10*

27 4 0
                                    

"Bu şeerli çocukla çuk dulanmayın." demişti dayım.

"Ne yani dayı biz şeerli değil miyiz?" demiştim beni, çiçeğimi, çıtkırıldımı, oburu göstererek.

"U başgaa siz başgaa, siz bizim köylüyüsünüz" dediğinde
"Benim anam da bu köylü dayı" diye cevaplamıştı bizim şeerli oğlan. Anne yerine ana demesi de kulağımdan kaçmamıştı. Bu şeerli oğlan bizi üzmüştü.

Karşıdan gelenin çiçeğiminin arkadaşı olduğunu idrak ettiğimde, elim ayağım bir miktar dolamaç olmuş olabilir. Kendimi hala mahcup hissediyordum.

"Abi nasılsın?" usulca karşımda durduğunda zihnime o akşamki abi deyişinin doluşmaması namümkündü.

"Abi! Abi! Çabuk eski çayırlığa"

Gecenin tam yarısı çalan telefonu açtığımda telaşlı bir sesle ilk bunu duymuştum. Soluk soluğa, bir yandan derin soluk alıp veren, bu arada zar zor iki kelimeyi toplayan bir haldeydi.

"Yabancılar girmiş köye." Gecenin tam yarısı, bir kız neden dışarıda bilmezdim. İki kız neden dışarıda daha da hiç bilmezdim. Ancak herkesin birbirini bildiği bir yerde bilmeye gerek de görmezdim. Görmem gerekirmiş.

Duyduğum söz beynimi uyuştururken telefonla evden fırlamayı akledebilmiştim. Yanımda gelen şeerli, "ne oluyor" sorusuyla beni devamlı muhatap kılan güzelim. Ona evde kalmasını söylerek şıpıdık terliklerle yola düşmüştüm. Bir yandan karşımdakiyle konuşuyordum. Fazlaca korkmuş haldeyken telefonu kapamaya cesaret edemedim. Çok geçmeden döndüğüm köşenin az ilerisinde denk geldik. Eve gitmesini, varınca güzelime vermesini söyledikten sonra koşarken de telefon kulağımdaydı. Birkaç dakika içinde güzelimin sesi telefona fısıldanınca, birkaç söz deyip kapatmıştım.

Birkaç dakika ve birkaç dakika sonra işte eski çayırlıktaydık. Az top oynamadığımız, eski hayırların yapıldığı tarla. Çiçeğimin ismini bağırarak aramaya başlamıştım. Karanlıkta, iki ışık arıyorduk. Toprak yoldan suyu azalmış çayın yanına indiğimde onu görmem fazla vakit almamıştı. Adeta kanadı kırılmış bir kuş gibiydi. Şeerlinin hırkasını üstüne sarması, bacaklarında derman kalmadığını anlamamız sonucu kucağıma almam...

Hepsi, her şey, çiçeğimin arkadaşı tam karşımdayken, tam karşımda yaşanıyordu. Ne konuştuğumuzu dahi fark etmediğim diyalogumuz bittiğinde, biraz kalakaldım. Bir müddet yolun ortasında durduktan sonra, geldiğim yöne dönerek eski çayırlığa adımladım.

şikeste-balHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin