~18~

271 19 6
                                    

Eveet uzun bir aradan sonra yeni bölüm umarım beğenirsiniz. Her neyse konum şu ki eski bölümlere falan baktım. Çok yazım hatası ve birkaç yerde mantık hatası var. Kitabı düzenlemeye alacağım. Eğer emektar bozulmassa bu kitabı final yaptıktan sonra diğer kitaplarımı da düzenleyeceğim.

~3 gün sonra~

Zorlamalar.. Bıktım artık. Sabahtan beri hizmetçi kızlar yemeğe çağırıp duruyorlardı. Kaç kere gelemeyeceğimi söylesem de biri gidiyordu biri geliyordu. Ne yani rahatsız olduğumu söyleyemez misiniz? Üç gündür herkes yedikten sonra gizlice yemek odasına gidip yiyordum. Her neyse şuan tam olarak;

Yatağım da sırtımı duvara yaslayarak telefonum dan candy crush oynuyordum. Bir günde yirmi bölüm bitirmiştim sıkıntı dan..Herkes doğal olarak mutluydu. Tabi ben hariç. İçim içimi yiyordu, sıkılıyordum, dışarı çıkma isteği yoktu. Kafamı dağıtmaya çalışıyordum.

Artık candy crushtan çıkma ve kendimi dışarı atma kararı verdikten sonra elime siyah parmakları açık eldivenimi giydim. Üstüme de siyah hırkamı giyip sarayın koridorların da yol almaya başladım.

Herkes yemeğini yeyip dışarı çıkmışlardı. Nedir bu neşe anlamıyorum. Yani alt tarafı Tanrıların ve Tanrıçaların yaşadığı heryeri altın dan olan büyük sarayı, göz kamaştıran güzel bahçeleri, büyük ve yaprakları yemyeşil gür ağaçlar dan oluşan ormanları ve daha bir çok güzellikleri olan bir gezegendeyiz.

Eski ben olsa şuan burada neler yapmazdı.. Heryeri gezer, kitaplar bitirir, Asgard halklarına küçük küçük şakalar yapar ve o güzel çiçeklerin kokusunu içine doya doya çekerdi.. Bunların hiçbirini yapasım yoktu ama sıkılmıştım ve hava almam gerekiyordu.

Bir kaç muhafızın yanından da geçtikten sonra sarayın kapısına varmıştım. Derin bir nefes çekmiştim içime. Yenilmezler sarayın arka taraflarındaydı o yüzden arka taraflara hiç gitmeyecektim. İlerlemeye başladım.. Önüm de koskocaman rengarenk köprü duruyordu ve etraf çok kalabalıktı.

Hemen yönümü değiştirip sağ tarafa ilerlemeye başladım. İlerledim, ilerledim, ilerledim.. Başım eğik bir şekil de rastgele ilerliyordum ve sadece yolu takip ediyordum birkaç kişiye çarpmıştım ama takmayıp ilerlemeye devam etmiştim.. Hatta bir kaç kişinin kalabalığın arasın da bana fazla ileri gitme diye bağırmıştı ama ben meraklı biriydim.. Daha da hızlı yürümeye başladım. Önüme bakma kararıyla başımı kaldırdığım da etrafıma baktım ama kimse yoktu. Derken iki tane violnirli tam tersime doğru hızlıca ilerliyorlardı.

Yaklaşık kaç dakikadır yürüyordum ben? Arkama dönüp geldiğim yollar dan gitmeye başladım ama buraları bilmiyordum ki.. Violnirliler de çoktan gitmişti. Kaybolmuş olabileceğim aklıma geldi. Yok ya kaybolmadım.. Biraz daha etrafıma baktım. Evet evet tam olarak kaybolmuştum..

İçimi bir korku kaplamıştı bir anda. Hava iyice kararmaya başlamıştı. Biraz ileri de olan orman dan bir çıtırtı gelmişti. İyice korkmaya başlamıştım sesli bir yutkunma dan sonra geri geri gitmeye başladım. Şimdi ne yapacaktım ben?

Doğrusu hak etmiştim. Hangi insan bilmediği bir gezegen de önüne bakma dan sayko sayko yürür ki? Tabiki mal ben! Daha da saçma olduğu gibi gitme denildiği halde gitmiştim.

Hani orman dan gelen çıtırtıya bakma hissi de uyanmıyor değildi içim de. Telefonu açıp saatte baktım ve eğer Asgard ın zamanı bizim zamanımız gibi işliyorsa tam tamına yarım saat aralıksız rastgele yürümüştüm. Telefonu geri hırkamın cebine koyup içimde ki sesi kıramayıp ormana doğru ilerlemeye başlamıştım. Hem ne olabilirdi ki en fazla! Benim özel güçlerim var. Hah! Ne olabilirdi ki? Bir çıtırtı dan mı korkacaktım! Ben Lilyim. Korkak olmayan bir Lily..

Ormanın içine doğru ilerledim. Hava tamamen kararmıştı. Ta ki bir tane daha çıtırtı sesi duyana kadar korkmuyordum. Olduğum yer de durdum ve etrafa bakmaya çalıştım. Hiç bir şey gözük-

Bir şey üstüme atlayıp beni ağaca doğru uçurmuştu ben de çarpıp yere düşmüştüm.. Sırtımın acısıyla yer de kıvranıyordum. Nefesim kesilmişti. Nefes alamıyordum ve konuşamıyordum. Zar zor yardım edin demiştim..

Bir an da gözüm büyümüştü çünkü kaplana benzer bir yaratık   üstüme atlıyordu.. İçim den öldüm diye tekrar edip duruyordum. Nefesim gelmişti ve derin derin almaya çalışıyordum. Kaplan olduğunu tahmin ettiğim yaratık yere yığılmıştı gözlerimini açtığım da. hemde tam yanıma..

Olayın şokunu atlatmaya çalışırken ayağa kalkıp beni kurtaran kişiye sımsıkı sarılıyordum.. Çok korkuyordum ve sırtım çok acıyordu..

Bu sarıldığım kişi tahmin ettiğiniz üzere Loki idi. Hemen beni omuzlarım dan hızlıca geri çekmişti ve bu hareketi benim sırtımın daha çok acımasına neden olmuştu. "Ne halt yiyorsun burada!?" sorusuyla omuzlarım da olan ellerini itip "Seni ilgilendirmez." demiştim.

"Ah öylemi iyi şanslar o zaman sana burada." bir dakika bir dakika ilerlemeye başlamıştı? "Ta-tamam dur kayboldum işte." dedikten sonra arkasını dönüp "Küçük Lily ormanda mı kaybolmuş?"  deyip sırıtmıştı.

"HAH hah! Çok komik." dalga geçiyordu benle.. "Evet komik değil Lily. Bunlar doğrular." İyice sinirlenmeme neden olmuştu. Neler den sinir olup olmadığımı çok iyi biliyordu.. Ve ben çok sinirlenince ağlayanlardandım.

Gözlerinin içine bakıyordum. Karanlıkta bile belli oluyordu yeşilleri.. O da gözlerimin içine bakıyordu ve benim gözlerim dolmaya başlamıştı. Gözlerimi hafif kırptığım da gözüm den bir damla yaş süzülmüştü yere doğru.

"N-neden gelmedin?"

















AFTER ENDGAME // LOKİ LAUFEYSON (Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin