8. BÖLÜM ''ACI GERÇEKLER''

28 4 0
                                    

#2 GÜN SONRA#

Gözlerimi açtığımda tavanımdan sızan güneşin gülümsetici ışığıyla karşılaştım. Uzun zamandır ilk defa gülerek uyanıyordum. Bunun sebebi sadece güneş değildi tabii ki. Videolarım çok beğenilmişti, Dans Fabrikası'nda artık hoca idim ve bugün anne ve babamı ziyaret edecektim. 1 ay boyunca onları görmemiştim. İçimde ki özlem ciğerlerimi yakıp beni oksijensiz bırakacak kadar yoğundu. Onlara kızgındım ama ne olursa olsun onlar benim ailemdi. Zaten bir süredir para biriktiriyordum, Dans Fabrikası'ndan alacağım maaşı da hesaba katarsak anne ve babama maddi açıdan yardımda bulunabilecek ve böylece evime geri dönebilecektim. Bu düşünce beni, bütün dişlerimi gösterecek kadar gülümsetti. Yataktan çıkıp bir güzel gerindikten sonra kısa bir duş aldım. Üstümü giyinip saçlarımı taradıktan merdivenlere yöneldim. Aral da odasından çıkıyordu.

"Günaydın." deyip kocaman bir gülümseme yolladım. Ah evet, onun tam bir ukalalık abidesi olduğunu unutmuştum. Hâlâ benimle derdinin ne olduğunu bilmediğim bakışlarını üzerime yolladı, ve ben olduğunu anlamadan aşağı indi. Ben de onu takip ederek aşağı indim. Kahvaltı hazırdı. Aral ile oturup Aysel Hanım ve Kemal Bey'in gelmesini bekledik.

"Bir şey sorabilir miyim?" diye kibarlık yaptığım da bıkkınlık içeren yüzünü bana çevirdi. Sabahları huysuz oluyordu, bunu artık biliyordum. Onu yavaş yavaş tanıyordum. Üstelik bunun için hiç bir çaba sarf etmeden.

"Saçma bir şey ise şu zeytini burnuna sokarım." Ufak çaplı, komik olduğunu sandığı tehdidini görmezden gelip konuşmama devam ettim.

"Sence videolarım iyi miydi? Yani Dans Fabrikası'nı hak ediyor muyum?"

"Daha iyilerini gördüm. Çok daha iyilerini."

"En iyisi olduğumu iddia etmiyorum zaten. Ama olacağım. Bu benim için çok güzel bir fırsat."

"Şuan güzel bir kahvaltı yapmak varken senin istikbalin hakkında konuşmak içimi karartıyor. Zeytinleri burnuna sokmama ramak kaldı." Beni yetersiz görüyordu. Dans Fabrikası'nı hak etmediğimi düşünüyordu. Acaba herkes mi böyle düşünüyordu?

''Hak etmediğim bir yerde değilim. En iyisi ben değilim ama en kötüsü de değilim. Çok çabalıyorum. En iyisi olmak için her şeyi yaparım." dediğimde gözlerini gözlerime sabitledi.

"En iyisi olmak için büyük bir şey yaptın zaten. En büyük rakibini eledin. Hak etmediğin bir yerdesin. Bir başkasının tahtında çok fazla oturamazsın, bunu unutma." Tabii ki dediklerinden hiç bir şey anlamamıştım. Kafam allak bullak olmuştu.

"Ne demek ist..."

"Günaydın çocuklar." Aysel Hanım ve Kemal Bey gülümseyerek masaya oturdular. Ben de onlara eşlik ederek gülümsedim. Aral'ın dediklerine rağmen keyfim hâlâ yerindeydi. Kahvaltıdan sonra hemen evden çıktım ve otobüs beklemeye başladım. Otobüse bindiğimde annemi arayıp haber vermeyi düşündüm ama sürpriz yapmayı tercih etmiştim. Giderken ona en sevdiği pastayı almayı da ihmal etmemiştim. Güzel bir çay demler ve yerdik. Sonra da babama bütün pastanın bittiğini haber veren bir mesaj atar ve onun da gelirken çiğköfte almayacağını bildiren mesajıyla karşı karşıya kalırdım. Ama günün sonunda ben ona pasta ayırmış ve o da baba çiğköfte almış olurdu. Anılar zihnimi meşgul ederken kocaman gülümsediğimi farketmemiştim bile. Yol boyunca telefonumda anne ve babamla olan fotoğraflarıma baktım. Otobüs yolculuğum sona erdiğinde mahallemin geniş sokaklarında olmanın verdiği huzurla baş başa kaldım. Eve ulaşmak için bir kaç sokak yürüdükten sonra binanın içine girdim ve kapıya yaklaştım, derin bir nefes aldıktan sonra zile bastım. Kapı açıldığında elimde ki pastayı havaya kaldırdım.

UMUTNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