Karanlık

26 2 0
                                    

Bazı anlar vardır ne kadar kaçmaya, saklanmaya çalışırsan çalış seni içine haps eder.  Nefes alamazsın,  bağıramazsın,  ağlayamazsın.  Sadece durur öylece izlersin,  teslim olursun zamana. Tam da öyle bir andaydım. İç sesim bile susmuştu.  Kalbim,  mantığım bile hareketsiz. Karşımdaki yabancıdan asılı kalmış gibi. Uçurumdan baş aşağı sarkıtılmış, onun beni yukarı çekmesini bekler gibi. Tek bir gece ne kadar korkutucu ola bilirdi ki. 

"Eeh,  daha seni ne kadar bekleyeceğiz be" ağzımı eliyle tutan adam konuştu sonunda. 
Oysa sigarasını bitirip,  yere attı ve onu ayakkabısının ucuyla ezerek yavaş adımlarla arabasının kapısına yaklaştı. Korkmuştum, ama anlamsızca ona güven hissettim ediyordum. Beni kurtaracaktı.
Gidiyormuydu yoksa?  Vaz mı geçmişti? Beni kurtarmak için bir sebebi yoktu ki. Çırpınmaya başlamıştım yine.
"Sen de bir uslu dur lan" yüzüme gelen tokatla irkildim. Göz yaşlarım daha hızlı akıyordu. Arabadan bir kağıt parçası alıp indi, bakışları fazla ürkütücüydü.
"Çek yazacağım. Bankadan alırsınız. Önce kız. " Başıyla beni işaret etti.  Çeki oralara yakın bir yere koyarken, kolumdan tutan adam hızla beni ona taraf itti.
Yere kapaklanmamla birlikte ayağımı çok fena incitmiştim. İnilti koptu ağzımdan,  gözyaşlarım durmadan akıyordu, dizlerim,  ruhum, kalbim çok acıyordu.
Arkama baktığımda babamın orada olmadığını gördüm.
Öksürerek " Bu kızda 1 milyonluk ne var, be abi? " diye göz kırptı isminin Nejat olduğunu bildiğim adam.
" Ee görmüştür bi şeyler, Çakır boş verelim"
" sikerim ikinizin de belasını lan,  defolun gidin. " o kadar sert konuşmuştu ki,  en sessiz geceden bile daha ürkütücüydü.
Sokak ortasında ikimiz kaldığımızda,  yanıma gelip bacağımdaki yaraya dokundu. Sessiz küfrünü duymuştum. Ağzımdan bir inilti döküldü karanlığa..
"Beni neden kurtardın? Kimsin sen?  Benden ne istiyorsun? " elimde olmadan ondan korktuğumu fark etmiştim.
"Çok soru soruyorsun,  bin arabaya. " Kolumdan incitmeden tutarak beni ayağa kaldırdı. "Beni bırak,  senle gelmeyeceğim. "
O an gülümseyişindeki kibri duya biliyordum. " Seni satın aldım, anlıyormusun, benimlesin artık. 1 milyon borcun var bana. " durdu ve ölümcül bakışlarını gözlerime dikip, sert bir tavrla " borcunu ödeyince gidersin" kolumdan tutduğu gibi, beni arabanın ön koltuğuna oturtdu.
Arabayı çalıştırınca bana aniden  baktı ve gözlerindeki öfkenin ne olduğunu anlamadan araba yolda çığlık atarak hareket etmeye başlamıştı.
Yolu boyu konuşmadım. Konuşmadı. Kimdi neydi bilmiyordum. Neden şu an bunlar yaşanıyor bilmiyordum. 1 milyonu nasıl öderdim bilmiyordum. Zihnim tamamen bir birine sarmaşık gibi dolanmış sorulardan ibaretdi.

"Beni nereye götüreceksin?" ağlamaktan sesim cılızlaşmıştı.
"Yeni hayatın" sesi kararlıydı.
"Benim hayatım burası" aniden arabayı frenleyince öne doğru savrulmuştum. Saçlarımı pnümden çekip ona baktım.
Karanlık gözleri öfke doluydu.
"BurasıyDI ama artık bitti." her harfe ayrı baskı yaparak konuşmuştu.
"N-neden? Kim olduğunu bile bilmiyorum." hıçkırıklarımı durduramıyordum artık.
"Ecelin, Eylül, ecelin" söylediği lafla irkilmiştim. Korkmama yetecek kadar ürkütücüydü. Gözlerini kapatıp sakinleşmek ister gibi nefes aldı. Parmakları direksiyonu sıkmaktan bembeyaz olmuştu.  Neye bulaşmıştım ben?
"Daha fazla soru sorarsan, daha fazla canın yanar. Sus ki, canını yakmayayım. Kim olduğumu da az sabr et öğreneceksin."
Bakışları hala sertti ama az önceki kadar öfke dolu konuşmuyordu.
"Peki adım? Adımı nerden biliyorsun?" korkudan sesimdeki titremeye aldırmadan sormuştum bunu.
Duygudan yoksun bakışlarında gariplik vardı anlayamadığım bi gariplik.
" Ben senin hakkındaki her şeyi Biliyorum ,Eylül. Sabr et sen de beni hatır-" bi anda kafsını sallayıp cümleyi toparlamaya çalıştı.  "yani tanıyacaksın."
Bi an şok geçirir gibi oldum.
"Yani biz defalarca karşılaştığımız ve çarpıştığımız zaman..." ellerimi saçlarımın arasından geçirip " Allah kahr etsin seni" sesimi yükseltmiştim. Bileğimi yakalayıp beni kendine yaklaştırdı. Yüzlerimiz arasında millim mesafe kala gözlerimi kapatmamak için direndim. Bir şey söyleyecek gibi oldu, sonra bir anda vazgeçip kolumu hızla bırakınca, kapıya çarptım. O sırada arabayı çalıştırmaya başlamıştı bile.
" O sesini bir daha yükseltirsen canın çok yanacak." yüzüme bakmadan konuşmuştu.

