Yine karanlık odalardan birindeyim. Ölüme daha çok yaklaşıyorum sanki. Alıştım artık bunlara. Ölüme bir adım daha yaklaşmaya.Bana işkence çektirmelerine. 2 gün boyunca aç ve susuz kalmaya. Bedenim artık yorgun düşmüş olacakki duvara yasladım. Herşey artık çok ağır geliyordu. Dört duvar arasına tıkılıp kalmak canımı daha çok yakıyordu.
Aslında canımı daha çok yakan şey on sene önce beni bir yetimhanenin kapısına bırakıp giden anne ve babamdı. Onlara olan öfkem gün geçtikçe daha çok artıyordu. Ama bazende özlüyordum. Şuanda olduğu gibi.
Yıllarca kendime neden diye sordum. Neden beni bıraktılar? neden beni bu iğrenç yere bırakıp gittiler?
Başım dönüyordu. Herşeyi bulanık görmeye başladım. sanırım bu kadar fazla işkence ve acıya bedenim dayanamadı. Ama bu kimin umrundaki. Benim ölüyor olmam kimin umrunda. Ben sevgisiz büyüyen bir çocuktum. Hergün elinde sopayla döven bir kadın. Ardından elinde kırbaç olan ve yetimhanedeki bütün kızlara sarkan o pis adam. Ve benden nefret eden müdür.
Bazı aileler gelip bize bakarken - hangimizi evlatlık alayım diye seçerken- müdire hanım melek oluyordu. Bizi çok seven, çok önemseyen bir kişi haline bürünüyordu. Tabiki diğerleride. Fakat onlar gittikten sonra asıl işkence başlıyor.
Ayak seslerini duydum. İşte yine başlıyoruz. Dayan bedenim. Buradan çıkmaya çok az kaldı.
" Seni pis cadı. Yediğin dayaklar yetmedimi ha! Tekrar ister misin" diye pis pis sırıtarak girdi içeri bizim KALTAK müdiremiz. Saçımdan tuttuğu gibi yerde sürükledi. Canım artık o kadar çok acımıyordu. Hissetmiyordum bile alışmıştım bunlara ve daha fazlasına.
" Yürüü! Senden kurtulmama sadece 1 hafta kaldı. O yüzden bir daha seni göremeyeceğim için biraz acı çek güzelim." dedi ve yine pis pis sırıttı.
Elindeki kırbacı açık sırtıma defalarca vurdu. Ağlamıyordum. Bağırmıyordum. Sanki bedenim bunu bir tür uyuşturucu gibi algılıyordu. Çünkü buraya geldiğim günden itibaren her gün, her saat, her saniye beni dövmüşlerdi.
Karnıma defalarca tekme attı. Sonra beni yakamdan tutup havaya kaldırdı ve yüzümün tam ortasına sıkı bir yumruk geçirdi. Hımm yeni teknikler öğrenmiş sanırım.
"Salak kız neden ağlamıyorsun" diye bağırdı. Ağlayamıyorum. Ölüyorum ben ama kimse bilmiyor.
Bana dafalarca vurduktan sonra yine o karanlık yere hapsetti. Duvara yaslandım. Soğuk olmasına rağmen üşümüyordum. Birşeylerin ters gittiğinin farkındaydım. Ölüyor olabilirmiydim? Gözlerimi sımsıkı yumdum. Uyumak istiyorum. Sadece uyumak.
Gözlerimi açtığımda gözüme gelen güneşten dolayı tekrar kapatmak zorundaydım. Kokusundan hastahanede olduğumu farkettim. Neden gelmiştim ki?
Kapı açıldı ve içeri çok hoş görünen bir kadın girdi.
"Günaydın Derin. Kendini nasıl hissediyorsun" dedi. Cidden kendimi nasıl hissediyordum? Yok olmaya hazırlanan biri mi? Yoksa herşeyin üstesinden gelebilecek bir kız mı?
"İyiyim. Teşekkürler. Neden buradayım?" diye sordum. Gerçekten iyimiydim bipemiyorum. Sonra içeri sevgili müdiremiz(!) girdi.
"Ahh canım noldu sana böyle. İyi misin Derincim. Ahh doktor hanım neyi var kızımın o iyi değil mi? " dedi yine yapmacık hareketleriyle beni kızı (!)yerine koyarak.
"İyi olacak fakat çok iyi bakılması gerekiyor. Aksi taktirde herşey daha kötü olabilir." dedi. Anlamadım. Neden çok iyi bakılmam gerekiyordu ki. Hah! Bu kadın mı bana çok iyi bakacaktı. "Tabikii. En iyi şekilde bakarım ben ona siz hiç merak etmeyin." diyen müdiremize gözlerimi devirdim. Salak kadın. Çok iyi bakacakmış. Doktor bana dönerek "sen biraz dinlen tatlım. Fatma hanım biraz konuşabilir miyiz?" dedi ve ikiside odadan çıktı.
Ne söyleceğini çok merak ediyorum. Kolumdaki serumu yavaşça çıkarttım ve sessizce kapıya doğru yürüdüm.
"Fatma hanım Derin kan kanseri. Tedavi için çok geç kalınmış. Küçüklüğünden beri var sanırım ama etkisini daha yeni göstermiş. Hastahanede kalıpta tedavi edilemez. Edilse bile vücut tepki göstermez çünkü kanser çok ilerlemiş ve geri dönüş yolu kapanmış. Derinin asla üzülüp stres yapmaması lazım ve çok iyi bir şekide bakılması, asla hasta olmaması gerekir aksi taktirde durumu daha kötüye gidebilir.Size şunu söylemeliyimki Derinin yaşayacağı en fazla 3 senedir. Daha fazla yaşarsa bu bir mucize olur. Ara sıra kontrollere getirmelisiniz-"
Duyduklarım karşısında ağzım açık kaldı. Doktor bir sürü şey daha söylemişti fakat onları beynim algılayamadı. Ölüyordum. Ve sadece 3 senem kalmıştı. Yetimhaneden çıkıp kendi hayatımı kuramadan, birine aşık olamadan, herşeyimi paylaşabileceğim bir dostum olamadan ölücektim. Duvara yasladım. Gözümde biriken yaşlar teker teker aktı. Gözlerim kararıyordu ve işte yine o nefret ettiğim karanlık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM ÖPÜCÜĞÜ
Teen FictionSevdiğinin kollarında ölmek, Gözlerine bakarken, kokusunu içine çekerken gözlerin yavaşca kapanır ve sonsuzluk dediğimiz uykuya dalarsın.