın?" Emir'e döndüm. "Ve bu mutfağın hali ne?"

Sakinliğim karşısında şaşırmıştım. İçten bordoya dönsem de dışarıdan sanki her gün kalktığımda yarıçıplak yunan heykeli gibi sarışın ve mavi gözlü çocuk görüyormuş gibi gözüktüğüme emindim. Sakin ol Öykü. Durumu değerlendirdikten sonra odaya gidip utanç krizi geçirebilirsin... Beş dakika...

"Şimdi kankim şöyle oldu. Ben sana ve Çağın'a kahvaltı hazırlamak istedim."

Lafını böldüm. "Senin yemek yapman yasak."

"Ya biliyorum ama Çağın yapmayı biliyorum dedi."

Çağın utanan ifadesinden çıkıp sinirle Emir'e baktı. "Sen tarifi ver ben yapacağım diyip bir şeye dokunmamam için beni tehdit eden sen değil miydin it." Sonra yine bana döndü ve kardeşini şikayet eden çocukmuş gibi parmağıyla Emir'i işaret etti. "Elimi bir şeye süresiye çığlık atıyordu herif. Ben de sen uyanma di-" Aniden lafını kesip duyamadığım bir şeyler mırıldandı ve yere bakmaya devam etti.

Emir Çağın'ın arkasına saklandı. "Şey... Öyle bir şey yapmış olabilirim."

Gözlerimi sinirle etrafta gezdirdim. Tezgahtaki sapsız tava gözüme çarpınca yüzümü sıvazladım ve kendimi sakinleştirmeye çalıştım. "Emir bu tavanın niye sapı yok?"

Çağın'ın arkasından çıkıp yerdeki tavanın sapını eline aldı. "Kanki videolarda krepleri falan tavayı sallayarak çeviriyorlar ya, ben de hep ondan yapmak istiyordum ama tavayı sallayınca tava düştü ve sapı elimde kaldı." Sağa sola çevirerek sapı incelermiş gibi yaptı. "Amaan bunlar da hep çin malı." Son sözünü söylerken tavanın sapını fırlattığı için sap mermer zeminde tiz bir ses bıraktı.

Derin bir nefes alıp 10'a kadar saydım ve yan yana dizilmiş azar yemeyi bekleyen iki çocuğa baktım.

"Sen niye tişörtsüzsün?"

Çağın bunu bekliyormuş gibi sinirle soludu. "Bu arkadaşım bir yerleri tutuşunca beni çağırdı hemen tavanın sapını takmam için. O kadar söyledim ocağı kapat diye ama kapatmamış. Ben sapı takmaya çalışırken arkama yaslanayım dedim bir baktım yanıyorum."

Emir birden gülmeye başladı. "Kanki çok komikti görmen lazım. Bir bağırıyordu. Sonra ben bunun üstüne sürahideki suyu attım ve tişörtü çıkarttırdım. O ara nasıl olduğunu anlamadığım şekilde annemin havlusu da yanmış. Sonra daha fazla bir şeyleri yakmadan seni çağıralım dedik."

"Ve ben o kadar sese uyanmadım?" Aksine son iki gündür çektiğim en rahat uykuymuş gibi gelmişti.

Emir 'bilmem' manasında ellerini iki yana açtı. Daha sonra da ellerini beline koyarak ortalığa umutsuz bir bakış attı. "Eee nerden başlıyoruz?"

Başlıyoruz?

Başlıyorsunuz.

Öykü | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin