Gözlerimi açtığımda karşımda bana sinsice bana müdiremiz duruyordu. Bana niye öyle bakıyor bilmiyorum. Tek bildiğim hayatımı yaşayamadan ölücek olmamdı.
"Demek senden kurtuluyorum. Ne kadar güzel. Ölücek olman. Ölmeden önce seni bir kez daha dövmeliyim. Saçlarını elime dolayıp çekmeliyim. Ahh seni çok özleyeceğim ufaklık." diyen sevgili müdiremize (!) karşı çok nazik bir şekilde " bende sizi özleyeceğim Fatma hanım" dedim. Neden nazik oluyorsam! Ama bu onu deli eden tek şey. Benim, o ne yaparsa yapsın her defasında nazik olmam. "Hadi ama yapma. Yine mi nazik olucaksın? Ölüceksin kızım ne nazikliği." dedi.
"Kadın haklı kızım ne nazikliği. Yol şunun saçlarını" diyen iç sesimi bastırdım.Sesinden sinirlenmeye başladığı anlaşılıyordu. Salak kadın. Onca zaman onu sinir etmek için uğraştığımı bir türlü anlayamadı. Hoş anlamasınıda beklemiyorum. "Ölücek olmam size karşı nazik olmam gerektiğini değiştirmez" dedim sakince. Yanıma yaklaştı saçlarımı eline doladı ve hızlı bir şekilde çekip "Bakalım Seni kapı dışarı ettiğimde bu kadar nazik olabilecek misin ufaklık." dediği şey üzerine ağzım açık kaldı. Daha 1 haftam var. Bu kadar vicdansız olamaz değil mi? Ahh kimi kandırıyorum ben!! Tabiki vicdansızın teki!
"A-ama 1 haftam var daha. Ayrıca kalıcak bir yerimde yok." dedim sevimli gözükmeye çalışarak. "Orası beni hic ilgilendirmez küçük hanım." dedi ve devam etti " sana iyi bir haberim var. Hadi yine iyisin bak seni ne zaman kapı dışarı edeceğimi söylicem. Bak bunu kimseye yapmam." dedi ve kahkaha attı. Kaşlarımı yukarı kaldırdım ve "ne zaman" diye sordum kısık sesle. "Hastahaneden çıktığın zaman" dediği şeyle olduğum yere çivilendim. "Ha bu arada sakın eşyalarını almaya gelme çünkü onlar artık yok. Çöp oldular. Eşyalarının arasında bir kolye buldum güzel diye çöpe atmadım. Onun yerine o güzel kolyeyi sattım. Ne kadar güzel değil mi? " dedi ve yine kahkaha attı.
O-o sattığı kolye annemin bana taktığı kolyeydi. Bebekken boynuma takmıştı. Onu hiç çıkartmamıştım. Sevgili müdiremiz(!) onu görene kadar. Üzülsem mi sevinsem mi bilmiyorum. Onlardan bana kalan tek şeydi artık oda yok. Onları hatırladığımda boğazım düğümleniyordu. Hatırlamama sebep olan tek şey kolyeydi. Artık oda olmadığına göre onları hatırlatan birşeyde kalmamıştı.
"Teşekkür ederim Fatma hanım bana çok yardımcı oldunuz." dedim yine nazik davranarak. Saçımı hala tutuyordu. Elini yanaklarıma getirip sıktı ve " bana bak seni küçük şırfıntı zaten ölüceksin bari son anlarında benle iyi geçin yoksa seni gebertirim.!" dedi bağırarak.
O sırada kapıdan içeri doktor girdi ve bizi gördüğünde Fatma hanım hemen elini çekti, doktorda yanımıza gelip " siz ne yapıyorsunuz!" diye bağırdı. " size ne be! Karışma doktor! İşini yap!" diyen Fatma hanım rahat bir şekilde arkasındaki koltuğa oturdu.
Doktor, Fatma hanıma laf yetiştirirken bir şeyi yeni fark etmiştim. Doktorun boynundaki kolye. O-olamaz. O benim kolyem. Ama onda ne işi var ki. Ben düşüncelerimle boğuşurken Fatma hanım Odadan çıkmıştı. Doktorla yalnızdık. Bi süre ikimizde konuşmadık. Sessizliği bozan doktor oldu.
"Ne zamandan beri sana bu şekilde davranıyor tatlım?" dedi yumuşak bir sesle. Derin bir nefes aldım. "Yetimhane kapısına bırakıldığım günden beri." dediğimde doktorun yüzü birden değişti. Bembeyaz oldu. Dondu kaldı. Birşey oldu diye çok korktum ki birden " peki nasıl katlandın?" diye sordu. Bana acıyordu. Bunu görebiliyordum. Yeniden derin bir nefes aldım.
"Bilmem. Bir şekilde katlanıyorum işte. " dedim. Bakışlarımı yere indirdim. "Peki şimdi nerede kalacaksın?" dediğinde bakışlarımı yerden kaldırıp kadına baktım. Biliyordu. Gidecek bir yerim olmadığını. Peki neden soruyodu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM ÖPÜCÜĞÜ
Genç KurguSevdiğinin kollarında ölmek, Gözlerine bakarken, kokusunu içine çekerken gözlerin yavaşca kapanır ve sonsuzluk dediğimiz uykuya dalarsın.