*******
"Sadece benim," dedi tekrar. "Artık durabilirsin."
Bazı insanlar mucizelere inanırdı. Yoongi onları hiç anlamazdı. Oysa şimdi burada dikilmiş, elindeki binlerce olasılıktan birinin gerçekleşmesini umuyordu.
*******
Çvr/Notu: Herkese merhaba! Uzun bir aradan sonra attığım için ve hikayemiz karışık bir kurgu içerdiği için, %100 keyif almak istiyorsanız bölüme geçmeden önce en baştan okumanızı tavsiye ederim. Hikayenin fragmanı da var artık, henüz izlemediyseniz giriş bölümünden izleyebilirsiniz. Uzuun ve aklınızdaki soruların çoğunu cevaplayacak bir bölüm bu. Hepinize iyi okumalar!
Yzr/Notu: Bu bölümde şiddet, korku ve cinsellik içeren sahneler vardır.
*******
BÖLÜM 6: PHOENIX (ANKA)
Yoongi küçükken bir keresinde, puslu bir ikindi vaktinde, evinden biraz uzaktaki bir tepeye tırmanmıştı. Yaklaşan yağmur bulutlarıyla güneş bir araya geldiğinde ortaya çıkan garip ruhani hava ile birlikte, her yer bulanık yeşil renginde gözüküyordu. Yoongi tırmanırken ağaçlar yağmur damlalarının ağırlığıyla eğilmişti. Uzaktan yaklaşan yağmuru görebiliyordu, kocaman gri bir kütle tembelce tepeye doğru süzülüyordu. Hava kapalı ve boğucuydu, ama ağaçların arasındayken dünya hala yeşildi ve kendine düzgün bir korunak bulmaya koşacak zamanı yoktu.
Yağmur nihayet bastırdığında çimenleri yere yatırmış, Yoongi'yi titreterek uğuldamıştı. O zamandan beri öyle bir fırtına görmemişti. Şimdi, burada, şehirlerdeki fırtınalar hiç bu kadar çarpmazdı. Uzun binaların, betonun ve camın arasından yontulmuş ve yumuşamış olurdu.
Şehirdeki fırtınalar parmağınıza kıymık batması gibi yumuşak batardı. Asla suratınıza tekme atmazdı.
Bunun aksine.
Yoongi Hayalet'in peşinden dışarı koşarken, deponun dışındaki hava çoktan karanlık enerjiyle çatırdamaya başlamıştı. Seokjin de onu takip etti, tam arkasına gelince saniyelik olarak duraksadı, sonra karşısındakini vurmakla tehdit ederken genizinden bağırdı.
Yoongi onun ateş etmeyeceğini biliyordu.
Şimşek çakmasıyla gök ikiye yarıldı ve yağmur ani bir patlamayla gökten boşalmaya başladı. Yoongi bakışlarını kukuletalı figürde tuttu. Bakışlarını orada tutmaya, ayaklarını hareket ettirmeye, zihnini de hiçbir şey düşünmemeye zorladı.
Seokjin vahşice bir tarafa doğru ateş etti, değmeyeceğine emin olacağı kadar uzaktan. Hayalet bunun üzerine yönünü değiştirdi. Yoongi Jin'in ne yaptığını anladığında dişlerini gıcırdattı. Jin tekrar ateş etti, bu sefer öbür tarafa, aniden ve uzağa. Sonra bir kere daha. Ellinci ateş edişinde, oyunu kazandılar.
Hayalet'i kapana sıkıştırdılar.
Yoongi durdu, derin nefesler alıp birkaç adım ötede dikildi. Yağmur Hayalet'in etrafından bükülerek teğet geçiyordu. Parmakları elektrikle çatırdıyordu. Elektrik topu avucunun içinde büyüdü, büyüdü, yoğun ve sıcak bir topa dönüştü. Yoongi onun tek fırlatışla burayı talan edebileceğini biliyordu, yakından bakmasına gerek yoktu. Durduğu yerde bir krater oluştu, etrafına güçlü bir ısı yayıyordu. Yoongi'nin arkasındaki depoyu elinin tek hamlesiyle ıslak bir pirinç kağıdı gibi bükebilirdi, ya da Seokjin'i kömür parçalarına ayırabilirdi. Hepsi göz açıp kapayıncaya kadar olup biterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Murmuration | taegimin
Fantasi[Türkçe Çeviri] Park Jimin, Seul metropolündeki en hareketli polis departmanında çaylak bir dedektifti. Kendisine çözülememiş eski bir davayla uğraşan suratsız ve içine kapanık polis olan Min Yoongi'yle çalışması gerektiği söylendiğinde, çalışacakl...