Pencereden dışarıyı seyr etmeye başladım. Hafif yağmur vuruyordu camlara. Üşümüştüm, korkmuştum ve yalnızdım.
Tüm hayatım tek bir gecede tepetaklak olmuştu. Sessizliği bozan telefonum oldu. Kahretsin sessize almayı unutmuştum. Telefonu çantamdan çıkarıp elime alacağım sırada, benden önce davranıp, çantamı pencereden dışarı fırlatdı.  Şokun etkisinden uyanıp, ona doğruldum.
" Ne yaptığını sanıyorsun sen?" gözlerim berele kalmıştı.
"Gideceğin yerde hiç bir şeye ihtiyacın olmayacak." sesi fazla uzaktı, soğuktu.
"Aklımı yitireceğim. Nasıl bir pisikopatsın sen?" kafamı ellerimin arasına almış öfkeyle bağırıyordum. Ani bir fren yapınca irkildim.
" İn" ifadesi fazla ürkütücüydü.
"İn dedim duymuyormusun?" Yüzüme bakmıştı bu kez. Sesi geceyi bile delecek kadar soğuktu.
Arabadan inmemle etrafıma bakındım. Yol çok karanlıktı. Tek bir ışık bile yoktu. Kaçarsam nereye kaça bilirdim ki. Issızdı buralar, en az onun kadar ıssız.
O da benimle beraber indi.
" kaç hadi, kurtar kendini pisikopat birisinden. Sana asla vermeyeceğim fırsatı şimdi veriyorum."
Üstüme gelerek konuşmuştu. Çok sinirliydi. Allah aşkına neden, kimdi ki bu. Kaçamazdım. Kaçarsam muhtemelen 1 saate kalmaz cesetim bulunurdu. Ya da o bile bulunamazdı. Köpek havlamasıyla irkildim ve arabanın kapısına sindim.
Öfkeli adımlarla yanıma gelerek, omuzumdan tutup, sırtımı göğsüne dayadı. Kulaklarım eğilip konuşurken tenime değen nefesi ürpermeme neden oluyordu.
" Bak, her yer nasılda karanlık, değil mi? Hiç ışık yok. Gidersen öleceğini, ya da başka şeyler olacağını bilecek kadar akıllısın. "
Beni aniden kendine çevirince araba ile onun arasında kaldım. Eğilip gözlerime baktı. Karanlığını görüyordum. Geceye meydan okuyordu.
"Hayatta kalman için bana ihtiyacın var. Aksi takdirde ölürsün. Ha, umrumda mı? Hayır. Ama böyle ölmene izin vermeyeceğim. Bu kadar kolay olmayacak. " Sonda gözyaşlarım serbest bırakmıştı kendini. Yutkundu.
" Tüm bu karanlık, sessizlik korkutuyor değil mi seni?" alaycı bir gülüş belirdi yüzünde. Gamzelerini o an fark etmiştim.
"İnan bana, Eylül beni tanıdığın zaman tüm bu karanlığa şükr edeceksin."  Bacaklarım titriyor, artık ayakta bile dayanamıyordum.
Daha da yaklaştı, yaklaştı.. Gözleri derinlerime nüfus ediyordu. Bir şey hatırlamış gibi aniden uzaklaştı benden.
"Şimdi gidersen hit. Seninle kaybedecek vaktim yok." Sorar gözlerle bana baktı.  Cevabımı bildiği için mi, bu kadar rahattı, yoksa gerçekten umrunda olmadığım için mi?
" İyi, bin şu arabaya. Ve sesini kesmez de bir daha bağırırsan, seni şu karanlığa gömerim , Eylül, duydun mu beni. " Sadece başımı sallamakla yetindim.
"Adını de bari." o kadar şeyin ardından sözlerim o kadar anlamsızdı ki. Dalga geçer gibi.
"Aras" dedi umursamazca. Aras. Bu adı çok severdim eskiden. Uzak hatıralarımı canlandırsa da şu an onları düşünecek halde bile değildim.

10 dakika daha gittikten sonra araba durunca geldiğimizi anlamıştım. Sessizlik hakimdi aramızda. Aras arabadan inince ben de hemen indim. Sessiz ormanlık bir alandı burası. Karşımda küçük bir ev vardı. Bana aldırmadan eve doğru yürüdü ve kapıyı açarken, bıkkın bir ifadeyle arabanın karşısında dikilmiş bana baktı.
" Davetiye mi bekliyorsun? Eğer öyleyse geceyi bahçede geçireceksin."
İçeriye girmiş, kapıyı ardından açık bırakmıştı. Gözlerimi devirdim.
Peşinden gidip kapıyı kapattım. Burası çok güzel bir evdi. Küçük ama şirin. Beyaz mobilyalarla döşenmişti.
" Geceyi burada geçireceğiz. Uyu, sabah erken yola çıkmalıyız" kanepeye uzanmış, gözlerini kapatmıştı.
" Ben nerede uyuyacağım peki?" kısık sesle sormuştum, ne de olsa yabancıydı ve çekiniyordum. Gerçekten hiç halim kalmamıştı.
" İçerdeki odada, gürültü yapma da git uyu."
Bana söylediği odaya geçerken içimden küfr etmiştim. Ah, içimden mi sahi?
"Yakıştıramadım, ufaklık." arkamdan seslenmişti. Kahr etsin bu adam gerçekten beni yıldırıyordu. Bir kaç gün daha sabr edip elbet kaçmanın bir yolunu bulacaktım. Ama tüm bunların neden yaşandığını ve bu adamın kim olduğunu öğrenmeden gitmeyecektim. Kendimi hemen uykunun kollarına bıraktım. Fazla zor bir gün geçirmiştim ve bedenimin sonsuz bir uykuya ihtiyacı vardı.



SİYAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin